11.Bölüm

2K 137 60
                                    

Burcu
Bir anlık beynim kapandı, tüm hareket hücrelerim devrildi. Gözleri açık şekilde beni delicesine öpen Berke baka kalmıştım. Hiç bir hareket edemiyordum. Kulaklarımda sadece kalbimin atışları vardı. Sanki rüyadaydım ve olan biten hiç birisi gerçek değildi. Berk elleriyle bana daha sıkı tutundu ve daha çok beni sıkıştırdı. Boğazından bir ses çıktı, sanki sinirliydi. Ona karşılık vermemi bekliyordu. Bir anlığına kontrölümü kaybettim, her şeyi unuttum ve gözlerimi kapatıp hafifçe ona karşılık verdim. Ama verdiğim an sanki tüm dünya başıma yıkılırmışçasına gözlerimi aniden açıp ellerimi omuzlarında koyarak kendimden ittim. O da şaşkınca benden ayrılarak iki adım geri gitti. Bir birimize kocaman gözlerle bakıyorduk. Nefessizdik. Kıpkırmızıydık. Dudaklarımda hala dokunuşunu hissedebiliyordum. Dudağımı ısırınca gözleri otomatik olarak yine onlara doğru gitti. Titrek ellerimi saçlarımdan geçirerek derinden nefes çektim.

"Sen... Sen naptığını zannediyorsun, Berk? Neydi bu şimdi?" Boğuk sesle sorduğumda tüm dengelerini kaybetmiş Berk bir bana bir kenara bakıyordu. Sanki bir şeyler söylemek istiyordu, ama ağzından bir kelime çıkmıyordu. Birden sinirle bağırıp koltuğa tekme atınca yerimde zıpladım, gözlerim belerdi. Öfkeli gözlerini bana doğrulttu.

"Ben... Ben neden yaptığımı bilmiyorum" teslim olurcasına cevap verdiğinde kaşlarım çatıldı, gittikçe içimde sinirin uyandığını hissedebiliyordum.

"Ne demek bu? Yani kafana esti, geldin beni öptün, öyle mi?" Sinirle dediğimde elini saçında gezdirerek başını salladı.

"Tabii ki öyle değil, Burcu" o da aynı tonla cevap verdiğinde daha da öfkelendim. Dişlerimi sıktım.

"Sen benimle dalga mı geçiyorsun? Her kafana estiğinde gelip beni öpemezsin! Senin bir sevgilin var ya, unuttun mu? Bu mu yani senin erkekliğin? Sevgilinin arkasından diğer kızları öpmek mi?" Bağırarak söylediklerim lafların çok ağır olduğunu içimde biliyordum, ama kendimi tutamıyordum. Sanki suratına tokat atmışım gibi gözlerini kapatıp başını kenara çevirdi. Burun delikleri genişlenmişti. Söylediklerimin onda çok büyük bir etkisi olduğu belliydi. Gözlerini açtığında orda o kadar duygu yoğunluğu gördüm ki, bir anlık onların altında boğulacağımı düşündüm. Sakin adımlarla bana doğru gelip tam dibimde durdu ve o derin gözleriyle bana baktı.

"Sen diğer kız değilsin..." Nefessizce söylediği kelimeler kalb atışlarımı durdurdu. Nefesimi tuttum. Kulaklarım çınladı. Uğultu vardı sadece, gözlerimin önündeyse sadece onun simsiyah gözleri. Bakıştık. Benden bir cevap bekliyordu sanki. Gözleriyle bana bir şeyler anlatmaya çalıştı, ama ben karşılık veremedim. Çünkü hiç bir şey anlamıyordum. Resmen tüm ayarlarımı yakmıştı. Ne düşüneceğimi, ne yapacağımı, nasıl davranacağımı bilmiyordum. Sonra bir anda gözlerindeki o tüm duygular yok oldu, sert bir bakış oturdu yerine, sanki bir saniye önce karşımda duran Berk yerine, acımasız ve buz bir adam gelmişti. Dudaklarını öyle bir ısırdı ki, kan çıkacak diye onun yerine ben korktum. Tüm yüz çizgilerimde o soğuk gözlerini gezdirdi. Nihayet gözlerimde odaklandı.

"Hiç bir şey olmamış gibi davranalım. Seni bir daha görmek istemiyorum. Arkadaşlığımız burada bitiyor, Özberk." Sert şekilde cümlelerini söyleyip soğuk bir gülümseme attı. Sonra arkasını dönerek dimdik şekilde kapıyı açıp, karavandan indi. Bir süre hareketsizce kocaman gözleriyle arkasınca baka kalmıştım. Ne olmuştu? Neden öyle söyledi? Neden öptü? Neden gitti? Ne oldu hiç bir şey anlamadım. Gözleriyle bana ne anlatmaya çalıştı, ne görmek istedi de bende, onu göremeyip böyle bir anda dengelerini değiştirdi, anlamadım. Kapının yeniden açılmasıyla şaşkın gözlerim yeniden kapıya doğruldu. Nedense bir anlığına geri gelmesini istedim, bir umut yarandı, belki o geldi, söylediği şeylerin bir şaka olduğunu söylemek için diye, ama karşımda Tolganı görünce içimi karamsarlık bürüdü. Tolganın dudakları hareket ediyordu, ama sanki hiç bir şey duymuyordum. Nihayet ellerini omuzuma koyup beni silkelediğinde sanki ayıldım.

Aşkın Sen ANı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin