BÜYÜK FİNAL

193 5 0
                                    

O gece bir hayli zordu ama bir o kadar da huzurlu ve mutlu bir geceydi.Doğukan artık dünyaca ünlü birisiydi.Sosyal medya da bile hakkında uzun uzun konuşuluyor ve tartışma konusu oluyordu.Gece arabayla hocasıyla beraber eve geldi.Arabanın kapısını açtı ve tam ayağa kalkacaktı ki her tarafı sanki kopmuş gibi ağrıyordu.Bu maç onu hayatında şuana kadar hiç yorulmadığı kadar yormuştu. İnanılmaz bir şekilde hamlamıştı.Sonra Erol hoca onun zar zor arabadan kalkmaya çalıştığını görünce daha fazla izlemedi ve onun yanına doğru geldi.Elini tuttu ve geriye doğru çekti sonra Doğukan ayağa zor bir şekilde biraz gayretle kalkmayı başardı.Ayakta iken destek almak için elini Erol hocanın omuzuna attı ve kapıya kadar iki yakın arkadaş gibi beraber yürüdüler.Sonra kapıya Erol hoca üç dört kere var gücüyle vurdu.Daha fazla Doğukan'la beraber bu şekilde duramayacaktı onu taşıyamıyordu bile.Kapıyı bir süre sonra diğer kulüp hocaları açtılar.Kapıyı açan kulüp hocaları hep bir ağızdan :

-''Aslanım be ! Başaracağına inanıyorduk.Vallahi beklenenin üstünde bir performanstı doğrusu.''Diyerek tebrik ettiler.

Doğukan patlamış ve kanayan dudaklarıyla tebessüm etmeye başladı.Şimdi daha da çok mutlu olmuştu.Sonra Erol hoca kapıda böyle beklemekten sıkılıp :

-''Hadi daha içeri girelim yoksa bunu daha fazla taşıyamayacağım !!!''

Sonra içeri girdi ve yavaş adımlarla kendini yatağına zar-zor atmayı başardı. Her yeri sanki vinçle ezilmiş gibi şiddetli bir şekilde ağrıyordu.Sonra bir ''oh be'' çekip yatağına uzandı.Ellerini kafasının arkasına koydu ve tavana bakmaya başladı.Sonra içinden :

-''Bu sefer dinlenmeyi hakettin işte ! Bundan sonraki maçı da kazandık mı işte o zaman babama verdiğim sözü yerine getirmiş olacağım.''Diye bir süre gülen gözleriyle öylece mutlulukla söylendi.Sonra babasını hatırladı ve yana doğru yatıp pencereden parıldayan ayın o beyaz ışığına doğru bir süre baktı.Sonra bir of çekip tekrar konuşmaya başladı :

-''Söz veriyorum baba,yemin olsun ki bu olimpiyatları kazanacağım başka çaresi yok.''

Zaman Tokyo'da su gibi geçmeye başladı.Tokyo'ya geldiği iki ay olmuştu.Şu zamana kadar üç maç yapmış ve hepsini galibiyetlikle sonuçlandırmıştı. Antrenmandan zaman buldukça annesini ve dostlarını arıyor,özlem gideriyordu.Bazen Türkiye başbakanına bağlanıp antrenmanları ve maçları hakkında bilgi de veriyordu.Final maçı çok yaklaşmıştı.Şurada üç hafta sonra final maçına girecekti.Büyük rakibi Almanyalı Macher Kleitman adında bir boksördü.Bu herif dört kez Dünya Şampiyonu olmuş,son zamanların en büyük boksörü idi.Onunla maç yapmakta bir hayli çileli olacaktı herhalde.Ama kaybetmemeliydi bu maçı.Yolun sonuna yaklaşmışken bu yolu tamamlamalıydı. Bu üç hafta içinde ne kadar çok antrenman yaparsa o kadar iyiydi.Bunları düşünürken birden oturduğu yerden kalktı,hızlıca kapıyı açtı ve aceleyle sanki bir yere koşturuyormuş gibi ayakkabılarını giydi.Sonra Tokyo'nun o sessiz sokaklarında koşmaya başladı.Koşarken nefes nefese kalıyordu ancak asla durmuyordu.Asla pes etmeyecekti,ne antrenmanda nede maçta.Çünkü o rahmetli babasına bir söz vermişti hatta sözden öte bir yemin etmişti.Bu yemini yerine getirmeliydi.

Bu üç hafta antrenman yapa yapa geçti.Antrenmanda Erol hocayla birlikte torba,lapa,ip,dambıl ve gölge boksu çalışmalarını en ağır şekilde ter ve kanla karışık bir şekilde yaptı.Ne var ki koskoca üç hafta bile gelip geçen bir ömür gibi bitmişti.Zaman artık gelmişti.Bugün Boksör Çocuk için o kader günüydü.Tokyo Olimpiyat sahası,Boksör Çocuğu bir kez daha izlemek isteyenler için insanlarla doldu taştı. Doğukan ise ilk maçtaki kadar heyecanlı değildi.Biraz olsun bu duruma alışmıştı sanki.Soyunma odasına girdi,atletini açtı ve ilk maçtaki boks şortunu tekrar giydi.Sonra kafasını eğdi ve yere baktı.Sonra içinden ''hadi başlayalım'' diye bir duruş belirdi.Dışarıya doğru büyük bir enerjiyle,kendini seven topluluğa istediği gösteriyi vermek için çıktı.O dışarı çıkınca onu gören seyirci tek bir dilde çılgınca bağırmaya başladı :

BOKSÖR ÇOCUKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin