CAROLİNE
"Tamam, Klaus'a sorarım."...
"Görüşürüz." diyerek telefonu kapattım.
"Kimdi arayan?" diye sordu Klaus.
"Bonnie. Marcel'i bulmak için ona ait olan bir şeye ihtiyacı varmış."
"Eee bana ne soracaktın?" dedi sanki ne olduğunu bilmiyormuş gibi.
"Cidden mi Klaus? Ona ait bir şey olsa olsa sende olur." bunu o da biliyordu ama ona yaptığı ihanetten sonra onunla ilgili her şeyi silip atmaya çalışıyordu.
"Odamdaki konsolun en alt çekmecesinde bir resim var. İşe yarar herhalde." dedi. Ses tonundan rahatsız olduğunu anlayabiliyordum. Onun böyle olması canımı yakıyordu. İçindeki çocuğun bu kadar yıpranmış olması beni çok üzüyordu. O bunların hiçbirini hak etmemişti. Evet ,belki çok iyi bir insan değildi. Bir çok hataları vardı ama yinede bunu hak etmiyordu...Bunu hak etmiyorduk.
Telefonumu cebimden çıkarak Bonnie'ye mesaj attım ve resmin yerini söyledim. İki eliyle Direksiyonu tutmakta olan Klaus'un bir elini avuçlarımın arasına aldım.
"Ben her zaman yanındayım." dedim hafifçe gülümseyerek ve eline yavaşça bir öpücük kondurdum. Yüzünü bana doğru döndü ve tebessüm etti. Bu buruk gülüş ona hiç yakışmıyordu. Yarım yamalak olmak ona göre bir şey değildi.
Yaklaşık 15 dk geçtik den sonra telefonum titredi. Bonnie'den mesaj vardı. Telefona baktıktan sonra Klaus'a döndüm.
"New Orleans'a gitmiş. Sanırım meydanda ki kilisedeymiş." kilisede olması bana çok saçma gelmişti. neden kiliseye gitsin ki? Klaus'da bu duruma anlam verememiş gibi bana baktı.
"Ne alakası varmış kiliseyle."
"Bende bilmiyorum. Gidince öğreneceğiz artık." dedim.
Klaus arabayı sağa doğru çekti. Ne olduğunu anlamamıştım. Ona doğru döndüğümde bana baktı.
"Öğreneceğiz değil Caroline. Ben öğreneceğim . Sende eve döneceksin."
"Saçmalıyorsun." dedim. Sakin bir ses tonu kullanmaya çalışıyordum çünkü evrendeki hiç bir varlık bağırarak Klaus'un üstüne çıkamazdı.
"Asıl seni böyle bir tehlikenin içine sürüklemem saçmalık olur." dedi. Ne yapmam gerektiğini biliyordum. Onun duygularını kullanmam gerekiyordu.
"Gerçekten beni tek başıma burada bırakacak mısın?" dedim uysal bir sesle.
"Hayır! seni alması için birini göndereceğim."
"İnanamıyorum sana. Başıma bir şey gelmeyeceğinden nasıl emin olabiliyorsun?" dedim.
"En güvenilir adamlarımdan biri. Merak etme sen onun korumasına ihtiyaç duymayacak kadar iyi dövüşüyorsun. Malum yeteneklerini gösterdin." dedikleri kalbimi acıtmıştı. Elimde olmayan durumlarda ki tavırlarımı bana karşı kullanamazdı.
"Bu yaptığın adilik!" dedim. Ses tonum hafifçe yükseliyordu.
"Adilik mi?" dedi şaşkın bir biçimde. "Biz buna gerçekleri söylemek diyoruz."
"Gerçekler öyle mi? Bu konuyu çoktan aştığımızı zannetmiştim. Eğer senin gözünde gerçekler böyleyse cehenneme kadar yolun var." dedim ve arabadan indim. Öfkeden deliye dönmüştüm. Sevdiğim adam bana bunları dememeliydi. Ben bunları hak edecek bir şey yapmadım. Tamam belkide hak etmiştim ama elimde olmayan sebeplerdi bunlar. Adımlarımı dahada hızlandırarak yürümeye başladım. Klaus arkamdan bağırdı. "Hemen buraya gel." diye. Arkamı dönerek bende ona bağırdım "Siktir git."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CAROLİNE PETROVA (klaroline)
FanfictionHayatta her şey istediğiniz gibi gitmeyebilir. Beklemediğiniz bir anda tüm hayatınız mahvolabilir. Bazen bunun nedeni zaaflarınız, bazen arkadaşlarınız, bazense tamamen kendinizsinizdir. Peki Caroline'nin zaafları neler!?