Burcu
Bana öyle bir ifadeyle bakıyordu ki, kendimi gözlerinden alamıyordum. Beklenti, umut, huzur, aşk ve sevgi dolu bakışları beni ona kilitlemişti. İtirafını bu şekilde duyunca çok garip olmuştum. Hiç kimse daha hayatımda bana böyle duygu yüklü bir itiraf etmemişti. Dudaklarım kaçtı, gülümsedim. Berk de beni öyle görünce o da aynı şekilde bana karşılık verdi. Karşımda doğrularak bana taraf döndü ve ellerimi soğuk avuçlarına aldı. Hala gözlerinde kalmıştım."Bir şey demeyecek misin?" Berk sakince sorduğunda ağzımı açıp haykırmak istedim. Benim de ona deliler gibi aşık olduğumu söylemek istedim, sonra boynuna atlayıp ona sıkı sıkı sarılmak ve bir daha bırakmamak istedim. Ama içimdeki o korkuya, kırılma korkusunsa bir türlü üstün gelemiyordum. Yüzüm düştü. Gözlerimi nihayet ondan alıp birleşik ellerimize düşürdüm. Parmaklarıyla oynamaya başladım. Teni sertti, benim elim onunkinin yanında küçücüktü, ama ellerimiz bir birletine öyle bir uyuyorlardı ki. Birden güldüm. Bir kaç dakika içinde o kadar çok duygu değişikliği yaşamıştım ki, Berk muhtemelen aklımı kaybettiğimi düşünüyordu.
"Ellerimiz bile artık yenik düşmemi istiyorlar" sakince fısıldayarak yeniden Berkin yüzüne baktığımda bana gülümsüyordu.
"Sen de düş o zaman, kendini bana bırak" bir az daha bana yaklaşarak dediğinde içimde adeta karanlıkla ışık arasında bir savaş yaşıyordum. Bir yandan kendimi onun kollarına atmak isterken, diğer taraftan da genel olarak erkeklere olan güvensizliğim beni geri itiyordu. Artık ezilmek istemiyordum, aldatılmak istemiyordum. Berk belki de beni aldatmayacaktı, ama ya bana olan ilgisi bir kaç ay sonra giderse? Ben de yine kendimi ona kaptırmış şekilde öylece yüz üstü kalacaktım. Yüzüme karanlık bir ifade oturduğunu Berk görünce kaşları çatıldı ve elimi hafifçe sıktı.
"Ne düşünüyorsun sen öyle?"
"Ya beni incitirsen? Ben sana nasıl güveneceğim, Berk? Ben gerçekten çok korkuyorum" çaresizce ona bakarak dediğimde Berk hızla kafasını salladı. Avucundaki elimi alarak kendi kalbinin üzerine koydu. O kadar hızla atıyordu ki, her vuruşunu tenimde hissedebiliyordum. Kalp atışlarımız bile aynıydı.
"Ben kendimi tanıyorum, Burcu. Ben hiç kimseye karşı hiç bir zaman böyle hisler beslemedim. Sem ayrısın, sen başkasın. Bu kalp senin yüzünden böyle deli gibi atıyor. Anlamıyor musun? Ben sana eşekler gibi aşığım!" Berkin tutkuyla dediği sözleri beni güldürmüştü. Dudağımı ısırarak gülüşüm arasından Berke baktım.
"Hiç pes etmeyeceksin, değil mi?"
"Sen bana evet demeyene kadar, asla" sırıtarak cevap verdiğinde kahkaha attım.
"Ya demezsem?" Alayla sorunca gözlerine tehlikeli bir parlaklık girdi. Bana yaklaşarak bir kaç sm aralıkta durdu ve direk gözlerime baktı.
"O zaman ömür boyu burada kalırız. Sen bana evet demeyince burdan gitmek yok" ateşle fısıldadığında yanaklarımın kızardığını hissettim. Kendim de bilmeden boş elimi omuzuna koyarak onu kenimden hafifçe geri ittim. Berk gülerek arkaya yaslandı ve sakin şekilde bana baktı. Yüzü ciddileşti, bir kaç saniye önceli eğlenceli hali gitti ve sadece sevgi dolu bakışları kaldı.
"Ben sana gerçeği söylüyorum, Burcu. Ben seni hiç bir zaman isteyerek üzmem, benim için çok kıymetlisin, çok değerlisin, yani kelimelerle anlatamam. Senden sadece bana bir şans vermeni istiyorum." Gözlerimi kapatarak başımı arkaya attım ve içimi çektim. Kafamda türlü türlü senaryolar oluşuyordu. Ya olum ya ölüm konusuydu. Nerdeyse kendimi kendi ellerimle aslanın ağzına teslim ediyordum, ama artık içimde taşan hisleri de umursamaya bilmiyordum. Her geçen an bir az daha Berk karşısında yenik düşüyordum. Bir yandan bu beni korkutsa da, diğer yandan hoşuma gidiyordu. Berkle kendimi huzurlu hissediyordum. Belki de ona güvenmiyordum, ama o yanımdayken, her şey bana çok daha güzel renklerde gözüküyordu. Güldüm.
![](https://img.wattpad.com/cover/52819306-288-k54939.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşkın Sen ANı
RomantizmGörüştükleri andan beri bir birine nefret eden iki oyuncu. Bir birlerini görmeye bile gözleri yokken, hayır diyemeyecekleri bir projeyle bir araya gelirlerse, ne olacağını siz düşünün! Ateşle barutun karışımı bir ilişki. Eğlenceli ve bir o kadar da...