Üniversiteye başlayalı bir-iki ay olmuştu. Zeynep'le kütüphanedeydik. Senaryo yazıyorduk. Evet. Sadece kütüphane de rahatça çalışabiliyorduk. Zeynep adamın Ray-Ban gözlükleri olması için ısrar ediyordu. Ama benim hikayemde pislik soyguncuların Ray-Ban gözlükleri OLMAZDI! Sonunda pes etti ve " Ne yaparsan yap ben masa tenisi oynamaya gidiyorum! " dedi ve kütüphaneden çıktı.
Pek takmadım. Aslında aklım Kaan'daydı. Bugün okula gelmemişti. Kaan kim miydi? Kaan mavi-yeşil gözlü, sarışın, rampa saçlı bir çocuktu. Uzun boylu, iriydi. Pisliğin teki olmasına rağmen lise ikiden beri ondan hoşlanıyordum. Hayır, hayır onu seviyordum. Bana kötü davranmasına rağmen bu duyguya engel olmak çok zordu. Ben bu düşüncelerden sıyrılmaya çalışırken Zeynep içeri girdi. Gözleri donuktu. Yanakları kızarmıştı. Kütüphanenin kapısını sertçe çarptıktan sonra yanıma geldi. Fena halde kızmıştı. Ama neye? Sorduğumda " Sen işine dön. " dedi. Onu daha fazla sinirlendirmek istemiyordum.
Çok popüler biri değildim. İki-üç tane arkadaşım vardı. Zeynep ise kankamdı. İlkokul dörtten beri tanışıyorduk. İşte bu yüzden sinirlenince üstüne gidilmemesi gerektiğini biliyordum. Şuanda patlamaya hazır bir bomba gibiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İsimsiz Aşk
ChickLit" Git! " diye bağırdım karşımdaki çocuğa. Bağırmaya çalıştım belki de. Sesim o kadar güçsüz çıkmıştı ki, daha çok ölüyor gibiydim. Gözlerine son bir defa baktım. Beni kandıran, yalan söyleyen gözlere. Kendi zindanında yaşarken, benim hayatımı da hat...