Ozan geldigi mahallenin dar sokaklarına giremeyen arabasını, her yeri kırık dökük olan çocuk parkı görünümünden çok melat yığınına benzeyen ve çok eski olduğu ve şu anda kullanılmadığı her halinden anlaşılan birkaç çocuğun içerisinde oyun oynadığı boş alanına park etti.
Şimdi sıra mahalleyi dolaşarak aradığı kişiyi bulmaktaydı. Hem bir karar da almıştı. Ilımlı yaklaşacaktı aileye. İşte o zaman istediğini alamazsa kaba kuvvete başvuracaktı.Bir müddet ara sokaklarda dolaştıktan sonra önüne çıkan toplu şekilde oyun oynayan 15-17 yaş aralıklarında olan çocuklara sormaya karar vermişti.
"Delikanlı bir dakika bakar mısın?"diye seslendi ilk önce. Fakat oyuna dalan çocuklardan hiç biri kendisini fark edememişti. Bunun üzerine "Hey çocuklar!"diyerek biraz evvelkinden daha yüksek sesle seslendi.
Tüm çocuklar o anda dikkat kesilip biribirlerine kaş göz işareti yaparak adamın etrafına toplanmışlardı.
E doğal olarak çocuklar mahallelerine giren yabancının kim olduğunu anlamak istiyordu. Çünkü mahallenin ağabeyilerinden ögrendikleri buydu ve gelecekte bu mahallenin namusu da onlardan sorulacaktı. Bunu onlara öğreten ağabeyileri öyle söylüyordu.
"Ne vardı?"dedi çocuklardan biri ve olmayan kaslarını yumruğunu sıkarak karşısındaki adamı korkutmak istemişti. Zayıf, kömür karası saçları ve delici bakan kahverengi gözleri vardı. Gelecekte mahallenin kabadayısı olacak potansiyeli de vardı.
"Birini arıyordum. Bu yüzden sizden yardım isteyecektim."
"Adı ne aradığın kişinin?"
"Eliz"
"Soyadı yok mu? Bu mahallede iki tane Eliz var."
Her şeyi hatırlayıp da soyadını hatırlayamayan Ozan ceketinin cebine yerleştirdiği telefonunu çıkarıp kızın soyadına baktı.
"Bener"
"Napacan sen Eliz ablayı?"
Ozan kendisine atarlanan çocuğa bakıp sabırla"Önemli bir mesele hakkında konuşacaktık. Biliyormusunuz onu söyleyin."dedi.
"Tabiki biliyoruz. Bu mahallede herkes herkesi tanır."
"Öyleyse bana evini görsterirmisin?"
"Gel benimle"
Ozan çocuğu takip etti macburen. Sonunda geldikleri yerin kahvehane olduğunu anladığında duraksayıp " Eliz dedim. Efe demedim. Kızın kahvehanede ne işi var?"diyerek çocuğa kızgınlığını belli etti.
"Ali ağabeyi!"diye bağırarak kahvehaneden içeriye dalan ve arkasındaki adamı takmayan çocuk birkaç dakika sonra yanında irir yarı kıyım bir adamla gelmişti. "Buyur kardeş. Bizim Eliz'i arıyormuşun.
Hayırdır?""Siz neyi oluyorsunuz?"
"Amca oğluyum. Ne istiyorsun?" Aslında Ali adamın kim olduğunu biliyordu. Fakat bunu fark ettirmemeliydi. Ayrıca adamın Eliz ile ne derdi olduğunu da anlamalıydı. Para mı teklif edecekti? Sırf kızının hayatı kurtuldu diye? Onların hiç birini para için yapmamıştı bu aile. Tek amaçları ailelerinde bir parça olan bir bebeği hayata bağlamaktı.
"Onunla konuşmak"
"Konu nedir?"
"3 ay kadar önce bağışta bulunduğu ilik ile ilgili"
"Öyle mi? Buyurun şöyle bir çay ısmarlayayım size sonra da sizi Eliz'in yanına götürürüm."
Ozan hiçbirşey anlayamamıştı. Az önce kendisine diklenen adam şu anda çay ısmarlamaktan bahsediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KENDİMİ SANA ADADIM
Roman d'amourOZAN EŞİNİ KIZININ DOĞUMUNDA KAYBETTİKTEN SONRA KENDİSİNİ TAMAMEN KIZINA ADAR FAKAT KIZI İLİK KANSERİNE YANİ LÖSEMİYE YAKALANIR.YAPILAN TESTLER SONUCUNDA DONÖRLERİN İLİĞİ TUTMAZ. BUNUN ÜZERİNE DOKTOR ONA İKİ SEÇENEK SUNAR YA KIZINA UYGUN DONÖRİ GÜNL...