13. Bölüm

119 8 2
                                    

O'nu bulduğumdan beri salt bir sessizlikle olabildiğince yakınında uçuyorum. Düzenli bir şekilde iki yere gidip geliyor. Biri şehir merkezinde bir yer, oraya girdiğinde uzun saatler boyunca çıkmıyor. Belki O'nun da insanlar konseyi vardır, diye düşünüyorum. Uyuduğu yer O'nun yuvasıdır diye tahmin ediyorum, iki katlı şu üfleseniz uçabilecek türden bir ev. Süt renginde girintili çıkıntılı duvarları var. Uyuduğu yer daha yukarıda, merdivenleri kullanması gerekiyor oraya girmesi için. Odasına girdikten sonra onu göremiyorum çünkü babası diye tahmin ettiğim bir adamın her sabah O gittikten sonra açtığı perdeyi eve gelir gelmez tamamen kapıyor. Korkuyor mu acaba, diye düşünmeden edemiyorum. Yoksa benim de minik dallardan kendime yaptığım gibi bir korunak amaçlı mı kapıyor o kumaştan şeyi? Belki de sadece yalnızlığı seviyordur, benim gibi.

Her sabah evden çıktığında duman çıkaran bir şey koyuyor ağzına. Sahi neydi onun adı? İnsanlar ona ne diyordu? Hah evet, sigara. Tadı güzel demek ki, belki ben de bir gün denerim. Bir haftadır tek kelime konuşmadım, ötmedim bile. Halbuki şarkı söylemeyi severim fakat yalnızca kendi şarkılarımı!

Şehir merkezinde karnımı doyuracak bir şeyler bulmam zor oluyor fakat O'nun babası diye tahmin ettiğim adam, evlerinin önündeki ağaçlara kutular koyuyor. Birinde su, diğerinde yem. Kuru şeyleri çok tercih etmiyorum ve bu yüzden de yakındaki göle gidip biraz balık avlıyorum. Burdakiler biraz küçükler ama olsun, en nihayetinde karnım doyuyor.

Buradaki çoğu kuş buraya yabancı olduğumu anlıyorlar ve bazen göğüslerini iyice şişirerek bana ters ters bakanlar bile çıkıyor. Ben onlara bir şey yapmıyorum ki! Neden benimle uğraşıyorlar anlamıyorum, ben sadece görevimi gerçekleştirmek için buradayım. Ah, görev demişken... Hala ne yapacağımı bilmiyorum. Kaldı ki bu Beerish dedikleri kasabanın kuşlarından bile zor koruyorum kendimi.

Kendime dahi itiraf edemediğim bir şey var; siz buna korku diyorsunuz, bizse doğal ritmimizin dünyanın ritmine ayak uyduramaması. Yani kısaca bu şekilde. Açıklamaya kalkarsam daha bitirmeden yaşlı gözlerimi uykuya kapatıveririm. Benim türümden bir kuşun "korkması" kolay görülen bir şey değildir, bu yüzden kabul etmekte zorlanıyorum sanırım. Görevimi tamamlayamazsam tüm hayatımı boşa geçirmiş olacağım. Tabii bir de yaşamıma son verecekler. Çünkü onların dünyasında hataya yer yok. İkinci kez deneyemezmişiz, çünkü o da olmazsa mutlaka üçüncü bir şans istermişiz, sonra da dördüncüsünü. Biz insanlar kadar onursuz olmamalıymışız çünkü onlar; onlara verilen her şansı berbat etmekte çok iyiymişler. Bu da ne demekse... Ben onlardan en ufak bir zarar görmedim. Sadece bizim oradaki kuşlar görevleri dışında bir insanla karşılaştığında bazen bir daha geri gelmiyorlar. Yani ne yapıyorlar bilmiyorum ama onları bir daha göremiyoruz. İnsan evlerinde bazen kafesler içinde kuşlar görüyorum ama onlar benim türümden değiller. Bazen benim gibi insan dilini çözmüş olanlar çıkıyor karşıma. Aynı şeyi tekrarlayıp durduklarında birkaç tüyümün beyazlaştığını hissedebiliyorum. Papağanlar beni gerçekten çok yoruyor fakat gülmeden de edemiyorum.

Neyse ben ne diyordum? Heh, görev... Kız öyle güzel ki, onunla tanışmak için neler vermezdim! Kuşların insanların güzelliğinden anlayıp anlamadığını bilmiyorum, belki de sırf kokusu yüzünden bana öyle geliyordur. Ben size söylemeyi unuttum değil mi? Her insanın kokusu kendisine hastır. Yani ben öyle biliyorum. Köpeklerin koku duyularının daha gelişmiş olduğunu söylüyorlar fakat onlarınki daha çok yiyecek bulmaya yarıyor. Bir de onlara bakan insanları tanıyabiliyorlar. Fakat biz, her insanın kokusunu ayırt edebiliyoruz. Hem de kilometrelerce öteden! Bazıları gerçekten çok kötü kokuyor. Fakat aralarında en sevdiğim insan yavrularının kokusu. Her yavrunun öyle saf bir kokusu var ki, beni yaşama tutunduruyor. Hem de bunlardan bir sürü var, düşünsenize! Sıkıldığım zamanlarda sırf o kokuları duymak için bambaşka yerlere uçarım. Genelde çok uzağa gidemem tabi, artık hemen yoruluyorum. Sahip olduğum tüm enerjiyi de O'nu bulmak için harcadım zaten. "Anlayacaksın" demişti eski konsey başkanı. "O insanın kokusunu tanıyacaksın, çünkü doğduğunda o insanın kokusuyla damgalandın. Ve o da eğer biraz zekiyse, umarım, seni tanıyacaktır. Görmese bile, ona yardıma geldiğini anlayacak ve tıpkı bir ağacın köklerinin toprağa tutunması gibi birbirinize kenetleneceksiniz. Bana güven."

Av KapanıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin