Not: medyayı sevin ona âşık olun. Bölüm boyunca dinlerseniz de güzel olur hani. İyi okumalar...
10.Bölüm: Sana Koşuyorum.
#
Beni kolumdan çekiştiren kıza baktığımda ufak çaplı bir şok geçirdim.
"Tae-Taeyeon?"
Eliyle ağzımı kapatıp beni sürüklemeye başladı.
"Sessiz ol gerizekalı. Nerede kaldın? Ağaç oldum burada. Araban nerede?"
Eli hala ağzımda olduğundan gözlerimle işaret ettim.
Arabaya geldiğimizde anahtarları istedi ve direksiyona geçti.
Bu kızın şakası yok. Neredeyse bütün trafik kurallarını ihlal etmişti. Servetimin yarısı kadar trafik cezası ödeyeceğim kesindi.
Şaşkın şaşkın yüzüne bakıyordum. Ama o küfür ede ede hızını arttırmaya devam ediyordu. Taeyeon'un daha kaç yüzünü göreceğim? Bu hâli vücudumdaki adrenalin seviyesini oldukça arttırmıştı.
"Niye mal mal bakıyorsun Baekhyun? Hiç mi kaçak görmedin?"
"E-evet görmedim."
Niye kekeliyorum ben? Gülerek bana baktı ve taktığı şapkayı çıkartıp saçlarını havalandırdı. Bir kadın nasıl bu kadar karizmatik olabilir ki? Karizmanın kelime anlamı Baekhyun'du şimdiye kadar. Tahtım elden gidiyor.
"Kaçak hanım. Plan ne?"
"Ne planı?"
"Plan yapmadan kaçtım deme sakın."
"Evet yapmadım. Yolda düşünürüz bir şeyler. Of bu araba daha hızlı gidemez mi?"
Bu kızın içine Michael Schumacher kaçmış.
"Gözün doysun Taeyeon. Altındaki araba Maserati GranTurismo ve şu an sen 270 km hızla gidiyorsun." (yazarın hayalleri)
"Tamam be. Gidebileceğimiz bir yer var mı?"
"Kaçan sensin bana mı soruyorsun?"
"Evet bay ukala. Benim evim açığa çıktı çünkü."
Sanırsınız CIA ajanı. Evi açığa çıkmışmış.
Aklıma dağ evi geldi. Oraya kimse gelmezdi. Bilen de yoktu zaten. Navigasyondan işaretledim.
"Buraya gidebiliriz."
Yaklaşık 1 saat sonra dağ evine geldik. Normalde havaalanından buraya gelmemiz en az 3 saat sürerdi. Ama Bayan Schumacher sağolsun 1 saatte gelmiştik. Bu 1 saatin 10 dakikasını da markette geçirdik. Bu da dipnot olarak dursun burada.
"Ben duş alacağım sen de yiyecek bir şeyler hazırla. Banyo nerede?"
"Yukarıda, koridorun sonunda."
Lan ben kılıbık mı oldum? Bu ne itaatkârlık böyle. Elindeki küçük valizle yukarı çıkarken ben de mutfağa geçtim. Biraz atıştırmalık hazırlamaya başladım. 10 dakika sonra aşağıya geldi. Gelmesiyle bütün ev çilek gibi kokmaya başladı. Tamam, ben sakinim.
"Sıhhatler olsun. Gel de bir şeyler atıştıralım."
"Ooo döktürmüşsün. Kurt gibi açım."
Kurt ne ayı gibisin. Masada ne varsa silip süpürdü. Hayır, o yediklerini neresine sığdırdı hiç merak etmiyorum. Masa toplama işini ona kilitledikten sonra şömineyi yaktım. Artık rahatça oturabilirdik.
"Taeyeon orada kadehler olacak getirir misin?"
"Şarapla romantik ortam yaratmayı falan düşünüyorsan unut bunu."
"Senin için fesat. Evde şarap falan yok. Vişne suyu içeceğiz üzgünüm."
Aslında yapmak istediğim tam olarak oydu. Ama maalesef 10 dakikalık market serüvenimizde şarap alacak kadar zamanım olmadı. Şömine karşısında battaniyelerle de gayet güzel bir gece olabilirdi.
"Taeyeon konuşmak ister misin?"
"Ne hakkında?"
Bir de bana geri zekâlı demiyor mu? Ağzının ortasına vurasım geliyor. Ama kadına şiddete hayır!
