10.Mektup

123 11 0
                                    

        Sevdiğim,

        Burada yağmurlar dinmek bilmiyor. İyi ki çatıları zamanında onarmışız. Yoksa hem yağmur hem de şiddetli rüzgar bizi sıkıntıya sokardı. Günlerdir aralıksız yağan yağmur her yerde sele neden oluyor. Çamur dışında bizim için sorun yok ama köydeki bazı ahırları sel basıyor. Bu da köylüler için kötü. Okulun çevresi toprak olduğundan inanılmaz derecede çamur oluyor. Bu yağmurlarda da anladım ki okulun çevresine mıcır dökmek gerekiyor. Eğer bir yardım kuruluşu bulabilirsem bunu en kısa zamanda gerçekleştirmeyi düşünüyorum. Bunun dışında benim aklımı kurcalayan asıl sorun okuldaki araç gereç eksikliği ve özellikle de öğrencilerin yoksulluğu. Öğrenciler için bir şey yapabilirsem çok sevineceğim. Bunun için aklımda bir iki girişim var. En kısa sürede karar verip uygulamam gerekir.

        Sabah bir köylü gelip akşam için bizi evine yemeğe davet etti. Yapılacak işlerimiz olmasına rağmen gitmeye karar verdik. Daha önceki yıllardan biliyorum ki gitmezsek küserler bize. Köy insanı oldukça duygusal olur. Davetlerini kabul etmemeyi başka biçimde yorumlayabilirler. O nedenle mutlaka geleceğimizi söyledim. Lojman arkadaşım ilk defa böyle bir köyde çalıştığı için köyün geleneklerini bilmiyor. Onun böyle davetlere giderek köylülerle kaynaşmasını istiyorum. Çünkü böyle davetler köylülerin adetlerine saygı göstermenin bir yolu. Köylüler bu saygıyı hissederlerse onu benimserler. Kendimi artık buradan biri olarak gördüğümden arkadaşıma bu tür şeyleri öğretmek benim görevim.

        Öğle oldu. Hala yağmur yağıyor. Aklımda hep sen varsın. Öğrenciler soru çözerken ben de önümdeki kağıda bir şeyler yazmaya çalışıyorum. Her nedense parmaklarım tuttuğu kaleme hep bir şeyi yazdırıyor; senin adını yazdırıyor. Beynimin tam ortasında hüküm süren tek şey senin adın. Kendimi zorlasam da bundan kurtaramıyorum kendimi. Kağıda senin adını kaç kez yazdığımı bilmiyorum. Sonunda öğrencilerin fark etmesinden çekinip kalemi elimden bırakıyorum. Ama senin adının bu kez de beynimin içinde dönüp dolaşmasına engel olamıyorum. Adın beynimin içinde o kadar hızlı dolaşıyor ki gittiği her köşede büyük bir uğultu bırakıyor. Bir an, beynimin patlamasından korkuyorum. Neden sonra adını düşünmeyi bırakıp bu kez de yüreğimde hissetmeye başlıyorum seni. İşte o zaman içime derin bir sıcaklık çöküyor. Yine özlemler, yine düşler... Beni bir an olsun yalnız bırakmayan düşler...

        Akşam oldu. Yağmur şiddetini kaybetti. Yemek davetine katılmak üzere lojmandan çıkıyoruz. Yerler o kadar çamur ki ayakkabılarımızı saran çamur nedeniyle adım atmakta zorlanıyoruz. Arada bir su birikintilerinde ayakkabılarımızı temizliyoruz ama az sonra yine aynı şey oluyor. Davet evine varana kadar ayakkabıları kaç kez yıkadığımı sayamadım.

        Sonunda davet evine varıyoruz. İçeride bizden başka davetli köylüler de var. Hepsiyle selamlaşıyoruz. Arkadaşımı pek tanımadıklarından ona sürekli soru soruyorlar. Ama ben davet nedenini merak ediyordum. Önceki yıllarda olduğu gibi sıradan bir davet sanıyordum. Sonradan anladık ki oğlu evleniyormuş. Burada adet olduğu için düğünden birkaç gün önce köylülere düğün yemeği verilirmiş. Davet sahibi bizim gelmemize çok seviniyor. Kocaman bir salonda oturuyoruz. Önce çay ikram ediliyor. Ardından da yemek sofrası hazırlanıyor. Köy olduğu için yemekler yer sofrasında yeniyordu. Yine salona uzunca iki tane yer sofrası hazırladılar. Buranın en güzel geleneksel yemeklerini hazırlamışlar. Çok lezzetli. Yemekten sonra da yeniden çay ikram ediliyor. Koyu sohbetlerin ardından da lojmanımıza dönüyoruz.

        Gece yağmur yeniden başlıyor. Çatı altlarına tüneyen kuşlar geliyor aklıma. Özellikle de yağmuru hiç sevmeyen haylaz kırlangıçlar. Onlar şimdi neredeler acaba? Hangi haylazlıklar peşinde koşmaktan yorulup hangi çatılara tünediler? Ve seni düşünüyorum. Sen de benim haylaz kırlangıcımsın. Yalnız benim yüreğime tünüyorsun. Ama kırlangıçların aksine sen gündüzleri tüneyip geceleri yaramazlıklara başlıyorsun. Beni en olmadık zamanda yakalayıp gecenin orta yerinde yaramazlıklarınla yoruyorsun. Olsun, bu tatlı bir yorgunluk. Ben bundan asla şikayetçi değilim. Hatta bütün gün beni haylazlıklarınla bunaltmanı istiyorum.

        Dışarıda güz yağmurları doğayı yıkarken ben de senin sevginle yıkanıp yeni bir güne senin sevginle doğmanın telaşına kapılıyorum.

On Beş Ekim





Sarı Hüzünler Gölgesinde  1.Kitap(tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin