8. Bölüm

176 21 4
                                    

Öğle molamda Laurie'yi aradım.

- John'la akşam bir yerlere gideceğiz, inanabiliyor musun?
- Bay John'la? Bu akşam? Tanrı aşkına Elly, neler oldu böyle? Neden bana birşey anlatm...
- Laurie, çok fazla çalıştığımı ve zaten aklımın başında olmadığını biliyorsun. Bana sadece akıl ver. Babama nasıl yalan söyleyeceğim?
- Babana neden yalan söyleyesin ki?
- Ah... Çok masumsun. Meyve suyu içmeye gitmeyeceğiz herhalde Laurie, eve çok geç döneceğim. Ne yapmam gerektiğini bilmiyorum, bir işe girdim ama hiç plan yapmadım!
- Bak kızım, kötü birşey yapmayacaksın değil mi? Saçma birşey? Sadece birer içki?
- Daha fazla ne yapabilirim ki zaten kafayı mı yedin? Tabiki birer içki.
- Tamam o zaman, dönüşte bize gelirsin. Hem neler olduğunu anlatırsın hem de baban bir sorun çıkarmaz. Git ve bu işi hallet Elly, kap şu adamı hadi göreyim seni!

Laurie her zamanki gibi bana ihtiyacım olan motivasyonu verdi. Beyazların çoğunlukta olduğu bir kasabada onun gibi bir zenciyle en yakın arkadaş olmak başıma gelen en güzel şeylerden biriydi. Pijamayla bisiklete binip Shield Bar'a bira içmeye giden nadir insanlardan biriydi ne de olsa. Lisede makyaj yapmadan asla okula gitmeyen salak beyaz kızlardan ziyade Laurie'nin uzun, kıvırcık dağınık saçı ve yüksek sesli kahkahası benim için daha ilgi çekiciydi. Her molada mutlaka beraberdik ve kimseye aldırış etmeden hip hop şarkıları açıp dans ederdik. Mezun olduktan sonra da bu hiç değişmedi. Ne giyeceğimizi bilmediğimiz için mezuniyet törenine katılmayıp tek başımıza Wareen Gölü'ne gidip bira içip hayallerimizden konuşmuştuk. Laurie benim tıpa tıp aynım olduğu için onun söylediği her harf benim için bir emirdi.

Ben çocuk katında sıkılmış bir şekilde kıyafetleri düzeltirken Bay John gelip "Ben alkollüyken araba süremem, o saatte taksi de bulamayız. Eve dönmek zorunda mısın?" diye sordu. Birkaç saniye kat yapmaya devam edip ne diyeceğimi düşündüm. Tehlike yaklaşıyordu. Planlı bir şekilde davranmam gerekirken "Hayır, eve gitmek zorunda değilim. Sizde kalabilirim" dedim. "Güzel o zaman, anlaştık" deyip erkek katına çıktı. Çok sevgili John Bearman, ben ve bir ev. Güzel kombinasyondu fakat bu benim için çok fazla bir gelişmeydi. Akşam mağaza kapanışına kadar ne yapacağımı düşündüm. Olabildiğince sakin taklidi yapmak dışında bir planım yoktu.

Mesai bitiminde hızlıca soyunma odasına girip makyajımı tazeledim. Personel kıyafetimi çıkardım. Annemin "Ne zaman bir centilmenle karşılaşacağını bilemezsin. O büyülü anda hazırlıksız olmamalısın. Utanma, çantanda bulundur. Hazır olduğunu hissettiğinde bunu kullanacaksın. Akıllı bir kızsın. Doğru zamanı en iyi sen biliyorsun" diyerek vefat etmeden kısa süre önce verdiği kırmızı dantelli iç çamaşırı çantamdaydı. Hazırlanmam öyle uzun sürmüştü ki tanrıya şükür soyunma odasında tek kalmıştım. İlk defa gerçek bir kadın iç çamaşırı giydim. Hem çok klişe hem de çok heyecan vericiydi. Kısa saçlıydım, beyaz erkek tişörtü ve jean giyiyordum o gün ama içimde kırmızı dantelli iç çamaşırı vardı!

Hızlıca merdivenlerden inip mağazadan çıktım. Bay John elinde mağazanın anahtarıyla beni bekliyordu. Büyük cam kapıyı kilitledi ve "Hadi bakalım, gidiyoruz" dedi. Gri Kia marka arabasına bindim ve heyecandan mide bulantım başladı. Caddede zik zak çizerek sürüyordu, hızımızın saatte 120 kilometreden fazla olduğunu biliyordum ancak tek garip olan şey, asla korkmamamdı. Sigara yaktım, o da yaktı. "Kullanmıyorum biliyorsun ama bu akşama özel sana eşlik edeceğim" dedi. Gülümseyerek sigara külünü camdan silktim. Çoğunlukla gülümsüyor ve heyecanımın dinmesi için keş gibi sigara içiyordum.

- Kiminle yaşıyorsun? Aile mevzularını hiç konuşmuyoruz.
- Babam ve abimle. Neden sordunuz?
- Siz diye hitap etmeyi bırak artık! Birşeyler duydum tabiki mağazada, annenle ilgili. Ama tam olarak bilmiyorum.
- Annemi kan kanserinden kaybettim.
- Umarım şu an iyidir.
- Umarım.

Av KapanıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin