Bölüm 18 - TANRIÇANIN HUZURUNDA

53 15 3
                                    

Medya Abel & Jeremy ile Lorel & Dragon

Abel ve Lorel ne olduğunu anlamaya çalışır şekilde birbirlerine baktılar. Yok yok şaka olmalıydı bu. Tanrıça bunu yapmış olamazdı. Her şey güzel giderken, böyle bitemezdi.

Hızla gökyüzündeki evlerine gittiler. Bu iş burada son bulacaktı. Abel, Jeremy için insan olacaktı. Ve en başından beri ona itiraz eden Lorel ise, çoktan Dragon'u kaybetme korkusunu ciğerlerine işlemiş, Abel'i destekler olmuştu. Komik olan ise, kendisi de farkında değildi.

Tanrıçanın huzuruna çıktıklarında , yüzündeki 'aşağılayıcı' bakışlarıyla kızları yerden yere vuran Tanrıça kızlar konuşana kadar sessizliğini korudu.

Sessizliği ilk bozan Lorel oldu.

" Denstirios nokca demistostis poğala çincamla mo tostram ? " ( Bizi neden görünmez kıldığınızı öğrenebilir miyiz Tanrıçam ?)

Kraliçe fazla sesli bir kahkaha attıktan sonra görevlerini yerine getirmekte bir aciz olduklarını söyleyip kızları Cehennem Deliği denilen ve melekler içinde görevini tamamlayamayan ya da Tanrıça ya ihanet edenlerin atıldığı bir deliğe atılmalarını emretmişti. Bu delik , duvarları tuzdan inşa edilmiş yüksekliği 1000 metre veya daha fazla olan genişliği ise bir metre kadar bile olmayan yakan ama öldürmeyen bir delikti. Melekleri tenlerini kavuran fakat derileri yenilenme özelliğine sahip olduğu için öldüremeyen tuz; meleklerin azılı düşmanlarının ilk üçünde yer alabilirdi.

Abel de Lorel de ne kadar bağırırlarsa bağırsınlar Tanrıça onları duymadı ve acımasızca Cehennem Deliğine attırdı. Dar delikte ister istemez duvarlara değdikçe tenleri yanan kızların can acıtan bağırışları, içler acısıydı.

***

Jeremy ve Dragon gittiklerini anlamış, fakat zorla gittiklerini bilmeden sadece gittikleri için yaşananlara ve haber bile vermeden gittiklerine lanetler yağdırıyordu.

"Hala inanamıyorum bizi sadece bir elbise muhabbeti yüzünden bırakıp gittiklerine !"

"Boşversene, bir elbise kadar değerimiz yokmuş !" Dragon dışından ateş püskürtse bile içi içini yiyordu. Gökyüzüne mi dönmüşlerdi ? Ya bir daha göremezse ne olacaktı ? Abel görevinin daha bitmediğini ama bir kaç ay kaldığını söylemişti , acaba sadece başka bir bölgeye mi geçtiler diye düşünüp durdu Dragon. Bu sırada biri daha söze karıştı.

David Lee " Abi bu kadar karamsar olmayın,  kızlar böyle küçük şeyler için gidecek insanlar değiller. Belki de gece bilmeden bir şey oldu, dinlemeden anlamadan konuşmayın. "

David'in cümleleri üzerine Jeremy aklındaki düşünceleri bir kenara bırak bir soruda takıldı. Gerçekten de gece bir şey olmuş olabilir miydi? Onlar istemeden götürülmüş olabilirler miydi ?

O da Dragon gibi içindeki düşünceleri kimseye göstermeden dışa farklı yansıtıyordu. Aklındakileri toparladı. Olabilirdi. Lorel zaten Abel'i uyarmak için gönderilmişti ve bir daha ses çıkmamıştı kimseden. Belki de görevleri ellerinden alınıp zorla götürülmüş olabilirlerdi.

Bir sinirle yerinden kalktı. "Ben az hava alıcam " diyip kendini sokağa attı.

***

ABELDEN



Kimsesiz gibiyim. Tuzlu duvarlar, üstümde eskiyen bir elbise gibi. İlk baştaki acıyı hissettiremiyorlar. O acı, sadece üstümde işte artık.



Jeremy yi düşünüyorum sadece. Belki de o ne dese yapmalıydım. Onu göremeyecek olmak, bir elbiseyi giyememekten hatta ve hatta tuzlu duvarlardan daha acı. Böyle bir şeye sahip insan oğlu, neden kıymet bilip iyi olmaz ki? Neden hep kötülük, acı içindeler ki? Ne tuhaf oysaki, ben bir melek olarak insan oğlundan üstünken, onlar gibi olmak istiyorum. Onlar gibi başka acılar yaşamak, tuzu avuçlamak, Jeremy nin yaşadığı acıları hissetmek istiyorum. Çok şey mi istiyorum ?



Pamuk Cüceyi Yedi Prensler (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin