Kaan Özcan'ın Evine Ziyaret

1.7K 158 121
                                    

"Biliyordun çünkü." dedim devam ettim.
"Bu yüzden zerre kadar meraklanmadın tatlım. İşte bu yüzden sormayı unuttun."

Dişlerinin arasından, " Zannedersem bir polis akıllı olmaya çabalayınca netice bu oluyormuş. Her halde sizin aklınız hissi bakımdan bir şok geçirmiş bir insanın aklının allak bullak olacağına ermiyor. Ve bir insanın aklı alt üst olduğu zamansa mantık denen nesne pek fazla gösteremiyor kendini."
Bir hamlede arabadan çıkarak, kapıyı şiddetli bir şekilde çarptı.
"Hoşça kalın komiser. Eğer bir daha benimle konuşmak isterseniz, bu günkü gibi hakarete uğramamak için yanımda bir avukat bulundurmayı ihmal etmeyeceğim."

"Gelecek sefer benimle konuştuğun zaman tatlım, "dedim yumuşak bir sesle, "değişiklik olsun diye bana hakikatlerden bahsedeceksin."

Kısa ve kızgın adımlarla evine doğru yürümesini seyrettim. Yuvarlak kalçaları ve biçimli poposu ahenkli bir şekilde sallanıyordu. İnsan eğer bir yalancı ile karşılaşmak zorunda kalırsa, en iyi cins yalancı muhakkak ki şehvetli olan yalancıdır.

************

Cennet sahili adı verilen yerdeki ev palmiye ağaçlarının arasına saklanmıştı. Kayaların üzerindeki modern evler tam bir tezat halindeydi. Kapıya vardığım zaman saat üç olmuştu. O zaman, daha sabahtan beri ağzıma bir lokma yemeğin girmediğini hatırladım.

Evin önünde geniş, tahta bir veranda vardı. Giriş kapısına doğru yürüdüğüm zaman tahtalar ayaklarımın altında gıcırdayıp çatırdamaya başladılar. Bu gıcırtının kapı zilinden çok daha fazla işe yaradığını kapıya vardığım zaman anladım. Zira kapının önünde durduğum zaman kapı açılmış,pervaza dayanmış biri beni beklemekteydi.

"Bay Kaan Özcan? "diye sordum.

"Evet Kaan Özcan benim."dedi kapıdaki adam derinden gelen  kalın bir sesle.

Uzun boylu bir adamdı. Kırk kırk beş yaşlarında olduğunu tahmin ettim. Gümüş rengi saçları, sert hatlı bir yüzü vardı. Güneş yanığı yüzü ve çelik grisi gözlerinde garip parıltılar vardı.

"Cinayet bürodan Komiser Murat'ım ben," dedim kibarca "Derya Özcan adında bir yeğeniniz..."

"Sizi zahmetten kurtarayım komiser. Olanları biliyorum."

"Biliyor musunuz ? "

"Doktor Mustafa bu sabah telefon edip bana olanları bildirdi. Sizinle irtibat temin edecektim fakat Doktor bana adresimi verdiğini ve sizin beni arayacağınızı söyledi. Sizi çoktandır bekliyordum ama epey geciktiniz. Ben daha erken geleceğinizi umuyordum."

"Epey düşünceli hareket etmiş Doktor Mustafa. " deyip otuz iki dişimi birden görterdim adama. Bu sözüm ona bir gülümseyişin yerini alan hareketti.

"İçeri girmez misiniz komiser ? "

Kendisini takip ettim. Holden geçip oturma odasına girdiğimiz zaman odanın büyüklüğü karşısında hayretten küçük dilimi yutacaktım nerdeyse. Dışarıdan ufacık görülen evin içi inanılamayacak kadar büyük ve inanılamayacak kadar lüks döşeliydi.
Duvarlar ve döşeme duman rengiydi. Duvarlardan birinde ne kadar pahalı olduğu belli resim vardı. Bir diğer duvar boydan boya kitaplıktı. Şöminenin üzerinde bir kadının yağlı boya resmi vardı. Dantelalar içindeki bu kadın on yedinci asrın elbiselerini giymişti. Gözlerinde insana ürpertiler veren soğukluk olmasa güzel kadındı. Ama gözleri ürpertiyordu insanı.