"Bu olanlar hakkında."
"Aslında olan bir şey yok. Evlenmek istemeyen asi bir kızım işte."
"Her evlenmek istemeyen kız senin gibi ülke değiştirecek kadar asileşmiyordur."
"Haklısın galiba."
Başını eğdi. Derin düşüncelere daldı. Yanına biraz sokulup işaret parmağımla kafasını kaldırıp bana bakmasını sağladım.
"Düşüncelerini içine atacağına anlat. Baş başa verip bir çözüm bulalım. Sabah olanlar yüzünden bu haldeyiz."
"Senin haklı olmandan nefret etsem de haklısın. Her şeyi içimde yaşadım ben. Hayatımı kimseye açmadım. Sen hayatıma girmeden önce sadece 3 yakın arkadaşım vardı. Sen ve arkadaşların geldikten sonra değiştim biraz. Anlatmaya nereden başlasam bilemiyorum. Hayatım karmakarışık."
"Şu kaçma hikâyenden başlayabilirsin mesela."
"Kaçak gelin Taeyeon." dedi ve güldü. Sonra devam etti anlatmaya. "Biz Heechul'la çocukluk arkadaşıyız. Babalarımızın iş ilişkileri vardı. Tek arkadaşım oydu. Çünkü babam beni herkesten saklıyordu. Okula bile gidemedim biliyor musun?"
"Nasıl yani?" dedim şaşkınlıkla.
"Fazla korumacıydı babam."
"Ama bu biraz fazla değil mi?"
"Ona göre değildi. O sadece beni korumaya çalışıyordu. Liseye geçtiğimde Heechul babamı ikna etti okula başladım. Arkadaş olmaya o kadar yabancıydım ki lise boyunca da tek arkadaşım o oldu. Sonra biz yakınlaştık. Bana âşık olduğunu itiraf etti. Ben az da olsa ondan hoşlanıyordum. Duygularını kabul ettim. Babam bunu bir şekilde öğrenmiş. Evleneceksiniz dedi."
"Yok artık!"
"Aynen öyle. İstemediğimi söylesem de fayda etmedi. Nişan günü geldiğinde de bir yolunu bulup kaçtım."
"Peki neden Kore? Başka bir yere de gidebilirdin."
"Ben de kendime hep aynı soruyu sordum. Neden Kore?" bunu söylerken garip bir şekilde gülümsedi. Sonra devam etti anlatmaya. "Lisedeyken mektup arkadaşım vardı Koreli. Hiç görmedim kendisini. Hep Kore'yi anlatırdı. Ben de merak ederdim. Kaçtığım gün aklıma birden o geldi. Sonra buradayım işte."
Anlattıkları çok ilgi çekiciydi. Ona bakıp gülümsedim.
"İyi ki gelmişsin Taeyeon."
Derin bir nefes alıp devam ettim.
"İyi ki balo gecesi yanlış tuvalete girdin."
"Of hiç hatırlatma Baekhyun. O geceye dair hiç bir şey hatırlamıyorum. Utanç verici." Hafif bir kahkaha attım.
"Baekhyun sana bir şey sorabilir miyim?"
"Tabii sorabilirsin."
Aramızdaki buzlar erimeye başlamıştı. Onunla vakit geçirmekten zevk alıyordum. Ve şu andan itibaren süresi belli olmamak üzere baş başaydık.
"Sen o gün... " duraksadı nefes alıp devam etti " beni neden öptün?"
Beklemediğim bir soru oldu. Artık inat yok sadece gerçekleri söylemeliydim. Bugün gideceğini öğrendiğimde kalbim paramparça oldu. Cesaretimi toplayıp vişne suyundan bir yudum aldım. Şarap olsa daha iyi olabilirdi ama buna da şükür.
"Senden etkileniyorum Taeyeon. Ne zaman başladı nasıl oldu bilmiyorum ama beni etkilemeyi başardın."
#
|Düzenlenmiştir.|
Seviliyorsunuz.
Aşk ile kalın...
♡♥♡
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Maskeli Balo ✿ BaekYeon ✔
FanfictionHer şey bir Maskeli Baloyla başladı. Klasik müzik, şampanyalar, vals... Tuvaleti basan bir kız, şaşkın bir adam. Sonra... Olaylar olaylar ^^ BaekYeon~