İyi okumalar!!!
*****
Karşıdan gelen "ahh" sesini duyana kadar. Sesin geldiği yöne doğru baktığımda başını tutan birini fark etmiştim. Elimin tersi ile gözümden akan yaşı silerek gayet rahat bir şekilde başını tutan kişinin yanına gidiyordum. Uzaktan yüzünü tam olarak göremediğim kişi ile bağırarak konuşmaya başladım. "Siz iyi misiniz? Özür dilerim sizi fark edememişim," dediğimde o da sesini yükselterek
"Zaten sen neyi fark ettin ki, bir de özür diliyorsun," dedi. Ona taş attığım için haklı olduğunu düşünüyordum. Sesimin tonunu değiştirmeyerek "Gerçekten özür dilerim," dedim. Giderek yakınlaştığım kişiyi görünce duraksadım. Yüzüme bakmayan kişi dün Ufuk'un yanında gördüğüm öğretmenden başkası değildi. Öğretmen yerde oturmuş sürekli yakınıp duruyordu. Başını kaldırıp karşısında beni görünce şaşırmıştı. Bana bakarak "Sen Ufuk'un söylediği kadar deliymişsin. Şu yaptığına bak, kafamı yardın," dedi ve devam etti "Misafir olman sana bu hakkı tanımaz. Bana saldırmanız için size ne yaptım ki ben?" dedi.
Öğretmen sayıp dururken ben şaşkınlığımı yenerek kendime gelmiştim. Gayet kibar bir dille konuşmama devam ettim.
"Gerçekten özür dilerim sizi fark etmedim."
"Eminim görmemişsinizdir," dedi. Bu imalı lafların altında ezilemezdim birden sinirlenerek.
"Sizin de amma tatlı canınız varmış. Alt tarafı başınıza taş geldi. Sadece küçük bir şişlik var çok kanamadı bile," dedim ve yarasına bakarak "O kadar da şişmedi üstelik. Sadece birkaç gün şişmiş kafa ile dolaşacaksınız," diye ekledim. Gülmemek için kendimi zor tutuyordum. Ama onu burada görmek beni gerçekten şaşırtmıştı.
"Bunu unutmayacağım." dedi ve yüzüme bakmaya başladı. Aynı ses tonu ile karşılık vererek "Bence de unutma öğretmen bey. Ayrıca kapını bacanı kapalı tut burada ne olur ne olmaz... Şimdi yaralısın ya köyün kızları kapında sıralanır. Dikkatli olmalısın," dedim. Anlamsız bir yüz ifadesi ile bana bakarak konuşmuştu. "Hem kafamı kır hem de uyarıda bulun öyle mi?"
"Bu sadece bir öneri diyelim. Ayrıca burada misafir olan sensin ben değilim. Ben bu gördüğün ormanlarda büyüdüm," dedim. Şaşkın bir şekilde yüzüme bakıyordu. Onun bu hali gerçekten çok komikti.
"Sen burada mı büyüdün?"
"Evet, bu da senin geçici benim ise burada kalıcı olduğumu gösterir. Ayağını denk al ve ona göre davran. Evine dönebilirsin değil mi öğretmen bey"
"Belki bilmiyorsunuz ama ben iki yıldır burada öğretmenlik yapıyorum," dedi.
"Öylemi o zaman size iyi günler. Hava kararmadan gitseniz iyi edersiniz. Burada yabani hayvan çoktur," demiş ve onu orada bırakarak hızla yanından ayrılmış ormanın derinliğine doğru ilerlemeye başlamıştım. Aslında sabahı ilk ışıklarında neden ona karanlık havadan bahsettiğimi bile bilmiyordum. Birden düşüncelerimden onu uyarmak geçmişti. Ne de olsa başından darbe almış ve bu yüzden kendinden geçebilirdi. Arkamdan "Nereye gidiyorsun," diye bağırıyordu. Bir süre ormanda dolaştıktan sonra tek oda evime dönmüştüm. Birkaç saat sonra arkadaşımı yolcu etmek için ev sahibinin evine çıkmıştım.
Arkadaşım ile vakit geçirdikten sonra tekrar odama dönmüştüm. Kapının sert bir şekilde çalması ile irkilerek kapıya yöneldiğimde şaşırmıştım. Kapıyı açınca annem tam karşımdaydı. "Evde sıkıldığını ve benimle kalmaya geldiğini," söyleyince "Neden rahat yatağını bırakıp sürekli benim yanıma kaçıyorsun," diye cevap vermiştim. Annem sözlerime aldırış etmeden yatağıma girmiş örtüyü üzerine çekmişti bile. Onun bu çocuk gibi davranışları beni güldürüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ağır Roman "Hayatımın Hikayesi"
General FictionSize göre yeni ama eski bir hikayem olan "Ağır Roman Hayatımın Hikayesi" ni sizinle paylaşmak istedim. Gerçek hayattan alıntı olarak yazılmıştır. İlk hikayelerimden biri olduğu için farklı bir tarzda yazılmıştır. Umarım beğenirsiniz. İlk ağızdan ya...