22.Mektup

67 7 0
                                    


        Sevdiğim,

        Bugün hava sakindi. Birkaç gün önceki hırçınlığından eser yoktu. Bu nedenle öğrencilerle dışarıda uzun süre kartopu oynadık. Çocukluk heyecanlarına kapıldım oynarken. Küçücük elleriyle yaptıkları kartoplarını bana attıklarında yüzlerindeki mutluluğu görmeliydin. Hele ben ara sıra mızıkçılık yapıp kartopunu bana yetiştiremeyecekleri uzaklığa kaçınca hemen çocuksu bir hüzne kapılıyorlardı. Ben onların bu halinden keyif alıyordum tabi ki. Sonra kar üstünde birlikte yuvarlandık. Öğrenciler benim koynuma kar doldurmaya çalıştılar. Sırf onlar sevinsinler diye, buz gibi soğuk karları koynuma doldurmalarına izin verdim. Köylülerin şaşkın bakışları arasında birkaç oyun daha oynadık kar üstünde. Hatta bir ara öğrencilerle kızak bile kaydım. Ben kızak kayarken yanımıza gelen muhtar hafif alaycı bir gülümsemeyle "Çocuk gibisin. Herhalde çocukken hiç kızak kaymadın."dedi. Ben de ona " Eğlenmenin yaşı yoktur. Gel birlikte kayalım."dedim. Oysa bilmiyordu ki ben sırf öğrencilerim mutlu olsun diye kayıyordum. Belki de büyüklerince hiç önemsenmemişlerdi, ama ben önemli olduklarını göstermek için oynuyordum onlarla. İnan o kadar eğlenceli bir gün geçirdim ki anlatamam. Çocuk olsam aralık ayının bu karlı gününden böyle bir keyif almazdım. Keşke sen de burada olsaydın da bu mutluluğu bizimle paylaşsaydın. Olsun, biliyorum ki bir gün seninle en güzel kış mevsimlerinde tadına doyum olmaz ne oyunlar oynayacağız.

        Akşam oldu. Çocuksu şımarıklıklar günün son ışıklarıyla çekip gitti. Yine karanlık çöktü üstümüze. Ve ben tanıdık sancılara, yalnızlık sancılarına tutuluyorum yeniden. Çünkü bugünün Noel olduğunu hatırlıyorum. Çok uzak ülkelerin uzak kentlerinde insanlar Noel'in gelişini coşkuyla kutlarken ben burada yalnızlığın pençesinde can çekişiyorum. Belleğimin terk edilmiş köşelerinde çok eski Noel anılarım canlanıyor birden. Yıllar önce, Paris'te katıldığım Noel yemeğini anımsıyorum. Champs-Elysées Caddesi'nde bulunan George V Cafedeki Noel yemeğini. La Bûche de Noel denilen, gerçekten de bir oduna, bir kütüğe benzeyen geleneksel bir pasta hazırlanmıştı. Bu pastanın tadına doyamamıştım. O gece beni yanına misafir alan aileyle birlikte Noel yemeği yemiştik. Bu yemek onlar için önemliydi. Arkadaşlar arasında yenilen yılbaşı yemeğinin aksine Noel yemeği ailecek yeniyordu. Bu bir gelenekti. Bu Noel akşamında belleğimin kırıntıları arsında kalan böyle anılarım canlanırken, bir gün seninle Paris'e gitme isteği doğuyor içimde.Champs-Elysées Caddesi'nde dolaşmak, bulvardaki mağazalarda alışveriş yapmak ve Seine Nehri kıyısında yürümek isteği. Ne güzel olur! Seninle Paris'i gezmek ne güzel olur!

        Beni esir alan düşlerden uyandığımda zaman ilerlemişti. Artık gece olmaya yüz tutmuştu. Yalnızlığımla boğuşmaktansa lojmanın önüne çıkıp gökyüzünü seyretmeyi düşündüm. Ama kışın ortasında gökyüzünde görmeye değer ne olabilirdi ki? Yıldızlar çoktan çekip gitmişler, ay ise hiçbir çocuğun masalına uğramaz olmuş. Karların beyazlığında biraz ışıyan yeryüzünde, ötelerde belli belirsiz tepeler ve uzaklardaki köylerin şavkıyan ışıkları var. Gecenin bu zamanında insana ürperti veren koca bir sessizlik hakim. Nedensiz biçimde boş gözlerle baktığım gecede düşünmenin dışında yapabileceğim hiçbir şey yok. Farkında olmadan elime almış olduğum soba küreği ile karları eşelediğimi çok sonradan anlıyorum. Gecede bana eşlik etsin diye kocaman bir kardan adam yapıyorum. Sonra da Paris anılarımdan kalan Noel pastası yapmaya çalışıyorum kardan. Tamamen benzemese de en azından bu gecenin hatırını okşayacak kadar olmuştu. Tıpkı George V Cafe'deki gibi Noel pastasını coşkuyla kesiyorum. Sanki eski günleri yeniden yaşıyorum. Keşke sen de burada olsaydın diye hayıflanıyorum.

        Kendimce yarattığım Noel eğlencesi son bulunca içeri girmek istiyorum. Nedense, içeri girersem orada boğuluverecekmişim hissine kapılıyorum. Odanın ürkütücü yalnızlığı gırtlağıma yapışıp beni boğazlayacakmış gibi geliyor. Dışarıda bir süre daha durmaya karar veriyorum. Tipinin lojmanın yanına yığdığı iki metre kalınlığındaki karı eşeleyerek küçük bir kulübe yapıyorum. Kulübenin içine girip uzun süre oturuyorum. Üşüdüğümden bir süre sonra da lojmana giriyorum.

        Lojmanda o kadar canım sıkılıyor ki bu Noel gecesi yine senin özlemlerine ve yalnızlık nöbetlerine tutuluyorum. Tanrım, çıldıracağım! Ne yapmalıyım? Yeniden dışarı çıkıyorum. Kovalara karlar dolduruyorum. Karları sobanın üzerindeki çaydanlıkta eritip çay yapıyorum. O kadar leziz oluyor ki anlatamam. Kaç bardak içtiğimi hatırlamıyorum bile.

        Gece yeni bir güne ilerlerken, ben odamdaki arsız yalnızlıkları unutup, içimde yarına dair, sana dair yeni umutlar filizlendirerek son kar suyu çayımı da senin şerefine, Paris'te geçireceğimiz Noel gecesi şerefine yudumluyorum.

Yirmi Beş Aralık



Sarı Hüzünler Gölgesinde  1.Kitap(tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin