Bölüm 4-HER ŞEYE RAĞMEN GÜLÜMSE

119 35 5
                                    

        Medya Jeremy  

            -Bir daha sormıcam kızım, nesin sen ? 

Abel, Jeremy'nin ne sorduğunu bilmeden ona bakıyordu. Biraz Jeremy'ye doğru eğildi. Başını gözlerinin içine aşağıdan bakacak şekilde eğdi. Sağ elini yavaş yavaş kaldırıp Jeremy'nin yanağına getiriyordu ki, Jeremy ani bir refleksle bileğinden tuttu ve elini hızla masaya çarpacak şekilde itti. Abel, sadece iyi bir insana dokunmak ve onun düşüncelerini okumak istemişti. 

            -Buyrun kahveniz.

Abel hemen kahveyi avuçlarının içine alıp garsona gülümsedi.

           -Sen gülmekten başka bir şey bilmez misin? 

Cevap gelmedi. O kahvesini yudumlamakla meşguldü. Jeremy kafasında dönen tilkilerle birlik olup onu konuşturmanın yollarını düşünüyordu. Bir tek o konuşursa kim olduğunu öğrenebilirdi. Aklına bir fikir geldi. Parmağını tam Abel'in kulağının dibinde şaklatarak dikkatini çekti.

           -Demek konuşmuyorsun ha seni yalancı kaltak. Saçaklı fahişe. Tipine baktıkça kusasım geliyor. Ağzı yamuk yelloz. 

           Abel, anlamadan ona yine gülümsedi. Jeremy şaşkınlıkla suratına bakakaldı. Gerçekten konuşamıyordu. Ve dahası onu anlamıyordu. 

           Jeremy, iliklerine işleyen soğuyu hissetmiyordu. Aklında sadece Abel vardı. Neden konuşamıyordu, neden her şeye gülüyordu bu kız? Jeremy, kızı düşünürken bir yandan Mars Cafeye doğru gidiyordu. Deri ceketinin fermuarını boynuna kadar çekti. Ellerini de ceplerine sokup yürüyüşünü hızlandırdı. Sokaklar dar ve karanlıktı. Cafe işlek bir caddede değil tam tersine dar sokakların arasında, zar zor bulabileceğin bir yerdeydi. Kimse adresi bilmeden orda bir cafe olduğunu asla düşünmezdi. Dar sokakların iki tarafında da eskimiş çarpık gecekondular vardı. Yanlarından geçerken yoğun rütübet kokusunu ister istemez alıyordun.  Ne kadar korkunç gibi gözükse de bu dar karanlık sokaklar, Mars Cafe, buz prenslerinin gizli sığınaklarıydı. 

          -Ben kazandım ye ye ye!

          -Siktir lan nereye sen kazandın! 

Kafasına inen sert osmanlı tokadının tadı, Kim Tan'ın canını feci yakmıştı. Dragon asla pes de yenilmezdi. Yada zavallım, sadece o öyle düşünürdü. :) Konu pes olunca bu ikili çatışmadan duramazdı. Barça taraftarı Dragon ve CR7 (Real Madrid) taraftarı Kim Tan. Bu zıt kutupların El Classico oynamaları nasıl olmuştur tahmin edersiniz. 

            -Tamam lan göze göz buruna burun. Bidahakine görüşcez.

Kim Tan kafasına yediği ikinci darbeden sonra gözlerini 'seni öldüreceğim' bakışlarıyla Dragon'a dikti. Ama ne yazık ki devamını getiremedi.

            -O göze göz, kana kan olmasın. Ne aptalsın ya ! 

Dragon alt ettim kahkahasıyla Kim Tan' 'öldüremedin' bakışı attı.

          Dragon ve Kim Tan birbirleriyle dalaşırken, dışarıdan gelen soğuk yüzlerine vurunca durup kapıya baktılar. 

          -Nerdesin akşamdan beri oğlum arıyoz arıyoz açmıyon da.

          -Duymadım. Ayrıca gerzekler. O göze göz, dişe diş ayrıca sizi gerzekler. 

Jeremy'nin son sözünden sonra Dragon sağ tarafa, Kim Tan sol tarafa ayrılıp gözden kayboldular. Jeremy de bilardo bölümüne doğru ilerledi. Abel'in üstünde hala beyaz elbise ve ona verdiği mont vardı. Bu da konuşamamasının yanı sıra hem kıyafetinin olmadığını hemde kalacak yerinin olmadığını gösteriyordu. Aklı onda kalmıştı. Kendisi tuvalete gittiğinde Abel de kafeden ayrılmıştı.

         -Nerdesin acaba sessiz fare, dedi Jeremy bilinçsizce.

         -Sessiz fare demek ha? Whoow yoksa bir kızı düşünürken mi yakaladım seni ha ? 

Cevap gelmedi. Dragon tekrar sordu. 

        -Ha? Ha? 

        -Şuan uyuyan kurdu uyandırıyorsun farkında mısın?

        -Aslan olmasın o.

        -Kes sesini. 

Dragon, intikamını almış olmanın sevinciyle, alaycı kahkahasını patlattı ve bilardo salonundan çıktı. 

         **

         Abel, sokak sokak yürüyor ve kötülüğün esir aldığı insanların kalplerine iyilik üflemeye devam ediyordu. Dar bir sokaktan içeri doğru yürüdü.

         -Hey! Baksana?

          Abel sesin geldiği yöne doğru döndü. Anlamsızca adamın suratına baktı. 

          -Gece gece bir kızın sokaklarda ne işi var ? Hele de böyle karanlık korkunç sokaklarda?

  Yine anlamadığını ifade eden bakışları görünce adam sinirlendi. 

          -Sana diyorum kızım sağır mısın? 

  Abel, onun iyi bir şeyler söylediğini düşünerek her zaman ki gibi hafifçe başını öne eğip, nazik bir gülümsemeyle adama arkasını döndü ve yürümeye devam etti.

           Mars Cafe'nin kapısı açıldı. Üstü perişan halde içeri giren Jack, kapıyı kapamadan arkasına tekrar baktı. Kız etrafı izleyerek ordan uzaklaşıyordu.

           -Jack, bu ne hal ?

           -Otobüsten yuvarlandım meraklanacak bir şey yok. 

Cafe de kocaman bir kahkaha sesi duyuldu. Jack hariç herkes kahkaha atıyordu. 

           -Bu arada buraya hiç ayakları çıplak üstünde mont olan bi kız geldi mi?

           -Yo, kim ki o kız?

           -Ne biliyim, David. Demin buraya gelirken karşıdan bir kız yürüyodu. O kadar atarlandım ama sadece gülümsedi gitti.

           -Nerde gördüm dedin?

           -Girişin karşısında ama çoktan gitmiştir. Ben içeri girerken, oda sağa doğru etrafa baka baka yürüyordu. 

          Jeremy ceketini alıp hızla cafeden cıktı.

          -Bu neydi şimdi?

          -Bilmem. Jeremy işte yine bi tilkilik gelmiştir aklına. 

Gülüştüler.

          Jeremy var gücüyle koşuyordu. Onun Abel olduğunu anlamıştı. Ona yetişmek zorundaydı. Koştu. Ayakları kasıldı, umursamadı. Tam vazgeçmek üzereyken, karşıda ki evin giriş merdiveninde oturan Abel'i gördü. Hemen yanına koştu. 

           -Nerelerdesin, koşmaktan ayaklarım ağrıdı. 

Abel Jeremy'nin suratına bakakaldı. 

           -Hah ne konuşuyosam sanki anlıyosun da.

Jeremy cebinden kağıt ve kalem çıkardı. 

           -Adını bilmiyorum. Şuan beni anlamadığını da biliyorum. Ama sana dilimizi öğreticem, bu yüzden benim yanımda kalmak zorundasın. Öncelikle üstüne başına bir şeyler alalım. 

 Abel, yine anlamsızca gülümsedi. Jeremy de ona güldü. 

           -Dilimizi öğrenene kadar yanımda kal. Beni anlaman ya da anlamaman, benle konuşup konuşmaman umrumda değil. Sadece sana bir şey dediğimde bana yine böyle gülümse. Her şeye rağmen gülümse. 





Pamuk Cüceyi Yedi Prensler (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin