Acizlik, korku, çaresizlik, yok olma hissi, hiç bir zaman bu duyguları bir arada yaşayacağımı düşünmemiştim.
Hayatım boyunca başıma gelecebilecekler listesine bile girmiyordu şu yaşadıklarım. Korkularımı, abim ve annem gittiğinden bu yana hat safada yaşıyordum. Şu an yaşadığım dehşet verice olayda bunun kanıtıydı.
Ben göz yaşları ile çırpınırken, elleriyle ağzımı sıkıca kapatan adam, çırpınmalarımdan zerre kadar etkilenmeden beni yere savurdu. Üzerimdeki havlunun düşmemesi için ellerimi siper etsemde, adamın bakışlarından anladığım kadarıyla acı ruhuma bir ok misali saplanacaktı.
"Bırak beni yalvarırım. Benden ne istiyorsun? Ben sana ne yaptım?"
Yalvarmaktan başka çarem yoktu. O kadar çaresizce ağlıyordum ki, ömrüm boyunca ilk defa dibe çekildiğimi hissettiriyordu.
"Derdimiz seninle değil küçük hanım. Bazı sorularımıza cevap olman için bize yardımcı olacaksın, hı birde beni eğlendirmeni istiyorum o kadar" adam üzerime gelirken kurmuştu cümlesini. Yüzündeki sırıtış tiksintiyle adama bakmamı sağlamıştı.
Ben ellerimi zeminle buluşturup, kendimi geriye çeksemde kaçacak bir yerimin olmaması, içimdeki yangını körüklüyordu. Köşeye sıkıştığımı iliklerime kadar hissediyordum.
Konuşmak istiyordum, engellemek istiyordum ama, sanki korkum dilimi mühürlemişcesine, boğazımı kurutmuşcasına buna engel oluyordu. Adam dibime kadar gelip diz çöktü. Ellerini bacağıma değdirdiğinde vücudum harekete geçip çırpınmaya başladı.
Bağırışlarımda çırpınmalarımla bir olunca, adam eliyle ağzımı kapatıp "Kes sesini!! Biraz daha bağırırsan bu evden sadece ölün çıkar anladın mı?" Deyip, diğer eliylede, tuttuğu kolumu sıkmaya başladı.
Göz yaşlarım yanaklarımdan, adamın eline doğru süzülürken, başını açıkta olan boynuma doğru eğdi. Adam dudaklarıyla boynuma öpücekler bırakırken, yapabildiğim tek şey çırpınmaktı. Çaresiz ve sessizce çırpınmak.
Bir eli hala ağzımdayken, kolumu tutan diğer elini çektmişti. Ellerimle onu itmeye çalışsamda bunu beceremeyeceğim aşikardı. Bu kadar güçsüz ve aciz olduğum için tekrar tekrar lanetler savurdum.
Adamın dudakları boynumda ıslaklık bırakmaya başlayınca midemin bulanmasıyla beraber başımı sağa sola sallayıp kendimden uzaklaştırmaya çalıştım. Adamın, diz kapaklarımda hissettiğim soğuk eli, yavaşça yukarıya çıkarken açılmaya yüz tutmuş havlum buna kolaylık sağlıyordu. En son ağzımdaki elde çekilince göz yaşlarımla beraber, çığlıklarımı savurmaya başladım.
"Bırak beni Allah'ın cezası pislik, bırak," ses tonum olağanca yüksek çıkmış olacak ki, boğazımın yandığını hissettim bir an.
"Yardım edin lütfen!!"
Bu sefer az önceki bağırmamın aksine ben bile zor duymuştum sesimi. Çırpınmalarım hiç bir işe yaramıyordu. Zerre kadar etkilenmiyordu.
Adamın elleri bacaklarımda sonlanıp, en yukarıya kadar ulaştığında bana bile acı gelen bir çığlık daha savurdum. Artık yalvarmamın bir etki etmeyeceğini anlasamda, çığlıklarıma engel olamıyordum.
"Piç kurusu, şerefsiz!"
Bedeni ve elleri bütün vücudumu saran adamın, birden üzerimden çekilmesiyle, küfürlerinden ve sesindeki öfkeden, bu kişinin Mirza olduğunu anladım.
Adamı üzerimden çektikten sonra yere fırlatıp, oda diz çöktü. Bu hali beni korkutsada, olayın şokundan dolayı sesimi çıkartamıyordum.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAZAN MEVSİMİ
Teen FictionNe kadar tuhaf değil mi?" Bu sefer yaşadıklarımı düşünerek kurmuştum cümlemi. Belkide bu şekilde başlayabilirdim teşekkür etmeye. "Tuhaf olan ne?" Mirza'nın dikkatini çekmiş olacak ki, konuşmama kayıtsız kalmadı. Başımı Mirza'ya çevirip gözlerine ba...