Duyuru....
Arkadaşlar öncelikle yeni yılınızı kutlar ve yeni yıl hepinize sağlık, huzur,mutluluk ve daha ne dilekleriniz varsa getirsin...
Evet. Asıl konuya gelecek olursak. Bu gün hikayenin duzenlenmiş kurgusu ve elimden geldiğince de yazımıyla sizlere sunuyorum. Amma velakin sizlere sormak ve söylemek istediklerim var.
1. Hikayenin anlatım biçimini değiştirdim. Bu sizleri nasıl etkiler.
2. Kurguda olan değişiklikler var.
3. Bu hikayeyi halen okuyanlar var. Onların yarıda bıraktırmamak adına hikayenin üzerine mi devam edeyim yoksa silip 1. Bölümden mi başlatayım?
4. Hiyeyenin ne günler geleceğine sorulara gelen cevaplar doğrultusunda belirteceğim. Çünkü düzenlenmiş hali beğenilmez ise yayınlamamayı düşünüyorum. Bu yüzden elimde düzenlenmiş 2 bölüm var.
EVET. ŞİMDİ EĞER TEKRAR BU HİKAYE İLE BENİMLE OLMAYA VAR İSENİZ BUYRUN....
OZAN KARANLI
"Ozan, Ozan oğlum kalk çabuk Mel....Melek, Melek'in çok ateşi var oğlum hem de çok. Acele et. Yanıyor yavrucak "diye hemen yanıbaşında hızlı hızlı konuşup, olayı anlatmaya çalışan annesi yerine koyduğu kadını sesi ile yataktan sıçrayarak uyanmıştı genç adam. O an ne yarı çıplak uyanmasının önemi vardı, ne de yanı başında deli gibi çalmaya başlayan telefonun.
Ne yapacağını ne diyeceğini bilemez olmuştu. Odanın içinde ne aradığını dahi bilmeden bir ileri bir geri dönüp duruyordu.
Sahi ne yapılırdı ki? Bir baba olarak ne kadar tecrübesi vardı da Melda annesi kendisini çağırıyordu? Kendisi daha tecrübeli değil miydi?
Bu düşünceleri beyninin kör kuyularına fırlatıp "Kaç?...Ateşi kaç derece Melda anne?"diye yüksek ses ile bağırmıştı.
Onun o yükselen ses tonunun yükseltme sebebi kaybetme korkusundandı.
İnsan oğlunun en büyü sınavlarından birini yaşıyordu şu anda Ozan. Üstelik daha öncesinde de bu tecrübeyi yaşamış olması bu durumu daha da hassaslaştırıyordu.
Melda hanım ise oğlu yerine koyduğu bu genç adamın bu davranışının sebebini gayet iyi anlıyordu.
Çünkü bu hayatta kimsesiz kalmamın ne demek olduğunu en iyi bilenlerden biri de Melda hanımdı. O yüzdendir ki her ikisininde yürekleri ağızlarında atıyordu.
"39.5 acele et evladım. Bir an önce bir doktor görsün sabiyi."
Ozan sonunda biraz olsun kendine geldikten sonra "Tamam anne sen Melek'in çantasını falan hazırla ben de arabayı bir an önce hazırlamalarını söyleyeyim."der demez kadının vereceği cevabı bile beklemeden hızla koşarak merdivenleri indi. Aynı zamanda da içinden evlerinin bu kadar kata sahip olmasına söylemedik söz bırakmıyordu.
Kapıya ulaştığında tüm adamların köşeye sinmiş bir şekilde neredeyse biri birleri üzerinde uyuduklarını fark etmiş ve bir anda zaten bozuk olan bütün sinir dengesi daha beter bozuluvermişti.
Ozan o sinir ile "Beylerrrr!"diye birkaç kere bağırınca resmen hepsi birden yerinde hoplayarak kalkmaya çalışmıştı. Fakat tek yaptıkları çalışmaktı. Çünkü sadece gözlerini açıp Ozan 'a bakmakla yetinmişlerdi.
Daha fazla dayanamayan Ozan " Hemen o lanet kıçınızı kaldırın! Evi götürseler haberiniz olmayacak lannn."diye bağırarak resmen ortalığı o bariton sesi ile sallamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KENDİMİ SANA ADADIM
Roman d'amourOZAN EŞİNİ KIZININ DOĞUMUNDA KAYBETTİKTEN SONRA KENDİSİNİ TAMAMEN KIZINA ADAR FAKAT KIZI İLİK KANSERİNE YANİ LÖSEMİYE YAKALANIR.YAPILAN TESTLER SONUCUNDA DONÖRLERİN İLİĞİ TUTMAZ. BUNUN ÜZERİNE DOKTOR ONA İKİ SEÇENEK SUNAR YA KIZINA UYGUN DONÖRİ GÜNL...