10. Bölüm

12 1 0
                                    

Bir hiçlikteymişim gibi hissetmekten yoruldum,
Bütün işaretler onun beni yakında istemediğini söylüyor..
Gitmene izin veremem, hala bir yerlerde bir şeyler hissetmelisin..
Aşkın bittiğini söyleme...

İçeriye yürüdüm ve arkamdan kapıyı kapattım. Elbette anahtarı alarak... Odanın ortasındaki eski dostuma yürüdüm yavaşça ve parmağımı üzerinde gezdirdim. Karşıdaki aynadan yansımamı görebiliyordum. Anılarım depreşti birden. Daha iri bir ben... Ellerim sargılı... Kum torbasına geçiriyorum. Burukça gülümsedim. Bileğimdeki tokayla saçımı at kuyruğu yaptım ve neşemi geri kazanmaya çalışarak odanın ucundaki dolaba seri adımlarla ilerledim. Ellerimi sarıp eldivenlerimi taktım. Kalçamda bir şey titriyordu. Lanet olsun telefon çalıyor!

"Efendim. " dedim sesim boş odanın etkisiyle yankılanırken.

"Anna! Evde misin? Eşyaların burada sen yoksun. "

"Ah James ben... Evdeydim ama çıktım. Şu an değilim. Alışveriş yapmam gerekiyordu. " umarım yutar.

" aşık mısın kızım? Haber verseydin ya! Merak ettim. "

"Evet. "

"Ne? "

"Aşık mısın diye sordun ya, ona cevap verdim. " öksürerek yere puskürtülen bır sıvı sesi duydum ve sonra tekrar konuşan ağabeyimi dinledim.

"Nasıl? Ryan'a mı? "

"Evet, ağabey! Ve biz... Randevulaşmaya başladık. "

"Randevulaşmaya mı başladınız? " sinirlerimi bozan gülüşünden sonra devam etti. "Yıl 1934... Anna Kunis siyah kemik gözlükleri, elbisesinin altında kısa kalın çoraplarıyla bisikletin kolunun altına sıkıştırmış aşığına yürüyordur. Aşığı saçlarını yana yatırmış bacaklarını açık bırakan şortlardan giymiş nefesinin temizliğini kontrol.. "

"Tanrı'm James! Sus artık! " devam etmesine izin vermeden susturdum onu ve tekrar ağzını açtırmadan ekledim. "Ah, şu oradaki süt mü? Kapatmam lazım. Eve gelince görüşürüz. "

Telefonu bir cevap beklemeden kapattım. Yanaklarım al al olmuştu. Terbiyesiz herif! Telefonla konuşurken çıkardığım eldivenlerimi tekrar taktım, telefonuma kulaklığımı bağladım ve kırmızı torbanın başına geçtim. Daha önce ayda bir tane patlatırdım bunlardan. En uzun gideni bu olmuştu ve bundan sonra bu da olmayacaktı. Sol yumruğumla başladım. Sağ, sol, sağ, sağ, sol... Ritmik vuruyordum. Bir taraftan da dinlemekte olduğum şarkıya yani Mountains'a eşlik ediyordum. Harika bir parçaydı!

Zaman akarken bir yerden sonra ritmi kaybetmiş canım nasıl isterse öyle vurmuştum. Üzerimdeki buluz terle ıslanırken bir saat geçmişti. Yorgunlukla eldivenlerimi söküp dolaptan bir şişe su çıkardım ve diktim. Bir şişeyi bitirdikten sonra yere çöktüm ve sargıları açmaya başladım. Manikürüm bozulmamıştı. Harika! Telefonumun çalışıyla irkildim ve yanıtladım.

"Efendim. "

"Neredesin? "

"Dışarıdayım."

"Iki saattir yoksun! "

"James! Sadet! "

"Ben çıkıyorum. Anahtarın var mı? " hiddetle konuşan adamın birden yumuşamış olması komiğime gitmişti.

"Var. "

"Tamam. Zaten çoktan çıkmıştım. " telefonu yüzüme kapadı! Tabii ya... Kendi suçunu kapamak için sesini yükseltmişti. Bir Kunis olmaktan asla vazgeçmeyecekti. Oturduğum yerden doğruldum ve anahtarı alarak odadan çıktım. Burayı kimse bilmezdi. Evi babam almış olmasına rağmen o bile. Gerçi zaten ben taşındıktan sonra hiç gelmemişti. Gelememişti.

AŞKA GIDEN YOLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin