Kaçış Başlasın

1K 102 145
                                        

@Simya_23 e ithafen

"Hey delikanlılar,"dedi şehvetli ve boğuk bir sesle. "Gelinde küçük Merve'nin haline bir bakın. "
Oturma odasına yaklaşınca sesi biraz daha alçaldı.
"Hey Harun, Suat, Edis ! Ne oldunuz birden bire. Gerçek bir dişiyi görmek korkuttu mu sizi yahut-----"

Otuz saniye sonra Merve'nin oyununu dinlemenin bana sadece vakit kaybettireceği gerçeği kafama dank etmişti. Bunun yerine ev hakkında bilgi sahibi olmalıydım.

Evin arka tarafındaki odaların sadece iki tanesinde pencere vardı. Bunlardan biri misafir odası, diğeri de misafir odasının banyosu. Birinci odanın penceresi atlamaya cesareti olanı, on metre aşağıdaki beton bir zemine davet ediyordu. Banyonun penceresinden çıkmak içinse adamın bir cüce olması lazım.

Şu halde yapacak iki şey vardı benim için 'Aşağıya inerek, başladığım noktaya dönmek.' Merdivenin başından ayrılırken sinir bozukluğundan, bir gülme krizi her tarafımı sardı. Holde olduklarını anlamıştım. Polis olmama rağmen birilerinden kaçmak ne kötü ironi, hemde benim gibi biri için. Şu halde yapacak tek bir şey kalmıştı.

Geri dönerek Merve'nin yatak odasına girdim ve pencereden aşağıya baktım. O zaman iki adamın kapıya varmak üzere olduklarını gördüm. Şimdi başladığım noktaya dönmüştüm işte. Her şeyi mükemmel planlamıştım halbuki.
'Pencereden yumuşak yeşil çimene atlamak, sonra giriş kapısına yürüyüp zili çalmak ve bu sefer elimde bir tabanca ile içeri girmek.'

Ne yapmam gerektiğini düşünürken kafamda bir şimşek çaktı. İşte tamda bu sırada kapının zili bu fikrim için çok geç olduğunu müjdeledi bana....
Deniz ve Can gelmişti artık. Bir kaç saniye durarak holden gelen sesleri dinledim. İçlerinde en yükseği Merve'nin sesiydi.

"Hey Deniz "diye bağırdı neşeyle. "Son metodumla meraklı bir polisin biraz evvel yukarıda iflâhını kestim. Biz kızlar için bu her ne kadar yorucuysa da---"

Misafir odasının pencereleri büyük ve genişti. Bir tanesini ardına kadar açtıktan sonra arkalarını destekledim. İçeride ceviz ağacından yapılma büyük bir masa vardı. Yerinden oynattığım zaman içimden bir şeylerin koparcasına gerildiğini hissettim. Güçlükle getirip, pencerenin pervazına yerleştirdim masayı. Tam dengede durdurdum. Saatim 19:42 yi gösteriyordu. Eğer Merve onlara söylediğim hikayeyi gerektiği gibi anlattıysa, hepsi şu anda bir polis arabasının gelmesini bekliyordu. Yahut da blöfü mü anlamışlar, birlikte yukarı çıkmaya başlamışlardı.
Bir elimle masayı tutup, öbür elimle 45 liği kılıfından çıkardım. Sonra dirseğimle masayı sert bir şekilde ittikten sonra, misafir odasından çıkıp koşarak merdiven başına geldim. Bir saniye sonra ceviz masa betona indi.

Sanki III. Dünya savaşı çıkmış ve savaşın silahlarının yüzde doksanı Karnaval sitesi 305 numaraya çevrilmişti. Bir deprem sanki ortalığı sarstı. Sanki Cebrail borusun üflemek için Merve'nin evinin arka duvarını seçmişti. Sanki dünyanın sonu gelmişti.

Holdeki kalabalık epey şaşırmıştı ama, hepsini bastıran Merve'nin tiz çığlığı oldu. Herhalde kafa üstü betona benim atladığımı sanmıştı. Yarı yola gelmiş adele dağları acele adımlarla evin arka tarafına koşmaya başladılar. Ne onları sayacak zamanım ne de onlar için üzülecek vaktim vardı.

