5.Mektup

167 11 1
                                    


        Sevdiğim,

        Bugün lojmanın önündeki sararmış otlara sırt üstü uzanıp üstümde uçuşan kırlangıçları seyrettim. Ne kadar da ürkek ve çocuksuydular. Nedense ellerin geldi aklıma, ilk zamanlar çekinerek tuttuğum ellerin; üstümde uçuşan kırlangıçlar kadar güzel ellerin. Şimdi bir kez daha tutabilseydim ellerini, diye dert yandım kendimce. En hoyrat pişmanlıklar yığıldı üstüme. Utandım. Komşu bahçeden erik çalamamış çocuklar gibi utandım acizliğimden. Yüzükoyun uzanıp hıçkıra hıçkıra ağlamak geldi içimden. Sonra o kırlangıçlar gelip doluştular avuçlarıma. Bir çift el oldular sıcacık. Sıkı sıkı tuttum onları. Sıcaklığını hissettim avuçlarının. O an, baharda ısınan toprağın kokusu buharlandı avuçlarımda. En bereketli mevsimler aktı ellerinden ellerime. Milyonlarca canlı sevindi yüreğimde. Her biri kırlangıçlar kadar mutlu, ırmaklar kadar coşkun. Birden uçup gitti o kırlangıçlar eski bir güz olup. Gökyüzünde savruldu akşamın ilk karanlığı. Ve ben ilk hüzünlerine tutuldum eylülün.

        Burada son demini yaşıyor yaz. Ağustostan ödünç alınmış son iyi niyetli gün batımlarını sunuyor eylül. Ve ben yavaş yavaş, uzak denizlerdeki uzak imbatların öksüzlüğüne düşüyorum sanki. Yelkenliler, bir bir yelken açıyor içimdeki limanlardan. Göçmen rüzgarlar öpüyor yelkenleri; sürüklüyor en ıssız koylara. En ayaz şafaklarda, balıkçılar ağlarını çekiyor bin bir sızıyla martı çığlıklarına inat. Ay ışığında, bilinmedik yağmurlar ıslatıyor kırlarda kekikleri. O kekik kokuları, en içli türkü olup savruluyor gün batımında senden yana. Ve bedenim senin hasretinle yanıyor. Burada son demini yaşıyor ağustostan ödünç eylül akşamları; temmuzdan sıcak, şubattan daha ayaz. Ve ben seni düşünüyorum sevdiğim.

        Gece oldu. Bilmem kaçıncı karanlık bu ansızın uyandığım. Bakıyorum, her köşesinde ayrı bir hasret durur odanın; kimi siyah, kimi beyaz. Siyaha sarılsam, diyorum, beyaz kıskanır. Beyaza sarılsam, diyorum, siyah öfkelenir. Bir mavi hasret geliyor ötelerden; uzak diyarların özgürlük mavisi. Uçup konuyor yanı başıma. Maviye tutunuyorum. Uslanıyor diğer iki renk. Sinsi bir yarasa misali uçup gidiyorlar gecede. Ve ben o mavi hasretin içinde, senin düşüne yatıyorum. Biliyorum ki o mavi hasret sensin. Odamdasın. Yatağımda, koynumdasın. Sana dokunabiliyorum. Tanıyabiliyorum bakışlarını. Hissedebiliyorum nefesini. Kokunu tadabiliyorum. Ve teninin nemini siliyorum tenimle. Sonra o mavi hasret grileşiyor gecenin soğuğunda. Ölü bir nefes olup çıkıyor penceremden. Bense o mavi hasretin yasını tutuyorum. Kim bilir hangi sabaha uyanmak üzere en düzenbaz uykulara dalıyorum gecede.

On Dört Eylül





Sarı Hüzünler Gölgesinde  1.Kitap(tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin