14

6K 455 459
                                    

İzmarit...

Gözlerimi ondan alamıyordum. Tırnaklarımı mutfak kapısına öyle geçirmiştim ki tırnak diplerim kan toplamış sızlıyordu.

Ne yapmalıydım.
Hayır. Gitmeliyim.
Hemen bu evden arkama bakmadan kaçmalıyım.

Eğer lanet bacaklarım hareket etmezse birazdan oluşacak kalbimin enkazı altında kalıp geberecektim.

---

Chanyeol... Sana bakmaya nasıl cesaret ederim ki.
Yapabildiğim tek şey ellerine bakmak.
'Ellerinden belli oluyor bir insan..' demişti biri.
Ellerine bakıyorum bende Chanyeol.
Ellerine tutunmaya çalışıyorum bir umut.
Oysa hissediyorum Chanyeol, kayıp gidiyorum avuçlarından.
Sikeyim Chanyeol.
Neden alyansını takmıyorsun ki!

---

Salonda herkes kendine bir yer bulmuş oturuyordu. Bende yavaşça yere oturup sırtımı duvara yasladım.
Soğuk.
Ev oysa sıcak ama.
Üşümek istemiyorum.

Bakıyorum öylece, kimse üşümüyor benden başka.

Üçlü koltukta Kris ve Kyungsoo birşeyler konuşuyordu.
Jongin'se başını Chanyeol'un dizine koymuş tam karşımdaydı.
Chanyeol.
Gözlerini tek yere sabitlemiş, gözlerini bir an bile kırpmıyordu.
Baktığı yere baktığımda içimdeki camlar yavaşça eziliyordu, seslerini duyuyordum, burnuna mide bulandırıcı kan kokusu doluyordu.

Luhan bir koltuğa sırtını yaslamış,  Sehun onun dizlerine yatmıştı. Luhan usulca Sehun'un saçlarını okşuyor, göz temasını bir an bile kesmiyorlardı.
Ellerine takıldı gözlerim. Luhan'ın yerden destek alan elinin üstüne Sehun parmaklarıyla daireler çiziyordu.

İkili sanki kimse yokmuş gibiydi, o kadar çok duygu vardı ki aralarında..

Sehun Luhan'ın elini tutup avuç içini öpünce.... ahh hadi ama bu kadarı fazlaydı.
Chanyeol'e baktığımda gülümseyerek onlara bakıyordu.
Ne yani bu onun için olağan mıydı?

Ben şaşırmaya devam ederken Chanyeol bakışlarını bana çevirince duvar dibine sindim iyice.

İçimdeki korku o kadar büyüktü ki, ensemden tutup beni kapı önüne ne zaman koyacak diye bekliyordum.
Ama o umursamazca gözlerini devirdi.

Şöyle bir baktım evim dediğim yerin salonuna..
Her biblo, özenle yerleştirdiğim her tablo, eşek ölüsü gibi ağır ikili koltuk bile  bas bas bağırıyordu. Tek yapmam gereken ellerimi kulaklarımdan çekip "Buraya ait değilsin zavallı Bakkie.." dediklerini duymamdı.

Ben korkağım Chanyeol.
Ellerimi kulaklarımdan nasıl çekerim.

Rahatlamalıydım. Nefes almalıydım. Kalkıp komidindeki ceketimin ceplerimi kurcalayınca aradığımı bulmuştum.
Mutfağa gidip pencereyi açtım ve eski küçük dostuma 'Merhaba' dedim.
Ahh... Şimdi nefes alabiliyorum.

" Hey.. Sigara içmemelisin."

Siktir!
Yakalanmanın paniğiyle parmağımın ucunu yakmıştım. Arkamı döndüğümde Luhan'ı görmekse kalbimle götümü yerinden oynamıştı.

Yanıma yaklaşıp elimdeki sigarayı aldı, derin bir nefes çekip dumanı burnundan çıkarmıştı.
Voaah.
Sadece bu hareketi bile adamı ayakta boşaltmaya yeterdi. Beni sıçıttırsada inanılmaz bir cazibesi vardı.

"Sigara içmemelisin ya da içeceksen düzgün birşey iç. Keçi bokunu sarmışlarda onu içiyorum sanki. Tanrım berbat."

Ben Luhan'ın yüzüne aval aval bakarken bana döndü.

Autumn  Comes.. Autumn  LeavesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin