Bölüm 2-Görüntü

6.5K 96 12
                                    

Kasabalarda yaşayan aile yapısına az çok hakimsinizdir. Kusursuz görünmek başlıca hedeftir. Bense tıpkı bir deneyin ürünü olmak için yetiştiriliyordum, en mükemmeli oynamak zorunda kalan ve bunun baskısıyla ezilmiş, özgür ruhunu dar kalıplara tıkıştırmak zorunda kalmış 17 yaşında sessiz bir kızdım. Tamamen planlanmış, kontrollü bir hayatım vardı ve tüm bu plan annem tarafından yapılmıştı. Doğduğum andan itibaren beni yakıştırdığı etiketleri düşündükçe henüz bu yaşımda beni yaşamaktan soğutan, yarışmaktan bıktıran bir kadındı annem. Koyu sarı saçlarında, mavi gözlerinde benden bir parça ne zaman arasam ellerim boşta kalırdı. Göz renklerimiz aynı olsa da, bana bakarken maviliklerinden akan hoşnutsuzluk damarlarıma sızar ve korkunç bir ürperti dolanırdı omurgamda. Henüz beş yaşındayken başlayan kurslarım beni erken kalkmaya, bir asker düzeninde düzenli yaşamaya alıştırmıştı. Nazımın geçtiği tek kişi olan babam da bir nazi subayı kadar inatçı ve odaklanmış anneme pek işlemezdi. Zaman içinde yüzme, çello ve bale kurslarına gitmiş, hiçbirinden gerçek anlamda zevk alamamıştım; çünkü kontrol delisi olan annemin istediği herhangi bir şeye uymaktan nefret ediyordum. En sevdiğim müzik aleti bateriydi ama annem çello konusunda ısrarcıydı. Bale ile başlayan bedenimi esnetme sürecini zorla da olsa jimnastiğe çevirdiğimde bundan zevk almaya başlamış olsam da annemin bu konuda sürekli mızmızlanması onu da burnumdan getirmeye yetmişti. Yüzme ise her ne kadar zevkli olsa da kesinlikle her gün sabahın köründe çekilecek dert değildi. Belki de annemin isteği olması bile onu tek başına itici yapacak bir sebepti. Okula başladığımda ve dersler ağırlaştıkça çello kursları rafa kalkmış, jimnastik yerini koşuya bırakmıştı ve bu bende hala bir alışkanlıktı. Yüzme ise okula yorgun gittiğim, yetişemediğim ve derste uyukladığım gibi yalanları söylemem sonucunda kesilmişti. Sabahları gölün kenarında koşmak bana huzur veriyordu ve bunu annemin mükemmellik portresine uyma kaygısı taşımadan yapıyordum. Hala sık sık çello çalıyor, annemin 'mükemmel kızı' oluşturma kampanyasından bağımsız olarak bu işten zevk alıyordum. Her sabah altıda kalkıp gittiğim gölün kıyısında, kasabadakilerin uğramayacağı kadar üşengeç olduğu, mükemmel patikaya doğru on beş dakikalık bir yürüyüşle ulaşır, patika boyunca yarım saat koşar ve orada durup küçük bir sandviç yiyerek eve döner, duşumu alır ve okula giderdim. Sanki biraz daha hızlı koşsam başka bir boyuta sıçrayabilirmişim gibi gelirdi. Tek sorunumun annnemin kontrol tutkusu olduğu zamanlarda kendime ait zaman dilimim en değerli hazinemdi. Annemin hayatımı tepetaklak ettiği gün ise (gerçekten hayatımın mahvoluşu bir nevi onun yüzündendi) dünyanın en güzel günü gibi başlamıştı.