Merdivenlerden, aydan gelen bir cadıdan daha süratle indim. Ön hole uçarcasına vardım. Bu anda önüme şaşkın şaşkın bakan iki kişi çıktı. Tesadüfen bana en yakın olanı, tanıdığımdan beri fazlasıyla hoşlandığım Can Kanter'di. Hiç vakit kaybetmeden tabancamın kabzasını iki kaşının ortasına indirdim. İkinci şaşkın yüz ise Merve'ninkiydi. Oyalanmadan bileğini kavradığım gibi çekince, ayakları yerden kesildi ve ufak bir çığlık attı.

Ön kapının yarı açık olması iyice işime yaradı. İki basamak bizi arabama ulaştırdı. Acele ile Merve'yi yolcu yerine tıkıştırdım. Kıkırdayıp gülmeye başladı. Sonra direksiyonun arkasına geçip motoru çalıştırdım ve otomatik olarak sağ taraftaki vites koluna elimi attım.

Sokağa vardığımız zaman altmış kilometre yapıyorduk. Düz yola çıktığımızda arabanın süratini doksan kilometreye çıkardım. Ataköy'ü geride bıraktığımızı anlayınca gaz pedalından ayağımı çektim.

"Murat "dedi acıklı bir sesle.

"Ne var ? "

"Galiba bacaklarımdan birini orada bıraktım. Yada beni arabaya tıkıştırırken bacaklarımdan biri kapıya sıkıştı. Sağ elimle bir muayene yaptıktan sonra.

"Korkma Merve , sadece üzerine oturmuşsun."

"Buda bu garip arabanın başka bir özelliği galiba."dedi rahat bir sesle. "Bacağıma hâlâ sahip olmak beni gerçekten sevindirdi. Hissetmesem bile madem ki sen söyledin doğrudur."

Evde ne olduğunu bilmek istedi. Bende anlattım. O da bana holde olanları anlattı. Hikayesi üç ayıyı öylesine sarmış ki, memnun bir şekilde bütün gece teferruat hakkında sual sorabilirlermiş.

Ama Deniz geldiği vakit işler değişmiş. Mütamadiyen polisin sorduğu sualleri soruyormuş, bu arada Can ise yukarı çıkıp benim hesabımı görmek için izin istemekteymiş. Ama biraz sonra Merve artık yeni sualler bulmakta güçlük çekince, alakasını kaybetmiş.

Merve birden ürperdi. " Deniz pekâlâ dedi Can'a. Git icabına bak hergelenin ama canlı istiyorum kendisini. Bu işi doğru dürüst becermemiz lazım. Onun için her ikisinin de hayatta olması şart tamam mı ? Biliyor musun ? .yeniden titredi.
"Ancak bir dakika sonra bahsedilen diğer kişinin ben olduğunu anlayabildim. O zaman paniğe kapılmadığımı söylesem yalan olur. Senin bahsettiğin polis arabasından söz açıp saat sekize çeyrek kala kontrole geleceklerini söyledim. Bunun Can'ı korkuttuğunu gördüm ama Deniz sadece tısladı bana."

Bir iki saniye düşündü. "Senin hakkında kullandığı cümleyi kesin olarak hatırlamıyorum. Ama bana senin ülkede yanlız başına çalışmakla şöhret yaptığını ve bir tahkikata giderken asla polis arabasına filân ihtiyaç göstermediğini, bunu ancak işi hallettikten sonra istediğini söyledi.

Mütevazi bir şekilde " Deniz beni tanıyor galiba".dedim.

"Galiba kullandığı 'Yanlız Kurt ' tabiriydi. Evet evet bunu söyledi."

"Beni iyi tanıyor demek."dedim ve gülümsiyerek yola bakmaya başladım.

"Hayır "diye parmaklarını şaklattı. "Bu tabiri kullanmadı. Simdi hatırlıyorum.' Egomanyak' dedi senin için.----Tamam buydu işte söylediği."

"Vay şerefsiz vay " diye tısladım. "Bir insan nasıl bu kadar yanılabilir."

Apartmanıma geldiğimiz zaman saat sekizi biraz geçiyordu. Eve girip doğru mutfağa giderek, egzotik içkiler hazırlamaya başladım. Buzlu viski ve soda gibi. Merve evin içini dolaşıp eğlenmeye çalışıyordu. Bu dolaşma da bir ayna buluncaya kadar devam etti. Polislik hayatımda insanın saçlarını diken diken eden çığlıklar duymuştum ama, saçlarla beraber sinirlerinide dikenli tele çeviren bu çığlığı ömrüm oldukça bir daha duymak istemem. Ondan sonra yatak odasını kapısı sertçe kapandı.

Devam edecek.......

ÇAPKIN KOMİSER   Cadı AvındaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin