Okuyucu;
"Hamdullah seni ne zaman yakaladılar?"dedi Ali.
"Gördüğün gibi Ali bu sabah ki baskın sonucu yakaladılar. Ne olurdu yani arı gelmeyeydi de beni sokmasa idi."dedi. Ama gardiyan Hamdullah'ı yere attı. Hamdullah, Ali'nin yanına oturdu. Gerçi Hamdullah ile Ali birbirine çok benziyordu. Tayfun bu ikisini birbirine çok rahatla karıştırırdı. Tayfun onlara bakarken içinden;
"Ulan bu bir idi şimdi iki tane. Hangisi Ali len. Neyse bebe ikisini de öldürmeyi düşünemem birisini öldürürüm olur biter."dedi. Kemal'de Tayfun'un aklını okurmuş gibi şu soruyu sordu;
"Tayfun abe. Ne yapacez bunlar eki keşeler. Hangesini öldürecez?"
"Ikisini de Kemal. Ikisini de..."
"Tamam abe. Ema cenayeti keme atecaz?"
"Bu kadar düşünme Kemal."
"Tamam abe. Tamam."dedi. Sonra gardiyan geldi ve Hamdullah'ı aldı. Niye olduğu çok belliydi ya hani. Ali öne atıldı. Ama gardiyan emir gereği Ali'yi bir kenara fırlattı. Ali sersemledi. Ama yapacak birşeyi yoktu çünkü bu koğuşta daha geleli 10 gün bile olmamıştı ve tekrar farelerle beraber olduğu o "hücre"denen pislik 4 duvar arasına dönmek istemiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEN GELDIM #WATTYS2015
Ficção HistóricaAnadolu... İstanbul... Mahmud ve Anşa. Kara gecelerin, kara odaların ve kara düşüncelerin serbest mahkum kişileriydi. Zaman onları ya ayıracak ya da daha da kuvvetli birbirine bağlıyacaktı. Ama iş zamana kalmıştı artık. Zamanın ne başı belliydi ne d...