KAYBOLMUŞ

763 58 19
                                    

Geleceğini söylemesinin üzerinden 4 saat 43 dk geçmişti ama hala gelmemişti. Umudumu çoktan kaybetmiştim. Bu evde esirden çok bir misafir gibiydim. Hatta daha ötesi. İstediğimi yapabiliyordum hatta şuanda dışarı çıkmaya kalksam kimse bana engel olmazdı ama son yaşadıklarımdan sonra dışarı çıkmayı bırakın nefes almaya korkuyordum. Bana verilen odanın içinde durmaktan patlamak üzereydim. Birilerini görmeye birileriyle konuşmaya ihtiyacım vardı. Arkadaşlarımla. Elena Damon Bonnie Stefan Matt... Onları görmeye ve sıkıca sarılmaya ihtiyacım vardı. Bana verilen en büyük ceza arkadaşlarımdan -ailemden- ayrı kalmaktı. Onlar benim için aldığım nefes kadar hayati önem taşıyorlardı ve ben şuan kendimi ölüyormuş gibi hissediyordum. Gözümden gelen yaşı elimle sildim ve odadan çıkmak için kapıya doğru yürüdüm. Birden nefesimin kesildiğini hissettim. Sırtım bir ok gibi gerilmişti. Boğazlarım ateşler içindeydi. Bilincimi kaybetmeye başladığımı hissediyordum. Kapının kolunu son anda kavradım ve ondan güç olarak ayakta durmaya çalıştım. Kelimelerim boğazıma düzülmüştü. Beynim ile ağzım tamamen birbirinden bağımsızdı. Sözler boğazımdan geçemiyordu. Yanma hissi şiddetini arttırmaya devam ederken kendimi boşluktan yuvarlanıyormuş gibi hissettim. Ölümle yaşam arasındaki ince çizgideydim adeta. Ölüm ya da yaşam. Vücudum daha fazla bu yükü kaldıramadı ve kapının dibine yavaşça çöktüm. Sessiz çığlıklarım bedenimi inletirken son gördüğüm manzara annemdi.

**************

KLAUS

Hiçbir şey. Elimde koca bir hiç. İlk kez bir şeye ulaşamamamın verdiği acizlik. Ve ben. Öfkeyle evin kapısını açtım ve salona girdim. Rebekah tek başına oturuyordu. Beni gördüğü zaman "Hoş geldin." Dedi ve tekrar telefonuyla ilgilenmeye başladı. Bu hareketlerine sinir oluyordum.

"Elijah ve Caroline nerde?" diye sordum biraz bıkkınlıkla.

"Elijah uzun süre önce çıktı. Az önce konuştum yoldaymış. Caroline'nı birkaç saattir hiç görmedim." Dedi. O sırada telefonuna gelen mesajla birlikte tekrar telefonu kurcalamaya başladı. Abartılı biçimde gözlerimi devirdim ve üst kata çıkan merdivenleri tırmanmaya başladım. Son basamağa geldiğimde aklıma unuttuğum bir gerçek geldi. Caroline'na beni beklemesini söylemiştim ama o sinirle aklımdan çıkmıştı. Adımlarımı biraz daha hızlandırarak odasının önünde durdum. Kapısı kapalıydı. Her ne kadar onu uygunsuz biçimde görmek benim için sorun yaratmasa da onun için büyük bir sorundu bu. Kapıyı iki kez tıklattım. Karşı taraftan herhangi bir tepki gelmeyince yeniden kapısını çaldım. Bir süre durdum ama yine cevap vermeyince içeriye seslendim.

"Caroline orda mısın? İçeri giriyorum." Dedim ve kapıyı açmak için kola uzandım. Kapıyı açmaya çalıştığımda arkasında bir şeyin olduğunu fark ettim. Aralıktan baktığım zaman yerde sarı saçlar olduğunu gördüm. Benzerini vücudumda nadir hissettiğim duygulardan biriyle beraber kapıyı açmak için itelemeye başladım. Vücudunun zarar görmesini istemediğimden sığabileceğim kadar açtım ve içeri girdim. Yerde yatan bedenine doğru eğildim ve kucağıma aldım. Bir taraftan beni duyup duymadığını sorarken yatağa yatırdım. Sanki uykudaymış gibi görünüyordu. Kalp atışları fazlasıyla düzenliydi. Aklıma gelen düşünceler eşliğinde onu hafifçe yüz üstü yatacak biçimde çevirdim. Tişörtünün eteklerinden tutarak yara izine kadar sıyırdım. İz mide bulandıracak kadar iğrenç görünüyordu. Yaranın etrafı iltihap kapmış gibi duruyordu. Hemen kendi kolumu ısırdım ve ağzına doğru götürdüm. Kanımdan vermeye başladığımda yara yavaşça iyilileşmeye başladı. Fakat tamamen yok olmamıştı. Caroline'nin mırıltılar halinde çıkan sesinden dolayı bakışlarımı ona kaydırdım. Gözlerini yavaşça kırpıştırırken bana bakıyordu. Yüzümde ki tüm noktalardan bakışlarını geçirdikten sonra "Ne oldu bana?" diye mırıldandı. Sesini duymak içimi anlatılamaz bir huzurla kaplarken gülümsememi saklayamadım.

CAROLİNE PETROVA (klaroline)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin