7. Bölüm

171 24 5
                                    

Daha da yakınlaşıyorum. Sakallarımdaki beyazlıklar artıyor ve ben ona gidiyorum. Hergün biraz daha yakınına. Duru görünen göle doğru indim, biraz su içtim. Sonra da kanatlarımı serin suya daldırdım. Gagamla aldığım suyla da derimi yıkadım. Dinginlenmiş ve soluklanmıştım. Küçük balıklardan birkaç tane yakalayıp öğle yemeğimi yedim. Bir daha ne zaman mola vereceğim belli değildi.

Kanatlarımı hızlandırmam gerektiğini biliyordum. Çok az zamanım kalmıştı. Çünkü ben bu yaşıma gelene kadar -yaşımı hatırlamıyorum ama diğerlerine kıyasla epey yaşlıyım- çok zaman kaybettim. 6. hissim beni hep yanılttı ve her defasında konseyin gözünden düştüm. Başaramayacağımı düşünmeleri öyle can sıkıcıydı ki zamanımın çoğunu soğuk bi mağarada uyuyarak geçirirdim. Şu yaşıma kadar önemli sayılabilecek hiçbir şey başaramadım. Yalnız balık yakalamakta üstüme yoktur. Konser üyelerinin küçümseyici bakışlarına maruz kalmamak için yemek işini çoğunlukla ben üstlenirdim, hiçbir karşılık beklemeden. Belki de bu yüzden bu yaşıma kadar yaşamama izin verdiler. Bunu açıkçası bilemiyorum. Hem çok düşünmek de başımı ağrıtıyor.

Tehlike yaklaşıyor, bunu biliyorum. Rotama odaklanmam gittikçe zorlaşıyor çünkü onun hissettiği korkuyu yüreğimde hissediyorum. Buna engel olmak için görevlendirildim, ama yetişemeyeceğim. Yaşlı kanatlarım tam performans sergilemiyor ve beni yüzüstü bırakıyorlar! Engel olmak zorundayım, ne yapacağımı bilmiyorum fakat görevimi tamamlamadan ölmek istemiyorum. Babam bana böyle öğretti.

Rüyamda annemi gördüm.

Saçları kızılın en güzel tonuydu ve uzun bukleleri vardı. Halbuki annemi en son gördüğümde yolunmuş tavuk gibiydi, saç derisinde sayılı beyaz ince saç telleri vardı sadece. Kemoterapi ürkütücü birşey. Sadece saç dökmüyor, insanın içinden varlığından bile habersiz olduğu bir canavar çıkartıyor. En kibar insanı bile küfürbaza dönüştürebiliyor.

Annemle sadece sarıldık ve tabiki yine konuşmadı. Birşey söylesin istiyordum, sadece tek bir kelime olsa bile. Ama hayır, mühür vurmuşlar gibi asla açmıyordu ağzını. Kemiklerinin acıyacağını düşünmeden, 39 kiloya düşmüş bedenini sarsmamaya çalışarak sarılabilmek rüya bile olsa inanılmazdı. Uyandığımda bir anlığına rüya ile gerçeği ayırt edemedim. Sanki o kısacık boyuyla daha az önce koynumdaydı, kokusu kalmıştır diye boynumu yana eğip omzumu kokladım. Bedenimin sıcaklığının sebebinin temmuz ayından değil de annemin kocaman sarılmasından dolayı olmasını dilerdim.

Hareket ettikçe gıcırdayan yatağımda oturup ard arda 3 sigara içtim. John'la kahvaltı yapacaktık başbaşa fakat bu şekilde yanına gidemezdim. Sigaramı söndürüp her kadının yaptığı gibi makyaj yapıp toparlandım. Pazar sabahı için ten rengi bir ruj ve açık kahverengi göz farı yeterliydi. Abimin geniş beyaz tişörtünü giydim, sade bir gümüş kolye taktım, altıma da koyu renk bol bir jean çekip evden çıktım.

Otobüsteyken John'ı aradım. Tabiki beni şaşırtmamış ve her zaman gittiğimiz pastacıya gitmişti. Kalbim yine ağzımda atmaya başladı, oraya vardığımdaysa benliğim devasa bir heyecana büründü. Fakat ona belli etmemek için tüm enerjimi harcadım. Direk masaya oturdum ve sipariş verdim.

- Gelmeyeceğini düşünmüştüm.
- Neden? Dün konuşmuştuk bugünkü kahvaltıyı.
- Geç kaldın.
- Trafik vardı!
- Tamam tamam... Bu akşam ne yapıyorsun söyle bakalım? Kiminle nerelerde gezeceksin?
- İnanın bir planım yok, eve gitmeyi düşünüyorum.
- Hahaha bak bu güzel oldu işte. O zaman sürprizimi bu akşam yapayım diyorum sana? Bir yerlere gider birşeyler içeriz.
- Kulağa güzel geliyor. Konuşuruz.

John'a karşı inanılmaz rahat davranıyordum, o olmasa da hayatımda hiçbir değişiklik olmayacakmış gibi. Ama aslında içim içimi kemiriyor ve bir çocuk gibi korkudan titriyordum. Daha önce bir erkekle içmeye gitmemiştim, arkadaştan öte olan bir erkekle. Ve nasıl davranacağım hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Annemin ölümünden sonra aslında çok naif olan babam çevreme demir parmaklıklar örmüştü. Onu pek dinlediğim söylenemezdi ama en azından asla yalan söylemiyordum.

Elimi tuttu. "Bu akşam için sabırsızlanıyorum."


Av KapanıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin