Pamuk Cüceyi Yedi Prensler (TAMAMLANDI)

Bölüm 20 - FİNAL

Şarkıyı dinlemenizi istiyorum. Lütfen, klip ve şarkı bölüm için önemli.

Günler haftaları, haftalar ayları kovaladı ve düğün günü geldi çattı. Hala daha içim içime sığmıyor. Koca adam, Jeremy, bu günden sonra benim kocam olacaktı. Ve ben bu duyguyu nasıl dile getireceğimi bile bilmiyorum.

Ne tuhaf ki, Tanrı bizim için bir kader belirliyor ve bu kader karşımıza hiç beklenmedik insanları çıkarıyor. İster insan ol, ister melek, ister şeytan. Aşk öyle bir buluyor ki seni, kim olduğuna bakmadan inanıyorsun sevdiğine ve düşüyorsun aşkın tuzağına.

Bir melek olarak asırlarca avucumdaki iyilikleri dağıttım durdum insanoğluna. Sonra birde görev çıkardı " mo tostram " başıma. Ve sonra koskocaman dünyaya ayak basıp, bir faniye aşık oldum. Bu fani, öyle güzel sevdiki beni, ben insanoğluna özendim. Melek olduğum için ona verebildiğim tek duygum sevgiydi. Ne üzüntü ne bir his. Sadece tüm sevgimi verdim ona. Sonra bu fani, beni tam yirmi yıl bekledi belki de daha fazla. Genç fani, geldiğimde hafif kırlaşmış saçlarıyla yorgun gözüküyordu. Sonra dedim ki iyiki, iyiki bu adam için ölümsüzlüğü terkedip, ölümü arzulamışım.

Hazırlıklar peşi sıra devam ediyordu. Lorel ve ben evimize gelen kuaför ve makyöze tamamen kendimizi bırakmıştık. Ve iyiki de bırakmıştık, ikimizde çok güzeldik.

Çalışan kızlardan birinin iltifatı bizi Lorel ile kahkahalara boğdu.

"Ama bu gelinler melek gibi oldular. "

Hayır dedim içimden, işte şimdi insan olduk.

Her şey tamamlanmış, Jack başta olmak üzere Niko ve bir kaç arkadaşımızla küçük ama güzel düğün olacaktı. David hala kayıplardaydı. Niko bizi bulmuş ve artık dostumuz olmak istemişti. Jack gittikten sonra bir kadınla tanışmış, eski karısına benzediğini ve onunla ilgilendiğini söylemişti ve bizde o kadını almadan düğüne gelmemesini. Bunlar dışında oturduğumuz villanın yanındaki villada oturan çiftle arkadaş olmuş onlarıda düğünümüze davet etmiştik. İşte düğünümüzün misafirleri, bu kadardı.

Düğün başladı. Sonsuzluğa söz verdik. Damatlar gelinleri öptü. Sonra tüm neşemizle dans ettik, eğlendik. Akşam saat 10 a gelirken, düğün bitmişti. Fakat biz azla yetinemeyen yeni evliler olarak, bir barda soluğumuzu aldık. Neredeyse sabaha kadar orada içtik eğlendik. Sarhoş olduk...

Eğlenceden çıkıp, arabalara bindik ve eve doğru yola koyulduk.

Yolda Jeremy teyp den hareketli bir kanal bulup, güzel bir şarkı açtı. Seside açınca, sanki hala bardaymışız gibi oynamaya, oynaşmaya başladık. Jeremy pür dikkat yola bakarken ona sırnaşıp sırnaşıp yanağına öpücük konduruyordum. En son o da ben onu öpmek için yanaştığımda başını bana çevirip dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Sonrasında ise büyük bir ışığın gözümüzü alması ve bizim şarampolden yuvarlanmamız, her şeyi bitirdi.

Gözlerimi açtığımda, beyaz bir odada serum yiyordum. Artık insandım ve her şey bana zarar verebilecek güçteyken ben ise en küçük bir kaza da bile ölecek kadar güçsüzdüm.

Etrafa şöyle bir baktığımda gözlerimle tanıdık bir yüz aradım ama bırak tanıdığı, tanımadık bir yüz dahi yoktu. Oda da sadece ben vardım. Aklıma Jeremy geldi. Hemen doğruldum yattığım yerde ve kolumdaki serumu çözmeye başladım. Tam bu sırada içeri giren Lorel ve Dragon, dikkatimi kendilerine çektiler.

"Uyanmışsın, nasılsın ağrın sızın var mı? "
Dragon kaşları çatık bir şekilde sormuştu bunu. Ve o bizim neşe kaynağımızdan eser yoktu.

"Jeremy nerede ? "

İkisini de süzdüm ve birbirlerine bakıp bir süre ne diyeceklerini düşündüklerini anladığımda kalbime oturan bir ağrıyla olağan gücümle bağırarak sorumu tekrar ettim.
" Jeremy nerede diyorum size ?"