Beyin Ele Geçirme Operasyonu

662 38 2
                                    

Toplantıdan önceki bir kaç saati Xavier ile beraber geçirme kararı almıştık. O yüzden beni kasabanın en güzel yerine götürdü: Havalardan dolayı bir türlü gidemediğim, üzerinde metrelerce kalınlıkta buz birikmiş göle götürdü. Kışın burası apayrı bir yer olmuştu. İkimizin de elinde patenler vardı. Bunları Floyd'un amcasının dükkanından kiralayıp getirmişti. Kış sporlarını, kıştan nefret ettiğim için denememiştim. Rezil olacak, belki birkaç kemiğimi kıracaktım ve büyük ihtimal Olivia benimle dalga geçecekti toplantıda. Yine de "Hadi bakalım Eliza" dedim ve patenleri giydim. Oturduğumuz yerde Xavier yüzümü nazikçe ellerinin arasına aldı ve "Buzu biz dün gelip denedik bizimkilerle, sapasağlam. O yüzden sakın paniğe kapılıp tekrar beni yakmaya kalkma tamam mı aşkım?" diye mırıldandı. Bu aralar -henüz kimseyi öldürmemiş olsam da- ani duygu değişimlerinde özellikle panik ve öfke anlarında oraya buraya alev püskürtür olmuştum ve bu doğal olduğu kadar utanç vericiydi de. Ateş kullanıcıları başlangıç aşamasındayken böyle oluyormuş ama düşünsenize, istediğiniz salata ton balıklıyken garson size tavuklu getirdi diye kadını ateşe mi vereceğim? Hadi ama! 

Her neyse Xavier beni ayağa kaldırdı ve buza çıktık. Yeni doğmuş zürafa gibi bir şey olmuştum. Beceremiyordum. Bir ara o kadar çok küfrettim ki Xavier ağzımı eliyle kapayıp "Sakin olsana be" dedi. Gülüp insan gibi konuşmaya karar verdim. Kıyıdan çok uzaklaşmadan üzerimde kutupları keşfe çıkıyormuşum gibi olan kıyafetlerime rağmen bir kolu belimde, boştaki eli de elimde olmak üzere yavaş yavaş kaydırdı beni. Bir ateş kullanıcısının nasıl bu kadar üşüyebildiğini söyledi ve bayağı bir dalga geçti benimle. Kollarından kurtulup iğneleyici bir laf etmek istiyordum ama 

1) Onu bırakırsam -ya da bunu denersem- düşer büyük ihtimal kızgınlıktan buzu falan eritir ya da bir yerimi kırardım

2) İğneleyici bir laf edersem o beni buzun ortasında bırakıverirdi. 

Her türlü kıçım buza çarpacaktı işte. O yüzden sesimi kestim. En sonunda desteksiz kaymaya başladığımda kıyıdan bayağı bir uzaklaşmıştık. Deli gibi gülüyorduk, Elleri sürekli beni tutmak için hazırda bekliyordu. Mavi gözlerinde anlayamadığım bir derinlik, sonsuz bir mutluluk yatıyordu. "Seni çok seviyorum" diye mırıldandı. Gülümsedim. "Ben de. Ama kusura bakma, ben daha çok seviyorum" dedim. Şu 'Telefonu sen kapa-Hayır sen kapa! Ya da Ben çok seviyorum-Ben daha çok seviyorum muhabbetine giren çiftlerden değildik. "Söyleyeceğin bir şey var mı? -Seni seviyorum +Ben de canım" diyalogundan sonra çat diye telefonu birbirimizin suratına kapardık biz ama bu defa içimden uzatmak gelmişti. Yılın son karı olduğunu tahmin ettiğim incecik pamuklar gökten narince yağıyordu. Kaşlarını çatınca kıkırdadım ama ciddiyetini bozmadan "Nereden biliyorsun" diye mırıldandı. "Biliyorum işte" diye yanıtladım.

"Yanılıyorsun" dudakları alnıma sürtündü

"Kanıtla" dedim oyuncu bir biçimde. 

"Nasıl isterseniz. Nasıl isterdi zatıâliniz?"

"Tüm dünyaya söyle bakalım" Bu cümlelerin ağzımdan çıkacağını hayal dahi bile etmezdim. Ben bu hallere gelecek kızlardan değilim sanıyordum kendimi. Sonra beni şaşırtan bir şey yaptı. Kulağıma "Eliza'ya kimseye aşık olmadığım kadar aşığım" diye fısıldadı. Anlamamıştım. "Neden böyle yaptın şimdi?" dedim ve anında cevapladı "Benim tüm dünyam sensin" dedi. En mantıklı şekilde cevapladım "Ha..." halime güldü ve buzda olduğumuzu unutup omzumu dürtükledi. Yere düştüm. Endişeyle elini bana uzattı "Üzgünüm" diyordu. Kızacağımı sanmıştı ama gülmeye başladığımda rahatladı ve bana katıldı. Beni ayağa kaldırdı ve hemen aramızdaki mesafeyi kapattım ve bu öğleden sonra olacakları kafamdan sildim. Başıma gelebilecekleri, ihtimalleri unuttum. .İkimiz de buzda zar zor dengemizi sağlıyorduk ama her zamanki gibi birbirimizi dengeliyorduk. Onun için yaşıyordum. Yakışıklı diye değil, her dokunuşunda özel bir şeyler var diye. İnsan birini nasıl bu kadar sevebilirdi? Kalp krizi geçirmek pahasına onu daha çok istiyor, her an daha çok seviyordum. O an mükemmeldi. Ölümsüzdük... Sadece ikimiz vardık. Birbirine değen ve yapboz parçaları kadar uyan dudaklarımız..

Kaçış [Bir Delinin Günlüğü-1]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin