Söylemem Gerek

192 6 0
                                    

2 Hafta Sonra


AZRA


Adnan Bey hastaneden çıkalı neredeyse bir hafta olmuştu. Her günümü onunla beraber geçirmeye başlamıştım, ailemin yerine geçmişti, hayatımın bir parçası olmuştu. Nedense o da beni kendi kızıymışım gibi sevmeye başlamıştı. Bugün de beraber bana ev bakmaya gidecektik ama hala aramalarıma geri dönmedi, endişelenmiyorum demek istiyorum ama olmuyor, her saniyem endişe benim her adımım panik içinde. Belki de her şey bu yüzden kötüye gidiyor, benim umutsuz düşüncelerim yüzünden.

Kötüye giden şeyler demişken Özge'yi de çok özledim ama onunla konuşacak cesareti hala kendimde bulamıyorum, tamam onu hayatımın dışında tutmaya başlamıştım ama isteyerek değil. İki haftadır, bu dersten sonra, hayır şu dersten sonra diye diye erteliyorum. Tabi okula da pek uğradığım söylenemez ama... Selim Bey'le yaptığımız son konuşmadan sonra şirkette aktif olma konusunda ikna edildim, istemediğim bir yolda istemediğim bir karakter olmayı kabul ettim yani.

Adnan Bey neden hala aramadı? Endişelenme Azra birazdan geri döner, işi vardır, sonuçta... Adnan Bey ne iş yapıyor ki? Ben nasıl oldu da bunu hiç sormadım?

Telefonun sesini duymamla oturduğum yerden zıpladım resmen, arayana bakmadan hemen konuşmaya başladım:

- Çok merak ettim size ulaşamayınca, bugün ev bakmaya gideceğiz diye aradım ama eğer müsait değilseniz başka günde bakabiliriz ya da ben tek başıma gideyim.

- Azra, bir nefes al istersen.

Bu ses duymayı istediğim en son sesti, son iki haftadır duymadığım o ses. Telefonu kulağımdan uzaklaştırdım ve arayan numaraya baktım, Kenan.

- Kenan Bey?

- Nutkun mu tutuldu sesimi duyunca? Ayrıca kimin aramasını bekliyordun böyle? İstiyorsan beraber gidelim ev bakmaya benim işim de yok.

- Siz niçin aramıştınız?

- Merak ettim.

- Neyi?

- Seni.

- Etmeyin Kenan Bey, lütfen merak falan. Başka bir şey yoksa kapatıyorum.

- Yaşlı kadın kimmiş öğrendin mi?

Ve o cümle tekrar kafamın içinde yankılanmaya başladı : "Kenan'a benden selam söyle, ona oğlumun mezarının yanında yer ayırdım.". Defalarca aynı cümle, takılmış bir kaset gibiydi adeta. Kenan'a söylemeli miydim? Bilmiyordum ama olayların içine çekilmek de en son istediğim şeydi. Sonuçta beni ilgilendiren bir şey yoktu ortada değil mi? Benim meselem değildi, en fazla kadın Kenan'ı öldürürdü, öldürür müydü ki acaba?

Düşüncelerimle boğuşurken Kenan böldü sessizliğimi.

- Azra, cevap verecek misin? Öğrendin mi kimmiş?

Yapamayacaktım, yapmayacaktım, ilk defa bende bencilliğe giden yola adımlarımı atacaktım.

- Siz ne kadar biliyorsanız, bende o kadar biliyorum Kenan Bey.

- Peki, eğer herhangi bir şey öğrenirsen bana da haber verirsin değil mi?

- Haber veririm. İyi günler.

Belki de söylemeliydim. Evet, söylemeliydim, kendi doğrularım vardı benim değil mi? Tam numaraya basıyordum ki gelen mesaja gözüm kaydı, Adnan Bey, sonunda:

"Azra kızım kusura bakma, birkaç işim çıktı da onları hallediyordum, bir yarım saate gelirim. Sen hazırlan hemen çıkarız."

Üstümü değiştirdim ve saçlarımı topladım, makyaj yapmak nedense içimden gelmemişti bu sefer, çantamı aldım ve yurdun bahçesinde Adnan Bey'i beklemeye başladım.


ADNAN BEY


Sude yaşıyor olabilir miydi? Bu mümkün müydü? Tüm günüm bunu araştırmakla geçmişti, Sude'nin yaşaması her şeyi değiştirirdi, onun yolları farklıydı. O düşünmezdi, sadece yapardı, sonuçlarını önemsemezdi. Kenan gibi...

Telefonumu çıkardım ve Selim Bey'i aradım.

- Planlar değişti, Sude yaşıyor olabilir. Eğer yaşıyorsa ve Azra'yla bir şekilde iletişim kurarsa bu hiç iyi olmaz, her şey mahvolur.

- Bu konuyla ben ilgileniyorum Adnan Bey, siz her şey normalmiş gibi devam edin, Sude Hanım bizim için şu anlık bir problem değil.

- Sen Sude'nin yaşadığını biliyor muydun? Bunu bana nasıl söylemezsin?

- Adnan Bey, Sude Hanım şu anlık bir tehdit olmadığı için, sadece erteledim, tabiki de size söyleyecektim. Ben kendim halledebilirim diye düşündüm ve şuan her şey istediğimiz gibi. Sude Hanım tüm dikkatini Kenan Bey'e vermiş.

- Bir daha asla böyle bir şey istemiyorum, her detaydan haberim olacak, sana işleri kendi başına hallet diye ödeme yapmıyorum. Hazır Sude'nin dikkati de Kenan'dayken onu bulmasını sağla, Kenan'ı bulsun ve ne yapmak istiyorsa yapsın. O çocuk ayağıma yeterince dolandı.

- Peki, Adnan Bey.

Telefonu kapattığımdan, Azra'dan gelen 20 cevapsız aramayı fark ettim. Hemen bir mesaj yazdım.


AZRA


Adnan Bey'in arabasını bahçede görünce içimi bir huzur kapladı, arabaya doğru ilerledim. Adnan Bey bana izin vermeden hızlıca konuşmaya başladı.

- Özür dilerim beklettim Azra, ama gerçekten halletmem gereken şeyler vardı.

- Özür dilemenize gerek yok Adnan Bey, hiç önemli değil, acelem yok zaten.

- Şu Adnan Bey demeni de çözemedik hala, sana kaç kere söyledim, Adnan amca demen beni daha mutlu eder.

- Peki, denerim en azından Adnan Bey pardon Adnan amca.

Bir süre sonra sessizlik oluştu, düşüncelerin sesinin yükseldiği ama dışarıdan duyulmadığı o an. Hala aklım Kenan'daydı, bir yanım onu arayıp yaşlı kadını anlatmak istiyor, bir tarafım ise beni engelliyordu. Ama bir taraf ağır bastı, doğru olan aslında yapmam gereken taraf.

- Adnan Bey, pardon pardon pardon, Adnan amca. Eve daha sonra baksak olur mu? Benim yapmam gereken başka bir şey vardı da tamamen unutmuşum. Şu ileride beni indirir misiniz?

- Önemli değil, eve daha sonra bakarız. Sen nereye gitmek istiyorsan söyle ben bırakırım seni.

- Gerek yok, gerçekten beni burada indirir misiniz?

- Peki, ısrar etmiyorum. Yarın bakarız o halde eve.

- Yarın görüşürüz o zaman Adnan amca.

Arabadan iner inmez Kenan'ı aradım, bilmeye hakkı vardı ve öğrenecekti.

" Kenan, sana söylemem gereken şeyler var, sana konum atsam gelip beni alır mısın?"



AzraHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin