6.Mektup

149 12 1
                                    


        Sevdiğim,

        Şu an beynimi meşgul eden tek şey alışmak ya da alışamamak sorunu. Geldiğimden beri buraya alışmaya çalışıyorum. Ama her defasında bunu başaramayacağım korkusuna kapılıyorum. İçimdeki iyi niyetli dürtülerin sayesinde biraz olsun alıştığıma inanıyorum. Kimi zaman burada olma nedenimin gerçekliği ile tüm zorluklara katlanabileceğimi sanıyorum. Oysa bu neden beni ne kadar daha oyalar bilmiyorum. Sorun burada olmak değil, sorun burada sensiz, tek başıma olmak. İşte bu küçücük hayıflanma bile beni buraya alışmaktan alıkoymaya yetiyor. Keşke sen de burada olsaydın. O zaman zamanın, mekanın, olayların ve zorlukların hiçbir önemi olmazdı. Böyle varsayımlar bile buraya biraz olsun alışmama neden oluyor. Çünkü bir gün sonsuza dek birlikte yaşayacağımız ve yaşlanacağımız düşüncesi bile beni mutlu ediyor. " Düşünebiliyor musun, seninle sonsuza dek yaşamak. Seninle an be an yaşlanmak. İşte bu olağanüstü bir olgu. Sabahları seninle uyanacağım. Aynı masada yemek yiyeceğim. Gözlerine cesaretle dilediğimce bakabileceğim. Her an teninin kokusunu duyacağım. Saçlarına düşecek ilk beyazlığın ilk tanığı ben olacağım. Sen de zamanla, benim tenimdeki ve bedenimdeki değişikliğin en yakın tanığı olacaksın. Zamanı aynı evde, aynı yatakta, aynı sevinçlerle tüketeceğiz. Ama yaşlanmaktan birlikte keyif alacağız. Baharın müjdesini kardelenlerden birlikte alacağız. Çınar ağacı gazellerine birlikte basacağız sonbaharda. En güzel mevsimleri çalacağız zamandan. Sonsuz güzellikte çiçekler açacak o mevsimlerde. Ve yaşamın kışına birlikte gireceğiz. Birlikte ölmekten mutlu olan ilk sevgililer biz olacağız." İşte bu düşüncelerle alışıyorum buraya. Sensizliği bu düşüncelerle yenebiliyorum. Bana acı veren onca şeyi yok saymamın da tek nedeni bu düşünceler. Hep bu umutların gölgesinde tutunuyorum zamana. Çünkü umut var olmaktır. Çaresizliğin içindeki tek yaşam umuttur.

        Uzaklara bakıp umutlar süpürüyorum gençliği tükenmiş bu eylülden. Gurbetlere ağıt yakmış nehirlerden alıyorum sevinçleri. Yüreği yanık topraklara seni soruyorum. Saçlarına dokunuyorum rüzgarların en ıssız gecelerde. O rüzgarlar ki sana dair en güzel öyküleri fısıldıyor kulağıma. İşte o an yalnızlığım giriyor bedenime. En içli duygularımı koparıyor yüreğimden. Savuruyor uzağa, çok uzağa. Yollara bakıyorum, yolcusu terk etmiş yollara... Hiç tadılmadık hasretler çağırıyorum yağmurlardan. Yağmurlar ıslatıyor içimi çisil çisil, kocaman bir ırmak oluyor yüreğim, taşıyor bedenimden ve düşüyor yolcusu terk etmiş o yollara. Ve ben seni özlüyorum. Ve ben gitmek istiyorum. Sana gitmek istiyorum.

        Gökyüzüne bakıyorum,  bir yıldız kayıyor sana doğru. Dilekler tutuyorum sana dair. Biliyorum, o yıldız konuyor senin yüreğine. Sonra upuzun bir gök kuşağı oluyor senden bana dek uzanan. Her bir rengini ayrı seviyorum. Ellerini uzatıyorsun sarı renkte. Yeşilden geliyor saçlarının kokusu. Maviden akıyor gözlerin. Dudaklarını anımsıyorum kırmızıda. Ve sen tamamlanıyorsun kalbimde. Bir yıldız konuyor yüreğime. Alıp seni getiriyor uzaklardan.

        Sana dair öyküler anlatıyorum bu mor bakışlı eylülde. Ve ben, o öykülerle sana sığınıyorum.

Yirmi Bir Eylül    




Sarı Hüzünler Gölgesinde  1.Kitap(tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin