Arabayı Sinem Akar'ın oturduğu uçurum kenarındaki evi yolunun kenarında durdurup, sarp patikadan eve doğru yürürken vakit, ikindinin erken saatleriydi. Kapıya geldiğim zaman, kapalı olduğunu gördüm. Zili çalmak mecburiyetinde kalmıştım bu sefer.
Bir süre sonra kapıyı kendisi açtı. Bu bir gün evvel gördüğüm kumralın ta kendisiydi. Saçlarını fransız tarzında yapmış, perçemlerini alnının üzerine düşürmüştü. Ama koyu gözlerinde bir gün evvelki tatlı misafirperver bakış yoktu.
"O ? " dedi soğuk bir tavırla, "siz miydiniz Komiser ? "
"Evet benim bayan Sinem Akar." dedim aynı şekilde.
"Zannedersem bir polisle , bir reklam şirketinin piyasa araştırmacısı arasında fazla bir fark yok. Her ikisi de durup dinlemeden insanlara ardı arkası gelmeyen budalaca sualler sorarlar. Hele bu konuşma kapının eşiğinde olursa."
" Oh !"dedi ve kızardı hafifçe."Özür dilerim. İçeri buyurmaz mısınız ? "
"Teşekkür ederim. "dedim masum bir şekilde ve önümden giden yuvarlak kalçaların peşine takıldım.
Yeşim taşı renginde bir süveter giymişti. Ayağında lüzumundan fazla kısa olan şort vardı. Zeytin rengi derisinin üzerinde bu beyaz şort gerçekten olduğundan da çok kısa görünüyordu. Oturmamı söyledi. Oturdum. Bir içki isteyip istemediğimi sordu. İstediğimi söyledim. Gidip içkileri hazırladıktan sonra yeniden oturma odasına döndü. Sonra ellerimizde birer uzun bardak karşılıklı oturduk.
"Kabalık etmiş olmak istemem Komiser." Dedi.
Bir iki dakikalık bir sessizlikten sonra. Sesi oldukça soğuktu. ""Kısa bir süre sonra bir misafir bekliyorum. Bu sebepten----"
"Can Kanter mi ?"
Dudaklarını gerip, dişlerinin arasından "Evet " dedi.
"Fevkalade. " dedim. "Ben de kendisini görmek istiyordum. Böyle olması bana epey vakit kazandıracak. "
"Çok memnun oldum Komiser ." dedi tuhaf bir şekilde.
"Bir şey aklıma geldi. Bavullarınızı geri aldınız mı ? Hani şu Derya Özcan'a ödünç verdiğiniz bavullar."
"Hayır almadım." deyip omuz silkti. "Ayrıca buna da üzülüyorum, çok pahalı ve iyi deriden yapılmış bavullardı ."
"Yazık." diye fikir iştirak ettim. "Acaba onları hastanede bırakmış olması mümkün değil mi ?"
"Hayır. Götürdüğü eşyaları çıkarken beraberinde alması lazımdı. Ama ben bir kere kontrol etmeyi düşündüm. Konuştuğum ihtiyar baykuş, bana Derya'nın evvela hastaneye eşyasız geldiğini söyledi. Elinde sadece ufak bir bavul varmış. Kadının tarifinden, bunun benim verdiğim çantalarla en ufak bir ilgisi bile yoktu. Ama kim bilir belki oranın müstahdemi de aç gözlü kişilerdir."
"Belki de. Ama bavullarınız her halde, Derya'nın son haftasını geçirdiği yerdedir. Hatta onları hastaneye götürmüş olmasa bile. Bu da bizi bir yerlere götürebilir. "
Viskiden bir kaç yudum aldıktan sonra gülümsedim.
"Dün için sizden özür dilerim Sinem hanım."
"Öyle mi ? " Deyip kaşlarını kaldırdı.
"Hani size, öldürülenin Sinem Akar olduğundan emin olduğumu söylediğim vakit, bana neden daha evvel bu suali sormadığınız hakkında---"
"Hatırlıyorum komiser. " dedi taş gibi sert sesle.
"Yanılmışım. Bu konuda sizi gereğinden fazla tartakladım sanırım. Evet doğru, ama bunu yanlış sebeplerden yaptığımı itiraf etmek zorundayım. "
Bir süre dalgınca yüzüme baktı. "Söylediklerinizden bir şey anlamıyorum."
"Malum suali sormamanızın tek sebebi, bu işe her hangi bir şekilde karışmak istememenizdendi tabi. Oysa ben bunun cevabını bildiğiniz için bu suali sormadığınızı sanmıştım başlangıçta. "
"Şimdiye kadar bundan daha acayip bir özür dileme işitmemiştim hayatımda." dedi sertçe.
"Galiba gerçekten acayip. " diye kabul ettim. "Ama siz de Merve Demirkol gibisiniz. Benim bilmediğim bir konu hakkında bir suçlu kompleksiniz var.Bu her ikinizede tahminlerin üzerinde bir utanç hissi veriyor. İşte bu yüzden ben yakınınızda olduğum zaman bu kadar sinirlisiniz."