Kaan büyük bir müsafirperverlikle, "lütfen oturun komiser. "dedi. "Size bir içki ikram edebilir miyim ? "

"Hayır teşekkür ederim. "

"Benim içmem de bir mah..."

"Buyurun için "dedikten sonra rahat koltuklardan birine oturdum.

Odanın içindeki zengin bardan kendisine bir içki hazırladıktan sonra, gelip koltuklardan birine oturdu.

"Bana soracağınız binlerce soru olmalı komiser. " Dedikten sonra muntazam dişlerini göstererek gülümsedi.
"Müsaade ederseniz bu suallerden bazılarının cevabını sizin için vereyim. Birincisi Derya benim yeğenim olmakla beraber aramızda fazla hissi bir bağ yoktu. Kardeşimle yirmi yıl evvel irtibatı kaybettim. Derya o zamanlar ufacık bir çocuktu. Galiba bundan iki yıl evvel ailesinin öldüğünü ve benim yegane akrabası olduğumu söyledi."

İçkisinden zevkle bir yudum aldı.
"Hassas bir adam değilim komiser. Kendisine de bunu söyledim. Bunun kendisi için bir şey fark etmediğini söyledi. Onunda bu hassasiyet konusunda vakti yokmuş zaten. Doğuda bir süre modellik yapmış. Burada da modelliğe başlayacakmış. Benden bütün istediği, kendisini toparlayana kadar yatacağı bir yerdi. Buna karşılık benim ev işlerimi görecekti, yahut yardımıma karşılık istediğim her hangi bir işi görecekti."
"Değişik aralıklarla altı ay kadar yanımda kaldı. Bazen bir gece, bazen de bir hafta dışarda kaldığı oluyordu. Ne ben ona sual soruyordum, ne de o gönüllü olarak bana izahat vermeye kalkıyordu. Tipik bir Özcan'dı---soğuk kanlı, kendinden emin. Korkunç bir hırsın tesiri altında bir insan. Hedefine varabilmek, bir işi sonuçlandırmak için kendisi dahil, harcamıyacağı kimse yoktu yolunda. Altı ay sonunda artık odaya ihtiyacı olmadığını söyledi ve çekip gitti."
"Uzun bir süre ne kendisini gördüm, ne de bir haber aldım. Bütün bunlar da beni ne üzdü ne de meraklandırdı. Bundan üç ay evvel birden bire gelerek bana hayatının en büyük şansı ile karşı karşıya olduğunu, büyük para kazanacağını söyleyip benden borç istedi. Kendisine aklını kaçırdığını söyledim tabii . Bu yüzden aramızda kavga derecesinde münakaşa oldu. Sonunda bu bir yumrukla onu yere sermemle son buldu."

Bir süre konuşmadan viskisini içtikten sonra devam etti.

"İtiraf etmem gerekir ki o gittikten sonra bütün olanlara bir hayli üzüldüm. Herşeyden evvel kardeşimin kızıydı. Bu olaydan bir ay sonra son olarak bir kere daha geldi. Sabahın saat üçünde geldi.
İşi melodramatize edecek biri değilim ben komiser fakat Derya korkunç bir korkunun tesiri altındaydı. İlk on dakika abuk sabuk bir takım şeyler söyledi bana. Sonunda kendisini yatıştırabildim. Biraz sakinleştikten sonra, planlarının allak bullak olduğunu, şimdi ise O'nun kendisini öldürmek için peşinde olduğunu söyledi."

ÇAPKIN KOMİSER   Cadı AvındaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin