Selam aptal günlük,
Nasılsın bakalım? Ben görüşmeyeli çok da değişmedim. Son günlerim pek durgun. Sıkılıyorum. Bana yeni insanlar, daha doğrusu yeni erkekler, yeni tenler lazım. Makasım kana susadı.
Hey günlük! Biliyorum sana ilk cinayetimi anlatmıştım ama yine anlatmak istiyorum. Biliyorsun bunu anlatmaktan haz alıyorum.
5 yıl önce henüz 19 yaşında bir hatundum. Can diye bir nişanlım, işim, arkadaşlarım vardı. Ailem mi? Hiç olmadı. Her neyse..
Nişanlım Can'ı o kadar severdim ki anlatamam sana. En çok sarıldığımızda burnunu boynuma yaslayıp doya doya koklamasını severdim.Evleneceğimiz tarih hazırdı. Tam 2 ay kalmıştı. Ama bir terslik vardı. İşim gereği İstanbul'dan ayrılmam lazımdı. İlk yurt dışı deneyimimi yaşamak için pek de sabırsızlanmıyordum çünkü evlilik hazırlıkları yapmalıydım. Yine de iş iştir deyip o akşam valizimi hazırlamaya koyuldum.
Akşam tam oturmuştum ki kapı çaldı. Gelenin Can olduğunu düşünüyordum ve tahminim çok da doğruydu. Kapıyı açıp sıkıca boynuna sarıldım. Ama onun derdinin ne olduğunu boynumu emmesinden anlayabiliyordum.
İçeri alıp kapıyı kilitledim. Odama girdik. Asla unutamayacağım şeylerden biri bu da. Bu konu Can'ın uzmanlık alanıydı.
İşimiz bittiğinde salondaki geniş koltuklara geçip oturduk. Şu an kokusuna hasta olduğum adamın yüz ifadesi olması gerektiğinden çok daha ciddiydi. Daha az önce sevişmiştik derdi ne olabilir diye kendi kendime düşünürken olmasından en korktuğum şeyi söyledi bana
"Derin artık bitmeli. Yapamıyoruz. Biz birbirimize aşık değiliz. Bizler sadece sevişirken mutlu olabiliyoruz. Bu şekilde birlikte bir ömür geçiremeyiz. Üzgünüm..."
Bu sözler gözlerime de kalbime de milyonlarca iğne gibi batmıştı. O anki acımın tarifinin olduğunu pek sanmıyorum. Bundan olacak ki gözlerimdeki yaşlar birer birer akmaya başladı. Ağlamanın acizlik olduğunu düşünen ben şu an çocukluğumdan beri hiç ağlamadığım gibi ağlıyordum. Benle evlenmek falan değilmiş onun derdi. Kendime lanet okurken bunların hiç olmamış olmasını diliyordum. Bu kadarına dayanabileceğimi sanmıyordum.
Uyuyamıyordum ve artık gözlerim ağlamaktan acıyordu. Bir çözüm bulmalıydım. Ve buldum da. Daha önce pikniklerde kullandığımız halatı tavandaki bir yere sıkıca yerleştirdim. Önce bir duş aldım ve sonrasında ne olur ne olmaz diye abdest aldım. Sanırım artık hazırdım. Taburenin üzerinde kendimi boğulmaya hazırlarken anılarım birer birer başıma üşüştüler.
Ben çok küçükken annem KOAH yüzünden ölmüştü. Babamı asla tanımamıştım. Çocuk esirgeme kurumu beni herhangi bir ailenin yanına vermişti ama o kadar şansızdım ki üvey annem de ölmüştü. Ben üvey babamla yaşamak zorunda kalmıştım. Henüz 13 yaşındaydım ve çok iyi hatırlıyorum ki üvey babam bir gece eve sarhoş gelip bana tecavüz etmişti. Ve bu sadece bir başlangıçtı. Ona karşı gelemiyordum benden çok güçlüydü ve bu 18 yaşıma kadar böyle sürdü. Bekaretimi üvey babam almıştı. Bundan utanç verici bir şey var mıydı bu hayatta? 18 yaşıma geldiğimde kaçtım ondan. Sonra da Can'la tanıştım işte..
Ölüme yaklaştıkça gözyaşlarımı durdurmak imkansızlaşıyordu. Tam ipi boynuma geçirdim ki birden durdum. Neden ben ölüyordum? Benim bir suçum yoktu ki. Ben ölmemeliydim. Suçlu olan kimse o ölmeliydi.
Saat tam 3.10' da Can denen o adamın yanındaydım. Kapıyı çalıp sanki hala dost kalabilirmişiz gibi davrandım. Hazırlıksız olduğum için yanımda ufak bir jilet ve aslında kendimi asmak için kulanacağım halat ipi vardı. Bu kadar da yeterdi.
