Mahmud ile Anşa bakkala gidiyorlardı. Yolda "ARANANLAR" adlı küçük bir broşür buldu. Başlığın altında eski arkadaşı Hamdullah'ın resmini gördü. Hemen eve dönmek için Mahmud'a döndü ve:
"Mahmud bak Hamdullah'ın resmi. Lütfen geri dönüp onu arayayım. Onunda haberi olsun ve bir şekilde saklansın diye haber vereyim."
"Tamam sen bilirsin Anşa. O zaman seni eve bırakayım da ben Üsküdar'a geçeyim şansım var ise eski arkadaşım Bülent'i görürüm."
Anşa eve gitti direkmen Hamdullah'ı aradı. Aradığında sadece çaldı ve sonra klasik
"Aradığınız kişiye şu anda ulaşamamaktasınız."
Anşa babasının yanına gitti ve onu Hamdullah'ın evine bırakmasını istedi.
Babası onu Hamdullah'in evine bıraktı. Anşa kapıyı uzun uzun çaldı fakat açan olmayınca telaşlandı. Bir şekilde kapıyı kırdı, içeri daldı. Hamdullahın çoktan yakalandığını düşündü. Doğruca Hamdullahın odasına doğru gitti. Hamdullah oradaydı. Ona saklanması gerektiğini yoksa ne olacağını tahmin ettiğini söyledi. Hamdullah'ta çok korktu ve Anşa ile ne yapacaklarını kararlaştırdılar.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEN GELDIM #WATTYS2015
Historical FictionAnadolu... İstanbul... Mahmud ve Anşa. Kara gecelerin, kara odaların ve kara düşüncelerin serbest mahkum kişileriydi. Zaman onları ya ayıracak ya da daha da kuvvetli birbirine bağlıyacaktı. Ama iş zamana kalmıştı artık. Zamanın ne başı belliydi ne d...