20 EYLUL 1980
"Evet efendim benim.
"
"Iyi. Şimdi geç yerine."
"Tamam komutanım."
"Sıradaki."diye bağırdı komutan. Sıra Mahmud'da idi.
"Evet evladım. Anne ile babanın adı?"
"Annem Hayriye, babam ise Kadri'dir efendim."
"Kardeş adları?"
"Ben tekim efendim"
"Pekala. Evli misin?"
"Sayılır efendim."
"Nasıl sayılır evladım. Evli misin bekar mı?"
"Nişanlıyım efendim."
"Iyi"dedi sonra yanında ki yazmadan döndü ve;
"Yaz oğlum;
Adı Mahmud. Boy 1, 80. Kilo 70. Sarı saçlı, yeşil gözlü. Yazdın mı evladım?"
"Evet efendim"
Mahmud'a döndü ve;
"Mahmud. Çabuk şu koridordan ilerler sola dön ve orada sağda ki ikinci kapıdan gir. Orada ki terzi Seyfettin senin ölçülerini alsın ve sana özel gardiyan kıyafeti diksin."
"Pekâlâ efendim."
Mahmud gitmiştir. Komutan Mithat bey doğrudan bakmadan döndü ve onun soran gözleri ile karşılaştı.
"Neresi idi efendim?"
"Mübaşir!!!"
"Buyurun efendim."
"Suna terzi Seyfettin'in yerine götür çabuk."
"Pekâlâ efendim.""Adınız neydi acaba?"
"Mahmud. Mahmud mübaşir bey."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEN GELDIM #WATTYS2015
Historical FictionAnadolu... İstanbul... Mahmud ve Anşa. Kara gecelerin, kara odaların ve kara düşüncelerin serbest mahkum kişileriydi. Zaman onları ya ayıracak ya da daha da kuvvetli birbirine bağlıyacaktı. Ama iş zamana kalmıştı artık. Zamanın ne başı belliydi ne d...