♫♥ 3.8 ♥♫

9.4K 450 18
                                    

Bu bölümü okumak istemeyenler olabilir. Yani saygı duyarım, şimdiden söylüyorum. +18imsi şeyler mevcut.

İyi okumalar...... ;)))))

3.8

"Bana müsade, sen Berkay'ı da getirirsin. Bir ton işim var."

İkimiz de şaşkınca birbirimize bakarken Aber çoktan toz olmuştu.

Bu hissettiğim neydi? Berkay, neredeyse hayatıma girdiğinden beri özel bir yer işgal ediyordu. Yarı kendi bileğinin hakkıyla yarı benim rızamla da olsa içimde bir yerlerde kendine yer edinmişti, bir filiz gibi. Ben o küçük filizi sulamış, ona iyi bakıp sevmiştim. Zamanla gelişmişti o da. İhmal de etsem, suyunu da kessem büyümekten vazgeçmemişti. Ve şimdi kökleri sıkı sıkı kalbimi kucaklarken onun sadece yüreğimde değil, tüm benliğimde büyüdüğünü hissediyordum. Aldığım her nefeste biraz daha dallanıp budaklanıyordu sanki. Tenime çarpan her rüzgarda yapraklarının çıkardığı hışırtıyı duyuyordum. Sanki gözlerimi her kapadığımda uyuduğum yer dalları oluyor, beni bırakmamacasına kavrıyordu.

Korkuyorum.

Beni sevmemesi ya da bırakıp gitmesinden değil. Babam aşkın sadece bir kez olduğunu söylemişti, bizim için. O romantik aşk yeminlerindeki sonsuza kadar bizim için bir sembol değil gerçekliğin ta kendisiydi. Benim korkum ona aşık olmamaktı. Daha önce bir iki kişiden sadece etkilenmiştim. O taraklarda bezim olmadığı için de fazla eşelememiştim. Şimdi Berkay'a karşı hissettiğim şeyin basit bir hoşlantıdan ibaret olmadığını biliyordum, ama aşk? Aşık mıydım? İnsan aşık olduğunu nasıl anlardı ki? Buna karar mı verirdi? Tamam, ben ona aşığım! mı derdi? Bu bu kadar basit miydi? Bu kadar basit olmamalıydı!

Berkay kenara kayıp geçmem için yer açtı. Ardından çift kanatlı kapı kapandıktan sonra bir kilit sesi duydum. Bunu önemsemeli miydim? Büyük ihtimalle... Onun yerine odayı inceledim.

Taş duvarları bana Eğitmen Alp'in odasını hatırlatsa da bu duvarlar cilalı ve daha parlaktı. Dış cepheye ait cam duvar boydan boya ağır görünen bordo bir perdeyle örtülmüştü. Bu odanın ışığını engellese de tavandaki küçük spotlar sorunu çözüyordu. Dört kapaklı- biri aynalı biri düz ve ikisi telliydi- dolap, minibar, cibindirikli yatak, büyük ihtimalle ceviz ağacından yapılmış bir masa ve eski moda görünen gereksiz gümüş şamdanlar ile buranın Melez Okulunun misafir odalarından biri olduğunu anlamak güç değildi.

"İncelemen bitti mi?"

Sesi en az yüzü kadar ifadesiz olsa da -ve bu bende onu boğazlama isteğini uyarsa da- ona sarılmak istiyordum, sımsıkı. Dudaklarımı ıslattım, gözleriyle beni süzerken. Üstümde hala savunma dersi için giydiğim tayt ve yarım atlet vardı.

Başımı belli belirsiz salladım. "Seni buraya Aber mı çağırdı?"diye sorduktan sonra ona doğru çekingen bir adım attım. "Bana verecek önemli bir bilgisi varmış." Dudaklarını ıslatırken o da bana doğru bir adım attı. "Düşünüyorum da, senin de verebileceğin bir şey olmasa ikimizi burada, yalnız, bırakmazdı." Ve ikinci adımı da attı. Havalandırması kusursuz çalışan odada resmen ateş basıyordu. Güç bela, titrek de olsa bir adım attım. "Buna neden şaşırdın ki? Sana Aber ile birlikte olmadığımı söylediğimi hatırlıyorum."

"Verecek değerli bir şeylerin yoksa zamanımı boşa harcama." Sesi bir buz kadar soğuktu. Bir adım geriledim. Titreyen ellerimi iki yanımda yumruk yaparken yanaklarımın içini ısırıyordum. Yine! Bu kötü alışkanlıktan güçlükle kurtulduktan sonra Berkay yüzünden bu kaçıncı tekrarlayışımdı böyle! "Vaktin çok kı-kıymetliyse seni... alıkoymayayım." Titreyen sesime de bulanıklaşan görüşüme de lanet olsun! Büyük ihtimalle gözlerim kızarmış ve dolmuştu. Ona sırtımı dönüp odayı terk etmesini bekledim. Çok geçmeden ayak seslerini işitmiştim. Ama uzaklaşmak yerine yaklaşan sesleri...

SAVAŞÇI: Melez Okulu & SAVAŞÇI: Yeni Hayat |  ♡ (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin