5. Bölüm

244 28 3
                                    

Sabahlarım sigarayla başlıyor, geceleri ise bazen elimde izmaritle uyuyakalıyorum. İçkiye ihtiyaç duymuyorum, sığındığım tek şey sigara. Ah, bir de Laurie.

1 ay boyunca hergün en az bir paket sigara içtim ve bol bol kitap okudum. Her türden. Ruhsal hastalıklı insanlara dönüştüğümü hissediyordum bazen. Yemek yemeyi neredeyse bırakmıştım, açlık hissim yoktu. Abur cubur görmek dahi istemiyordum. Kilo verdiğimi biliyordum ama yinende tartıya çıkacak cesaretim yoktu. Hiç derdim yokmuş gibi tartıdaki küçük rakamları görüp de kaburgalarım ne kadar belli oluyor diye aynaya bakamazdım.

Bay John'la -sadece John dememi istiyor- akıl almaz bir seviyeye gelmiştik. Dışardan bakınca tabiki çok normal bi ilerlemeydi aslında ama benim aklımın hayalimin almayacağı bir hızda gelişti herşey. Selamlaşmadan öteye geçemeyeceğimi düşündüğüm adamla her yemek molamı beraber geçiriyordum. Sanki etrafta kimse yokmuş gibi sadece birbirimizle ilgileniyor, birbirimizin ağzından çıkanları ilahiymiş gibi bir kutsallıkla dinliyorduk. Nereye gidersem benimle geliyor, benim katımda dolanıyor, ben etrafı düzeltirken yanımda dikilip benim hakkımda birşeyler öğrenmeye çalışıyordu. Sabah yapılan saçma toplantılarda mutlaka bana göz kırpıyor ve gülümsüyordu. Jenny'nin ise hiçbir şeyden haberi yoktu -ya da haberi yokmuş gibi davranıyordu- ve bu yüzden de ona John'la ilgili en ufak birşey anlatamıyordum. Hoş, anlatacak birşeyim pek de yoktu.

Her ne kadar John'la muhabbetimiz ilerlediyse de ben halâ bu hissi çözememiştim. Evet, henüz aşkın ne olduğunu bilmiyordum ama bunun gibi birşey olmadığını düşünüyordum. Çünkü insan aşıkken rol yapmaz, yapamaz; aksine tüm maskelerini yok eder. İstese de istemese, kurallar böyledir. Oysa ben John'ın yanında bambaşka birine dönüşüyordum. Daha önce hiç tanımadığım bir kadındım onunlayken. Nelerden hoşlandığını bilen, olgun ve sakin bir kadın. Gerektiği kadar konuşuyor, cevap vermeyi gereksiz bulduğum zamanlardaysa kibarca gülümsüyordum. Farklı davranmak için uğraşmıyordum, taklit de yapmıyordum. Sadece onun yanındayken kadın gibi hissediyordum; gerçek, güçlü ve seksi bir kadın. Halbuki bir bilse benim oğlan çocuğundan farkım yok!

Kavurucu güneşli bir Temmuz günü sık sık gittiğimiz pasta dükkanına gittik. John'ın üstünde haki yeşili incecik bir tişört vardı. Siyah kumaş pantolon, siyah spor ayakkabı ve siyah Tag Heuer marka gösterişli bir saat. Rahatlatıcı sesiyle birşeyler anlatıyordu, ilgi çekici olmalı diye düşündüm. Tişörtünün altından belli olan meme uçlarına takılıyordu gözüm. Yakası açık bir tişörttü ve esmer, pürüzsüz teni çok güzel görünüyordu. Çok uzun bakmış olmalıyım ki başını eğip kendi meme uçlarına baktı. Gözlerini tekrar bana çevirip gülümsedi. Orada ölüp gamzelerine gömülmek istedim.

"Sen ne düşünüyorsun? Haksız mıyım?" dedi. Kahretsin, diye geçirdim içimden. Hiçbir kelimesini dinlemedim ki! Emin olduğum tek şey bunu bana bilerek yaptığıydı. Dinlemediğimi anlamıştı -gördüğüm en zeki insanlardan biriydi- ve şimdi de beni köşeye sıkıştırmaya çalışıyordu. Bu savaşı o kazanmak istiyordu, kelimelere asla dökmediğimiz ve sadece gözlerimizle anlaştığımız bu garip ilişkiyle ilgili ne söylenecekse ilk benim söylememi istiyordu. Birkaç saniye gözlerine bakıp "Haklısınız, yani haklısın. Evet evet. Tabiki. Of.. Ben yalan söylemeyi beceremiyorum, açıkçası aklım başka yerdeydi, dinlemedim" dedim. "Ne düşünüyordun ki?" diye sordu. Çok riskli bir soruydu ve ne cevap vereceğimi düşünmek için sadece birkaç saniyem vardı. "Bu tişört çok yakışmış size. Sanki sadece sizin için üretilmiş ve asla başkasının bedenine oturmazmış gibi" dedim. İç çekip tekrar boynuna ve meme uçlarına bakarak ekledim: "Fazla seksi."

"Biliyorum.. Vücut hatlarımı fazla belli ediyor, biraz rahatsız edici" dedi. "Yoo.. Bence çok güzel. Çok. Çok seksi" diye cevap verdim, verebildim. Alt dudağımı ısırırken yakaladım kendimi. Beden dilim harekete geçmişti ve asla beynimin dediklerini uygulamıyordu.

John dudaklarıma bakıyor.

Ben onun göğsüne.

John gözlerime bakıyor.

Ben onun gamzelerine.

Sadece iç çektim ve böylelikle John ilk savaşı kazandı.


Av KapanıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin