"Kalk Salim Ali kalk. Ben sana ne dedim lan? Benden gizli saklı kalmayacak demedim mi lan? Niye bunu yaptın? Niye okudun? Ben bu notun sende olduğunu biliyordum. Çünkü o radyo yayınını bende biliyordum ve seninde gazeteci olduğunu biliyordum ama kisa süreli izin almıştı. Onu da biliyorum."
"Nereden biliyorsun? Sen beni nereden tanıdın?"
"Hatırladınız mı? Son haberin olan 15 Ekim 1977 yılını. O zaman bir kaza haberi fotoğraflamıştın. Orada ölen genç kadın, bebek ve yaşlı çift benim ailemde. Seni orada orayı fotoğrafladığın için sana kin bekledim. Bütün hatalarını ben planladım."
"Yoksa..."
"Evet annen ile babanın evine gönderilen o bomba. Şansa annen evde değilmiş ki sadece baban öldü. Sırada ki sendin fakatsender bunu öğrendiğine göre senin da zamanın gelmiş demek."
"Sen ne dersin bre adam?"
"Sen ne dediğimi daha iyi biliyorsun. Annen Cavidan ve komşun Anşa bacı su anda sağlam fakat bu öyle kalacak anlamına gelmiyor."
"Sakın bacıma birşey yapma."
"Iyi bre adam sen yine de dikkatli ol. Hadi yürü de ense tıraşını görelim."
"Iyi bre tamam."dedim fakat içim biraz huzursuzdu...
Bir dakika... Yeni bir düşünce mahkumu geliyor. Hele bak şunun tipe. Nasıl dönmüşler ise artık... Dur bir dakika bu Hamdullah değil mi? Yoksa onu da nı yakaladılar. Evet. Evet bu Hamdullah.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEN GELDIM #WATTYS2015
Historical FictionAnadolu... İstanbul... Mahmud ve Anşa. Kara gecelerin, kara odaların ve kara düşüncelerin serbest mahkum kişileriydi. Zaman onları ya ayıracak ya da daha da kuvvetli birbirine bağlıyacaktı. Ama iş zamana kalmıştı artık. Zamanın ne başı belliydi ne d...