Sabah kalkıp da kuşların cıvıltısına gülümseyen insanları samimi bulmayan biri olarak kuş yuvasına dönmüş uzun saçlarımı sıkı bir at kuyruğu yapıp ördüm, yüzümü yıkadım ve hızla giyindim. Ardından yatmadan hazırladığım sandviç, su ve müzik çalardan oluşan vazgeçilmez koşu eşyalarımı belime astığım o iğrenç ama koşan insanlar için dünyanın en mükemmel icadı olan çantama attım. Hava henüz serin olsa da siyah koşu şortum ve beyaz atletim üzerimdeydi yine. Kulaklığımı kulağıma takıp küçük müzik çalarımı yakama taktığımda hazırdım. Ritmik adımlarla yürümeye başladım. Nefesim dahi düzenliydi. Yolda her sabahki gibi yan komşumuzun köpeği kendi gibi küçük bir havlamayla bana selam verdi. Fluffy her zaman sevimli bir köpekti, tıpkı sahibi gibi. Kasabanın dışında, şehre ve göle yakın olan küçük bir bölgede oturuyorduk. Düzenli, çimenleri eşit boyda kesilmiş yemyeşil bahçeler, sarı, pembe, mavi boyalı, duvarlarına sarmaşıklar dolanan müstakil evler ve varlıklı sayılabilecek ailelerin yaşadığı şirin bir kesimdi. Hızlı adımlarla bir süre mükemmel görüntüsü monotonlaşan evleri aştım ve patikaya ulaştım. Göle vardığımda, yıllardır esnekliğimi kaybetmemek için yaptığım jimnastik hareketlerimi, gölün mükemmel manzarasına karşı yapmaya başladım. Esneme hareketleri ve yürüyüş, koşudan sonraki o ağrıları engelliyordu. Hareketlere devam ederken normalin aksine huzur bulamadım. Annemin bugün, benim için planladığı kariyer adına beni sevdiğim az sayıda şeyden kopardığı gerçeğinin yüzüme vurduğu gündü. Her zaman başarılı bir öğrenciydim ve bu sene normalde ara dönem kaydı almayan (yani sadece lisenin ilk yılında kayıt yapan) bir okul olan, ülkenin en prestijli okullarından biri olan Hawken Akademisine burslu olarak kabul edilmiştim ve ben lise üçüncü sınıfa başlayacaktım bu sene. Burası annemin yıllardır girmemi istediği okuldu, normal okulumda sevdiğim insanlarla mutlu olmam ve son derece başarılı olmam ona yetmemişti. Jennifer Hunter'ın kızı mükemmel olamlıydı çünkü. Babam Michael ise sadece ona uyardı, annemin aksine eğlenceli bir adamdı. Yine de Hawken konusunda on yedi yaşıma gelince birden bire ısrarlara başlamaları, beni sınavlarına son anda yazdırıp kaydetmeleri çılgınlıktı.Annem daha önce de o okula hayranlık duya da okulumu sevdiğimi söylediğimde liseye istediğim yerde başlamama her nasıl olduysa müsade etmişti. Oraya kabul edilmem herkesçe takdir edilse de zaten istediği üniversiteye girebilecek düzeyde olan bir öğrenci olarak çocukluktan beri aynı sırayı paylaşıp aynı oksijeni soluduğum insanlardan ayrılarak oraya geçmek tuhaf geliyordu. Kısacası bugün yeni okulumda ilk günümdü ve normalde kafamı toplayan, sürekli gördüğüm tuhaf kabusların etkisinden sıyrıldığım bu yer bile kafamı toplamamı, sakinleşmemi sağlayamıyordu. Yıllardır aynı okulda olduğum Tina, Damien ve Jason'la çocukluk arkadaşıydık da ve eskisi kadar görüşemeyecek olmamız ya da Tina'nın benden artık kopya çekemeyecek olması hepimizin -özellikle Tina'nın- keyfini kaçırmıştı. Hawken'da şehirden gelen öğrencilerle doluydu ve onların hepsi zengin züppelerdi. Ben asla çok popüler ya da çok ezik olmamıştım. Erkeklerin peşinden koşmazdım. Hatta kavgaya dahi karışmışlığım vardı ancak okul müdürü ders başarımdan dolayı bunları ceza almadan geçiştirmemi sağlardı. Asla annemin istediği gibi cicili bicili bir kız çocuğu olmadım, ciciyle biciyle pek işim olmaz benim. Yine de Tina'nın beni kolumdan çekiştirerek okulda gezdirmesini, Jason'un enseme kağıt atmasını ya da Damien'in sessizliğinin altında gizlediği neşeli kimliği su yüzüne çıkarmasını sağlamayı özleyecektim.

Kaçış [Bir Delinin Günlüğü-1]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin