Tanıtım olmadan direk ilk bölümden başlattım hikayeyi. Hikaye ilerledikçe karakterlerle tanışacaksınız. Umarım seversiniz çünkü bu hikayenin yeri bende ayrıdır. Sevdiğim ve değer verdiğim bir çiftin hikayesi. İlk ağızdan yazıldı umarım hoşunuza gider.
Not: Hikaye eski bir hikayemdir ve yabancı isim kullanılarak yazılmıştı. Şuanda isimler Türkçeye çevrildi ama arada yabancı isim görürseniz şaşırmayın. Ben elimden geldiğince sadece isimleri atlamadan düzeltmeye çalışacağım ve diğer her satırı orjinal olarak yayınlanacaktır. Teşekkürler ... İyi okumalar!!!
Aysun adının yazdığı yeni bir proje yapmak istiyorum ve artık kitap yazmak için kendime güveniyorum. Bunun için doğru zamanın gelmesini ve kendime olan güveni kazanmamı bekliyordum. Zamanı gelmişti ve artık kitap yazmak için hazırdım. Ama bir sorun vardı ne yazacaktım. Bana mekan ve gerçek insanlar lazımdı. Düşüncelerimden en mantıklı olanı seçmeye çalışırken gelen telefon ile bütün düşüncelerimden sıyrılmıştım.
Arayan annemdi. Uzun zaman olmuştu onunla konuşmayalı. Trabzon'a bağlı ormanın içinde küçük bir köyde büyümüştüm. Burada insanlar içten ve samimi duygular ile yaşıyordu. Onların o sıcaklığını özlediğimi hissediyordum artık.
Düşüncelerimde yanan ışık ile neden kendi köyümün insanını yazmıyorum diye düşünmeye başladım. Evet evet kendi sıcak köyümün yaşamını yazabilirdi. Onların çektiği zorlukları ve sıcak kalplerini...
Hemen biletimi aldım ve annemin yanına köye gitmek için yola çıktım. Burada insanlar eskisi gibi sade ve sıcak davranıyordu. Eski arkadaşlarımı görmek beni çok mutlu etmişti. Dört yıldır gelmediğim köyüm çok değişmiş eskiye göre çok gelişmişti. Farklı insanların olmasına rağmen hala eskisi gibi toprak kokmaya devam ediyordu. Arkadaşlarımdan biri kafasını çevirerek "Öğretmen bey geliyor," dedi. Ben ise onun neden bu kadar sevindiğine anlam verememiştim. Ama birden eskiden de burada öğretmenlere aşırı sempati duyulduğunu hatırladım. Diğer arkadaşım ise "Duydun mu öğretmenlerden birinin tayini çıkmış gidiyor," dedi. Evet ben bildim bileli bu köye öğretmenler gelir ve kısa sürede giderdi. Bazen bayan öğretmenler gelir birkaç haftada da nedensiz bir şekilde giderdi. Bu hep böyle devam etmiştir.
Bu köyde bayan öğretmen olmak zor tabi hele de meraklı gözler üzerinde olunca sıkılmamak elde değil. Güzel köyümün en sevmediğim yönü işte budur. Eğer yalnız bir bayansan anneler kapında sıraya girer ve oğlunu övmeye başlar. Beni de bıktıran bu değil miydi zaten. Bu güzel köyü terk etmemin asıl nedeni buydu beklide. Rahat bir nefes almak...
Ama beni sinirlendiren erkek öğretmenlerin buradan gitmek için uydurdukları bahanelerdi. Sosyal hayatımız yok...
Aslında bu köy çok eğlenceli bir yer özellikle benim için çok güzel ve eğlenceli. Ormandaki hayvanlar, sınırsız yeşillik benim rahat bir nefes almamı sağlıyordu...
Özellikle köyün kızlarının erkek öğretmenlere abayı yakmaları ve onların ilgilerini çekebilmek için yaptıkları türlü saçmalıkları izlemek çok eğlenceli oluyordu.
Bu durum karşısında eğlenmek bir yana her zaman sinirlerimi bozmuştur. Öğretmen ya da sıradan biri benim için fark etmez... Kararımı vermiştim artık neden uzakta arayayım ki kitabımın konusunu burayı bu sıcak insanları yazmaya karar vermiştim. Köyün en büyük evlerinden birine sahiptik bu yüzden işçiler ve çalışanlar ev çok kalabalık olduğu için bana salaş bir yer gerekliydi. Sessiz bir yer ve bunun da neresi olduğunu biliyordum...
Kitabım için ilham alabileceğim tek yer vardı o da küçükken kaçıp gittiğim tek odalı küçük sayfiye ev. Burası arkadaşlarımla oynadığım ve arkadaşımın dükkanının yan tarafında küçük ama şirin bir evdi. Tek oda olması benim bütün ihtiyaçlarımı karşılıyordu. Orayı kiralamak için arkadaşımın dedesine gittim, bana kiralayamayacağını söyleyince üzülmüştüm. Ama tam arkamı dönüp gidecekken odanın zaten bize ait olduğunu para alamayacağını söylemesi ile gözlerim gülmeye başlamıştı.
Uzun zamandır kullanılmadığı için oda harabe gibiydi. İlk iş orayı temizlemek olmuştu. Bu odada o kadar güzel günlerimiz geçmişti ki, bir anda eski günlerime geri dönmüştüm. Bu odada iki tahta eski masa, tek camlı iki pencere ve arkasında sürgülü bir kapı vardı.
Odayı biraz tadilattan sonra eskisi gibi şirin bir yere dönüşmüştü. Annem tek başıma kalmamı istemese de biraz sevimlilikle ikna etmeyi başarmıştım. Odada hemen hemen her şey vardı. Bu gece annem benimle kalmakta ısrar etmişti. Babamı kaybedeli uzun zaman olmuştu. Annem yatakta yatmış bende yere de yatıyordum. Yattığım yerden kalkarak yazı yazmaya başlamıştım. Uzun sürmeyen yazma çabamı bırakarak annemin uykuda ne kadar güzel göründüğünü fark etmiş ve yazıyı bırakarak onu seyretmeye başlamıştım.
Sonbaharın son aylarındaydık. Kış kapıdaydı ve hava iyice soğumaya başlamıştı. Sabah olduğunda annemin sık sık uyarılarda bulunması canımı sıkıyordu. "kapıyı bacayı iyi kapat emi kızım. Bak bir şey olursa hemen eve dön tamam mı kızım" ah anne sanki küçük bir kız koruyordu. Ben 25 yaşındayım ve bu köyün koşullarına göre evlenemediğim için evde kalmış bir kız kurusuyum. Peki, ben bundan sıkılıyor muyum tabi ki hayır. Hayatımdan oldukça memnunum.
Odaya tek başıma kaldığımdan beri her gün ziyaretçi geliyordu. Sözde yalnız kalmak istiyordum. Eline yemeğini alan bana geliyordu. Çoğunlukla oğlu olan yaşlı teyzeler. Bu durum oldukça sinir bozucu olmaya başlamıştı. Evde tek kaldığım hemen yayılmıştı etrafa. Meraklı meraksız bir sürü kişi geliyordu artık... Kendimi eve kilitleyerek pencere perdelerini çekmiştim. Yazı yazacağım zaman evin ışıklarını yakıyor ancak gündüz olmasına rağmen perdeleri açmıyordum...
Evin eski sahibi olan arkadaşım evlenmiş ve iki çocuk annesi olmuştu. Benim odayı tuttuğumu öğrenince beni ziyarete gelmişti. Uzun uzun konuşmuştuk. Her zaman ki gibi dertleşirken dışarıdan gelen sesler ile ikimiz de irkilmiştik. Kulağımıza gelen kahkaha sesleri ile ikimizde rahatsız olmaya başlamıştık. Artık bu duruma karşı kayıtsız kalamazdım. Sinirle dışarıya çıkmıştım. Arkadaşım kolumdan tutarak beni durdurmak istemişti. "Bu bizim köyün öğretmeni abimin de sıkı arkadaşı bulaşmayalım bence," dedi. Onun bu sözlerine daha da sinirlenmişti "Sen artık evli bir kadınsın hala abinden mi korkuyorsun? Merak etme ben konuşacağım sen içeriye geç bu kadar korkuyorsan," diyerek arkadaşımı içeriye sokarak kapıyı sert kapatmam ile herkes sesin geldiği yöne doğru bakmıştı. İçlerinden biri "İşte geldi bizim erkek Aysun!" dedi. Bunu söyleyen arkadaşımın abisinden başkası değildi. Az ileride ki iki kişiye bağırarak "Sizde hiç utanma yok mu? Burada başkaları da yaşıyor gidin başka yerde eğlenin," dedim. Sonra arkadaşımın abisi Ufuk'a bağırarak "Hiç değişmemişsin aynı vurdumduymaz adamsın ve ne yazık ki salaklığından bir şey kaybetmemişsin," dedim. Sonra öğretmene dönerek "Ya sen bir de öğretmen olacaksın, size çocuğunu emanet edenin vay haline bu ne edepsizlik," dedikten sonra tekrar Ufuk'a dönerek "Bak Ufuk aklını başına topla yoksa.... Söylememe gerek yok değil mi sen anladın? Şimdi ikiniz de gidin başka yere açtırmayın bana kutuyu, sesinizi bir daha içeriden duymayacağım hadi defolun," diyerek aynı sinirle odaya girmiştim.
Eskiden beri Ufuk benden korkardı. Benden iki yaş büyük olmasına rağmen onu korkutmayı başarmıştım. Odaya girdiğimde arkadaşım beni bekliyordu. Biraz eğlendik sonra bana bakarak "Ne oldu?" dedi. Sadece gülümsemiştim cevap vermeyince "Sen abime ne yaptın da senden bu kadar korkuyor?" diye sordu. "Boş ver anlatmaya değmez ama büyük bir sırrını biliyorum diyelim," dedikten sonra ikimizde gülmeye başlamıştık.
Eskiden olduğu gibi gaz lambaları hala duvarda asılıydı. Gece olduğunda loş ışıkta yazı yazmak çok güzel oluyordu.
Bu sabah erkenden kalkıp ormanın derinliklerine inerek her zaman gittiğim dere kenarına varmıştım. Suyun sesi beni dinlendiriyordu. Ama dere kenarına indiğimde büyük bir hayal kırıklığı yaşamıştım. Suyu çekilmişti eskisi gibi çağlayan sesi vermiyordu. Orada oturup ağlamak istedim. İçime akıttığım duygularla kendime hakim olamadım. Eski günleri hatırlayarak bağırmaya, ağlamaya başlamıştım. Burada sesimi duyacak kimseler yoktu. Dizlerimin üzerine çömelerek ağlıyordum. Birden ayağa kalkarak elime geçen taşları fırlatmaya başladım. O kadar üzgündüm ki taşları nereye fırlattığımın farkında bile değildim. Öyle ki karşıdan gelen kimseyi görmemiştim. Karşıdan gelen "ahh" sesini duyana kadar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ağır Roman "Hayatımın Hikayesi"
BeletrieSize göre yeni ama eski bir hikayem olan "Ağır Roman Hayatımın Hikayesi" ni sizinle paylaşmak istedim. Gerçek hayattan alıntı olarak yazılmıştır. İlk hikayelerimden biri olduğu için farklı bir tarzda yazılmıştır. Umarım beğenirsiniz. İlk ağızdan ya...