Yalnız içeri girdiğimde en yakın arkadaşım Su denen orospuyu eski nişanlımla aynı yatakta gördüm. Daha doğrusu Su'nun üzerindekilerden ve etrafa saçılmış olan iç çamaşırlarından bunu tahmin ettim. Bu bana fazla gelmişti işte. Tartışmaya başladık. Sanki ikisine birden gücüm yetebilirmiş gibi davranıyordum. Ve bana açıklama yapmaya çalıştıkları her an sadistlik seviyem bir üst kademeye çıkıyordu.
Can'ın kafasına elime geçen herhangi bir bibloyla vurup bayılttım. Sinirlerime iyi gelmişti. Sırada Su vardı ve acele etmezsem Can kendine gelebilirdi.
Şimdi Su'nun saçlarına yapışmış kalorifer peteğine vuruyordum. Bu kadarı bile o kadar iyi gelmişti ki bir an onlara işkence etmekten vazgeçiyordum. Sonunda kalın kafalı kaltak da bayıldığında ikisini seviştikleri o yatağa halat ipiyle bağladım ve ayılmalarını bekledim.
Yaklaşık yarım saat sonra ikisi de kendilerine gelmiş çoktan bana sövmeye başlamışlardı bile. Önce Su ile işe başladım. En yakın arkadaşımın kazığı şimdi kendi götüne giriyordu. Gün gelir devran döner hesabı..
Ufak jiletimle önce en çok sevdiği yeri olan platin rengi saçlarını kestim. Attığı çığlığı duyan da işe başladım sanırdı.
Tabi ki saçlarını kestikten sonra kafa derisine derin çizikler atmaya başladım. Bu işte tecrübesiz olduğum için çabuk öleceğini aklıma getirememiştim. Yine de işime kaldığım yerden devam ettim. Kafasından boynuna uzun çizikler attım. Ve çığlıkları sanki birer senfoniydi... Korku senfonisi. Devam ettim. Eski nişanlımın zevk almak için kullandığı yerleri paramparça etmeden içim rahatlamayacaktı anlaşılan. Jiletle sinirlerimi iyice yatıştırana kadar vajinasını kestim. Kestim derken sahiden eskisinden daha derin ve uzun çizgiler çektim. Ve sonunda kan kaybından yavaşça ölmesi için şah damarının olduğu yere orta halli bir delik açtım.
Sıra Can'daydı. Bir zamanlar dokunmaya kıyamadığım o orospu çocuğunda.. Bu sefer önce kafa derisinden değil de penisinden başlayacaktım. Su'dan deneyimlediğime göre haddinden fazla can yakıyordu.
Kanla kaplı jileti bir zamanlar benim olan adamın penisine bastırdım. Acı çekmesiyle beraber yalvarmaya başlaması bir oldu. İstemsizce;
- Senin erkekliğine tüküreyim, dedim.
Bu ağzımdan birden çıktı. Vücudunun her yeri kanla boyanmış olan eski sevgilime bakıp daha fazla nasıl acı çektirebilirim diye düşünürken komidinin üzerindeki çakmak gözüme ilişti. Elime aldım ve çakmağı daha önce jiletle kestiğim yaraların üzerine tuttum.
"Kaltak karı yapma artık. Al canımı bitsin!"
İşte bu canımı yakmıştı. Madem o benim ruhumu bu kadar parçalayabiliyordu o zaman benim de onun bedenini parçalamamamda bir sakınca yoktu. Çakmak eski aşkımın tenini yalarken gözlerinden yaşlar akmaya başladı.
"Sana ne oldu böyle?"
Utanmadan bana bu soruyu sorabilmişti. İşte bu kadar da yüzsüzdü. Bu sözlerinin üzerine nefes aldığı her saniye canımı acıtacağını fark ettim. Ona da Su'ya yaptığım gibi boynunda bir delik açıp bıraktım.
Tecrübesizdim ve her ne kadar tatmin olsam da korkuyordum. Bu yüzden 50 metre ilerideki benzinlikten bir bidon benzin aldım ve Can'ın evinde başta perdeler olmak üzere her noktaya bolca döktüm.
Ve kapının önüne geçip çakmakla herhangi bir yeri ateşleyip kaçtım. Bu evde yanarak can vermeye hiç niyetim yoktu.
Sokakta içimden 3,2,1 diye sayarken duyduğum patlama sesi hala hayatımda duyduğum en harika sestir aptal günlüğüm...
![](https://img.wattpad.com/cover/57360245-288-k277239.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Feminist Katilin Günlüğü
Mystery / Thriller"Canımı yakan herkesi eninde sonunda öldüreceğim. Derisi varsa keseceğim. Nefes alıyorsa buna bir son vereceğim."