Zeytin rengi derisinin birden kurşunileştiğini fark ettim. Bana vahşi bir şekilde baktıktan sonra kekeliyerek konuşmaya başladı.
"Neden bahsettiğinizi anlamıyorum. Aklınızı kaçırmış olmalısınız. "
"Size özel bir soru sorabilir miyim Bayan Akar ? "
"Ne ? "
"Siz gerçekten reklam ressamı mısınız ? "
"Tabi öyleyim. Neden sordunuz bunu ? "
" Bu ufak bir paravan da olabilir. Eğer buranın kirasını ve yemeklerin parasını Can ödüyorsa, bunu ört bas etmek için bana böyle söylemiş olabilirsiniz."
Gözlerinde öfkenin alevleri parlamaya başlamıştı.
"Hakaret ediyorsunuz komiser. Kendi kendime bakmaktan aciz değilim."
"Ne zamandan beri tanıyorsunuz onu ? "
"Sizi alakadar etmez."
"Sinem hanım" dedim sesimi sertleştirerek.
"Eğer buraya gelip, size sual soruyorsam bunu kendi keyfimi tatmin etmek için yapmıyorum. Bir cinayetin tahkiki ile görevliyim. Tesadüfe bakın ki, öldürülen genç kız da bir zamanlar sizin iyi bir arkadaşınızmış."Gözlerini yere indirip, başka tarafa baktı.
"Özür dilerim komiser. Zannedersem Can'ı bir yıl, belki bir yıldan biraz fazla zamandan beri tanıyorum.""Ne ile geçindiğini biliyor musunuz ?"
"Elbette. Şehirdeki bir toptancı mağazasının patronunun sağ kolu."
"Demirkol&Berdan AŞ " Dedim içimi çekerek. "Söyleyeceklerime inanmıyacaksınız ama, gerçeği bilmenizi isterim bayan Akar."
"Can hakkında mı ?"
"Bu toptancı, aslında paravandan başka bir şey değil. Bir cinayet sendikası tarafından işletiliyor. Peker Demirkol ve Deniz Berdan'ın görevleri İstanbul civarındaki bütün kanunsuz işleri kontrol etmek. Peker Demirkol ortadan kayboldu. Öldüğünden, daha doğrusu öldürüldüğünden eminim. Bu suretle İstanbul bölgesi Berdan'ın eline kalıyor. Kendisine de yardım eden, sağ kolu Can Kanter. "
"İnanmıyorum söylediklerinize." Bir çocuk tavrıyla elleri ile kulaklarını tıkadı.
"Hayır inanmıyorum !!! "
"Neye inanmıyorsun sevgilim ?" diye bir hırıltılı bir ses duyuldu kapının ağzından.
"Can ! " Sinem Akar oturduğu yerden fırlayarak ona doğru koşup, kollarının arasına atıldı. Boynuna sarılmış, adamı öpüyor, bir yandan gülerken bir yandan da ağlıyordu. "Sevgilim. " Deyip daha da sarıldı boynuna.
"Senin hakkında bir sürü korkunç şeyler anlatıyordu bana. Tahammül edemedim... İnanmadım söylediklerine. Madem ki artık buradasın, ona kendisinin nasıl bir yalancı olduğunu ispat et. Yüzüne karşı bunu yap."
Can Kanter'in iki kaşının arasında, paskalya yumurtası gibi bir şişi görünce bayağı sevindim. Kollarıyla kızı sarmıştı ama, içeri çökük mavi gözleri ile beni süzüyordu. Nefretin pırıltıları açık bir şekilde görülüyordu gözlerinde. Sadece bu nefret bir gece evvelki kadar kuvvetli değildi. Şimdi bu gözlerde korkunun da parıltıları vardı.
"Mükemmelsin Can. "Dedim neşeyle. "Güzelliğini sadece o duvara tosladığın yer bozuyor biraz. Yoksa başka bir şeye mi çarptın ? "
Göz bebekleri kızgınlıktan toplu iğne başı gibi ufaldı. Bütün vücudu sinirden titremeye başlamıştı.
"Bekle ulan hergele." dedi titrek bir sesle. " Senin de sıran gelecek. Senin hesabını göreceğim aynasız. On yıl beklesem bile elimden kurtulamayacaksın. Allah yardım etsin bana..... temizleyeceğim seni."
![](https://img.wattpad.com/cover/49730514-288-k320774.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇAPKIN KOMİSER Cadı Avında
Mystery / ThrillerÇAPKIN BİR KOMISERIN MACERALI GİZEM VE DEHSET DOLU HAYATINA TANIK OLACAKSINIZ Gayrettepe Cinayet büroda kıdemli bir komiser olan Murat büroya gelen sayısız ihbarlar esrarengiz ölümler ve cinayetlerin üzerindeki esrar perdelerini çözmekte oldukc...