♫♥ 4.2 ♥♫

7.9K 457 11
                                    

4.2

Yaklaşık iki ay önce şu indiğim merdivenlere giden yolu öğrenmek için ölümü bile göze alırdım. Sadece beş dakikalığına bile babamı görmek, hala yaşadığını bilmek  için. Oysa şimdi elimi kolumu sallaya sallaya iniyordum aşağıya. Berkay birkaç adım önümden giderken terleyen avuç içlerimi taytıma sildim.

Rutubet kokan karanlık bir tünelde ilerliyorduk. Temiz mahzen kanunlara mı aykırıydı? Yani bir yerlerde mahzenler pis, rutubetli ve karanlık olmalı diye bir kural falan mı vardı?

İkinci kez bir dönemeçten geçtikten sonra kısık hırıltılar ilişti kulaklarıma.

"Berkay?"

Berkay tereddütsüz ilerlerken bana dönmeden sağ elini kaldırdı. "Shh..."

Krakollardaki nezarethanelere benzeyen kafesleri geçip ilerlemeye devam ettik. Sessiz olmamı söylediği için soru falan da soramıyorken sabırsızca Berkay'ı takip etmekten başka bir şey yapamıyordum.

Demir kepenk inmiş bir tünel geçitine vardığımızda Berkay arka cebinden bir kart çıkarıp son ana kadar fark etmediğim cihazda okuttu. Ağır demir ummadığım kadar sessiz bir şekilde kalkarak bize yol verirken Berkay bana dönüp elini uzattı.

Sıcak elini kavrarken bulunduğumuz bu yerin soğukluğunu bir kez daha hissettim. Sanki ısınan sadece elimdi de bedenimin geri kalanı donuyor gibiydi. 

"Yerlerde tuzaklar var. Adımlarımı takip et."

Geçiti geçerken Berkay'ın söyledikleriyle tek ayağım havada kalakalmıştım. Başımı sallayıp, onay verdim.

Berkay ezberlediği taşlara sırasıyla basarken dikkatli bir şekilde onu takip ediyordum. Parmaklarımı kavrayan eli dengede kalmama yardımcı olurken yaşadığım gerginliği hayatım boyunca hiç yaşamamıştım.

Bana saatler gibi gelse de sonunda geçmiştik adrenalin kaynağı tüneli.

Berkay beni incelerken elimi ondan kurtarıp terleyen avuç içlerimi taytıma sildim. Galiba, hala titriyordum. Ne galibası? Basbaya titriyordum. Berkay kolunu belime dolayıp, ağırlığımın bir kısmını benden alırken yürümeye devam ettik. Nasıl bir yerdi burası? Rutubetli merdivenler, Bubi tuzaklı tüneller, teknolojik kepenkler, bitmeyen koridorlar... Adamlar resmen mahzen ile kafayı bozmuş olmalıydı. Hah, bir de sürekli karşılaştığımız yol ayrımları. Tek başıma gelseydim büyük ihtimalle kaybolurdum.

Genelde ikili çıkan ayrımların sayısı üçe çıktığında en soldakini seçtik. Burada kafesten ziyade hücre varken, boyutları oldukça küçüktü. Yükseklikleri omuz hizama anca gelirken dışarıdan ne geniş ne de derin görünüyordu. Yani ben girmiş olsam ne rahatlıkla yatabilirdim, ne de ayağa kalkabilirdim. Dağhan ise neredeyse iki üç katım kadardı.

"Daha önce... hiç buraya geldin mi?"

Saniye sektirmeden cevapladı. "Defalarca."

Dudaklarımı ıslattım. Bir yerde bir açıklık olmalıydı, ıslak dudaklarımı okşayan hafif bir esinti hissettim. "Demek istediğim, daha önce buraya kapatıldın mı?"

"Evet."

"Babam da mı buradaydı?"

"Hayır, o işkence bölümündeydi."dedi tekdüze bir sesle. 

Başka bir soru için ağzımı açtığımda Berkay'ın keskin bakışlarıyla susturulmuştum. "Şimdi değil, Defne." Neden bilmiyordum, ama bana adımla hitap etmesini sevmiyordum. Pekala yine yasemin kokulu melek diyebilirdi veya sadece melek. Her ikisi de kabulümdü.

SAVAŞÇI: Melez Okulu & SAVAŞÇI: Yeni Hayat |  ♡ (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin