*6.Bölüm

13.8K 475 35
                                    

Rotarlı bir bölüm. Bunun sebebi internette sorun olmasıydı. Ama artık düzeldi.

Bir diğer konumuz uzun zamndan beni söylediğim bölümlerin kaldırılacak olması. Bölümler YARIN kalkacak. Şimdiden okuması yarım kalan kişilerden özür diliyorum.





1 Ay sonra

Zaman geçiyor, geçerke de Melek sayesinde herkese mutluluk saçıyordu. Küçük Melek artık daha iyi görünüyordü.

Ozan'da kızına yaşama şansı veren kişiye her gün dua ediyordu. Başlarda bu kişi her kimse arayıp bulmak ve ne istiyorsa yerine getirmek istemişti. Fakat bunun etik olmadığını söyleyen doktor ile bu işin peşini bırakmıştı.

Zaten bir süre sonra da umursamamıştı. Kızı iyi olduktan sonra o kişiyi görmese de olurdu. Zaten dualarını o kişi için ediyordu.

Ozan kızının mırıltılarını duyduğu zaman Tv ünitesinin karşısından kalkıp Melda Hanım'ın kucağında içeriye giren kızına bakmıştı.

Melek ise babasını gördüğü anda gülücüklerini etrafa saçarak bulunduğu kucakta çırpınıp duruyordu. Bu haraketi yalnızca babasıni gördüğü zaman yapıgordu. Belkide kendi dilinde birşeyler mırıldanarak çırpınması, babasına kendisini fark ettirip almasını sağlamak içindi.

Ozan Melek'i kucağına aldığı anda az öncekinden daha sesli bir kahkaha ile ödüllendirilmişti. Kızınıda alıp az önce kalktığı Tv ünitesinin karşısındaki koltuğun önune yere oturmuş, daha doğrusu tabir-i caizse yayılmış kızını yukarıya atar gibi kaldırıp indiriyor yüzünü karnına sürerek onu güldürüyordu. Kızını daha fazla güldürüp çatlatmaktan korktuğu için de kızınıda karnının üzerine oturtmuş Tv izlemeye karar vermişti.

Ekranda dönen futbol maçı bittiği anda Melek'in de ağlaması ilk önce birkaç saniyelik dudan bükmenin ardından olmuştu. Bu Melek'in yeni yeni huy edindiği birkaç şeyden sadece biriydi.

Ozan son 2 haftadır izlediği maçı tekrar tekrar başlatıp, artık neredeyse adamların ayak hareketini ve spikerin sözlerini ezberlemiş olarak ekrana bakmaya gerek bile duymadan "Ve golll" diyerek kizına baktı. Melek duyduğu her gol sözcüğüne kahkaha atarken Ozan bu görüntüyü hayranlıkla izliyordu.

Baba kız aşkıydı onlarınki. Belki anne sevgisinden mahrumdu küçük Melek ama baba sevgisini en iyi şekilde aldığı kesindi.

Günler hızla ilerlerken Melek'in ilik naklinin üzerinden 2 ay daha geçmişti. Şu ana kadar her şey iyi güzeldi de artık yapılan son kontrolün sonucu Ozan'ın yüreğini ağzına getiriyordu.

Artık neredeyse samimi bir arkadaşı, ağabeyi olarak gördüğü Dr. Can Bey'in odasına girip beklemeye başlamıştı. Zaten ağır çekimde ilerleyen zaman şimdi hiç ilerlemez gelmişti Ozan'a.

"Evet sonuçlarımıza bakalım..." diyerek önündeki zarfı gülümseyerek açtı doktor. Fakat yüzünde gülümseme yavaş yavaş solarken Ozan'ın sıktığı yumrukll boğumları da giderek mormaya başlamıştı.

"Söyle artık." Bu söz ne bir üstünlük ne de bir patronluk barındırıyordu içinde. Bu sözler bitkin ve hayattan bezmiş bir babanın feryat sesiydi. Korkuyordu, bir çocuğunun daha ölümünü görecek olma düşüncesi tonlarca yükün göğsüne bırakılmış gibi kalbinin ağrımasına neden oluyordu. Ne nefes alabiliyordu ne de verebiliyordu. Her nefes alışı ciğerlerine batan kemikler varmışcasına hızla geri veriyordu.

"Ozan... oğlum. Bunu nasıl söyleyeceğimi bilemiyorum." Can Bey'in dediği oğlum sözü çok samiydi. İlk başta patronu olduğu için kendisinden genç olan adama 'Bey' diye hitap etmişse de şu anda bir ağabeyi gibi,bir baba gibi üzülüyordu karşısındaki adama.

"Söyle ağabeyi" daha fazla söz çıkmıyordu Ozan'dan. Bir kum tanesi gibi biriktiriyordu içindekileri. Birikecek birikecek taki o son damla geldiği anda tuzla buz olana kadar bekleyecekti. İşte o zaman ne etrafındakileri görecek ne de duyacaktı. Toz tüm etrafını saracaktı.

"Ozan.... malesef Melek'in kanındaki kötü hücreler ani bir şekilde çoğalmaya başlamış. Yani... Melek'in vicudu verdiğimiz iliği kabul etmemiş."

Etmemiş! Etmemiş! ETMEMİŞ!

Bas bas bağırıyordu bu kelime beyninin içerisinde.

"Nasıl etmez? Şimdi ne olacak?" diye sesinin yükseldiğini bile fark etmeden bağırdı.

"Tekrar deneyeceğiz" dedi doktor.

"Ya o da olmazsa. Ya onu da kabul etmezse. Biz hep bu süreci mi yaşayacağız."

"Oğlum bak. Elimizden başka hiçbir şey gelmiyor. "

O an Ozan dayanamayıp " Var. Vardı, sen demiştin bir bebek..... bir bebek her şeyi hallederdi."

"Evet. Öyle faka..."

"Öyleyse, bir ihtimal dahi varsa ben bunu kabul ediyorum. Bir daha alınan iliğin uymama ihtimaline katlanamam. Kızımın hayatı ile oynayamam. O benim kanım, canım."

"Ozan. Bu dediğim bir hataydı. Böyle bir şeyi yapamayız. Ayrıca bu bebeği doğuracak bir kadın da yok ortada."

"Var. Kızıma ilik veren bir bayandı. Sen öyle söylemiştin."

"İlik vermekle sana bir bebek vermek çok farklı bir mesele. Hem nereden biliyorsun? Belki de evlidir."

"Doğru bilmiyorum. Ama sen bana adresi verirsen ben de bunu öğrene bilirim. Evliyse de para her şeyi halleder. Hayatlarında görmedikleri paraya konarlar sayemde."

"Ya zenginseler? Ya kocası bunu kabul etmezse. Sen kafayı yemişsin. Kadın eğer evliyse nasıl ondan bir bebek isteyebilirsin?"

"Şu anda yapabileceklerimden kendim bile korkuyorum. Kızım dışında kimsenin önemi yok. Kendi canımın bile."

"Ozan. Bunu yapamam. Zaten bende de adres falan yok."

"Beni zorlama Can ağabeyi! Eğer istersem senden zorla da alabilirim. Şimdi bana güzellikle ver o adresi. İkimizin de canı yanmasın."

"Hayır"

"Sana ağabayi dedim ben. Ama kızım için yapmayacağım şey yoktur. Son kez rica ediyorum senden."diyerek yerinden kalkıp tam adamın yakasından kavrayacakken "Tamam! Tamam dur. Rafta Melek'in adı yazan dosyanın içinde."

Adamı bırakıp dosyayı eline alıp içini karıştırdı. Sonundaaradığı adresi dosyanın sonunda bulmuştu. Orada yazan adresi ve kadının adını telefonuna yazdıktan sonra aklına da kazıyıp odadan çıkmadan önce Can Bey'e imayla "Tüm yardımların için teşekkür ederim ağabeyi" diyerek odadan çıktı.

Arkasından " Bu işte ben yokum. Benim adım geçerse biterim."diye korkudan bağıran adamı duymazdan gelerek çıktı. Zaten Ozan'ın da adamı işin içine katacağı yoktu. Adresi kendisi bulmuştu.

Biliyordu ki ağabeyi dediği adam ödleğin tekiydi. Bu yüzden de daha ilk günlerde söylememesi gereken seçenegi en başta söylemişti.

Şimdi yapması gereken tek birşey kalmıştı o da dosyadan öğrendiği üzere adının Eliz olduğunu öğrendiği kadını bu işe ikna etmekti.

Arabasına atlayıp telefona yazarken aklına kazıdığı adresin yolunu tuttu.

Geldiği yer şehrin yapısının; gökdelenlerin, büyük binaların aksine küçük gecekonduların olduğu yollarında çocukların koşturduğu bir mahalleydi.

Bu görüntü ister istemez Ozan'ı mutlu etmişti.

Kadının bu izbe yerden kurtulmak için isteğini kabul edeceğine çok emindi bu yüzden de.

Oysa bu izbe dediği yerde bir çok mutlu hayat ve mutlu aile de vardı. Belki evleri küçük, sokakları dardı ama içerisinde yaşayan insanların yüreklerinin geniş olması her şeye bedeldi.

Belki Ozan'da bunu zamanla anlardı.

Bölümler zaman atlayarak geçiyor. Bunun sebebi sizi sıkmamak ve Eliz ile Ozan' bir an önce karşılaştırmak. Ve bu bölümden de anlayacağınız üzere gelecek bölümde karşılaşacaklar.

KENDİMİ SANA ADADIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin