Yaşlı Kadın

338 12 3
                                    

Azra kağıdı parçaladı, yere attı ve küçük çocuğun peşinden giderek kolunu yakaladı.
- Bu notu sana kim verdi?
Çocuk boş gözlerle Azra'ya bakıyordu. Azra cevap alamayınca soruyu tekrarladı. Çocuk yine cevap vermedi. Azra çocukla uğraşırken Kenan çoktan arabadan inmiş Azra'ya doğru yürüyordu. Kenan küçük çocuğa yaklaştı ve o da notu kimin verdiğini sordu. Uzun bir sessizlikten sonra çocuk el işaretleriyle bir şeyler anlatmaya çalıştı. Kenan çocuğu anlıyormuş gibi gözleriyle çocuğun ellerini takip ediyordu.
- Çocuk notu yaşlı bir kadından almış, orta boylu, mavi gözlü bir kadınmış.
- İşaret dili bildiğinizi bilmiyordum Kenan Bey.
Kenan adamlarından tekiyle göz teması kurduktan sonra yanına çağırdı ve çocuğun anlattığı kadını yakın çevrede aramaları için emir verdi. Azra küçük çocuğa teşekkür etti ve gitmesine izin verdi. Kenan'ın yanından geçip caddeye çıktı. Tam elini taksi durdurmak için kaldırmıştı ki Kenan elini yakaladı.
- Hastaneye gitmene izin veremem.
- İzninizi istediğimi hatırlamıyorum. Şimdi müsaade ederseniz...
- Azra hala dünkü adamın kim olduğunu anlamış değiliz. Hiçbir yere gidemezsin.
- Açık olmak gerekirse Kenan Bey, size dün için yeterince teşekkür ettim, evet siz olmasanız kim bilir ne olurdu ama bu benim hayatım ve ne yapıp ne yapmadığım sadece beni ilgilendirir, sizi degil.
Kenan kırılmış gibiydi, suratındaki ifadeden anlaşılıyordu. Azra da bunun farkındaydı. Kenan adamlarına bir işaret yaptı ve hepsi arabalarına bindi, Azra'nın elini yavaşça bıraktı.
- Evet, haklısın bu senin hayatın. Burnumu hayatına soktuğum için özür dilerim.
Kenan arkasını dönmüş yürüyordu. Azra ilk defa içinde bir boşluk hissetti, Kenan'ın arkasından bakakaldı. Kenan önünden arabayla geçtikten sonra elini kaldırdı ve bir taksi durdurdu. Hastaneye giderken telefonu çaldı, arayan numara yine yoktu.
- Ne istiyorsun?
Karşıdan gelen ses ilk defa gerçek bir sesti, oynanmış bir ses değildi. Azra'nın duyduğu o ses yaşlı bir kadın sesiydi.
- Dünkü silah olayı için özür dilerim adamlarıma seni bana getirmelerini söylemiştim ama sanırım biri beni yanlış anlamış. Onun senden özür dilemesini sağlardım ama mağlum kendisi artık aramızda değil. Seninle gerçekten konuşmam gerek Azra.
- Tamam ne söylemek istiyorsanız söyleyin dinliyorum.
- Telefonda anlatılacak kadar basit olsaydı bütün bunlarla uğraşır mıydım?
- Kim olduğunuzu bile bilmiyorum, size güvenmek için hiçbir sebebim yok.
- Seni benle konuşman için zorlayamam, ama olur da fikrini değiştirirsen sabah seni alması için bulunduğun hastaneye birini yollayacağım.
Azra şaşkınlıkla telefonu kapattı, hangi hastanede bile olduğunu bilen bu yaşlı kadın, kim bilir gercekten neler biliyordur diye düşünmekten kendini alamadı.
Hastaneye geldiğinde hızlı adımlarla yaşlı adamın odasına ilerledi. Kapıyı açtığı anda suratına sert bir tokat yedi. Özge karşısında adeta bir sinir küpüydü.
- Nerdesin sen ve neden telefonun kapalı? Hani sabah okula gelecektin?
- Bir işim çıktı.
- Ne işin çıktı da bir telefon bile edemedin?
- Telefonumu artık kullanmıyorum.
- Peki, Azra. Yarın olur da okula uğrarsan görüşürüz.
Özge kapıyı çarparak çıktı. Yaşlı adam Azra'ya bir sey söylemek istercesine bakıyordu ama kelimeler ağzında esir kalmıştı. Azra sinirli bir sekilde koltuğa bir tekme attı ve odadan dışarı çıktı. Bahçede bir süre yalnız oturduktan sonra kendini toparladı ve yaşlı adamın odasına geri döndü. Yaşlı adamın uyuyor olma ihtimaline karşı kapıyı yavaşça açtı. İçeri girdiğinde yaşlı adam uyuyordu. Azra pencere kenarındaki koltuğa oturdu ve sabah olmasını bekledi.
Sabahın ilk ışıklarıyla odanın kapısını biri çaldı. Siyah takım elbiseli uzun boylu bir adam içeri girdi.
- Azra Hanım sizi almaya geldim.
Azra bir an kararsız kaldı ama kararsızlığı kısa sürdü. Adamla beraber odadan çıktı ve bahçedeki arabaya bindi.

AzraHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin