7. Bölüm

2.1K 204 3
                                    

Keyifli Okumalar!!!

*****

 "Ben senin burada olduğunu bilmiyordum," dedi karşımda duran ve eskiden benim en yakın arkadaşım olduğunu söyleyen Suzan dan başkası değildi. Yıllardır görmediğim arkadaşım şuan da tam karşımdaydı ve hiçbir şey olmamış gibi yüzüme bakıyordu.

"Bende senin hala burada olduğunu bilmiyordum," dedim.

"Evet, ben hala buradayım. Sen gittin ama ben hala burada kaldım..."

"Neden burada kaldın ki? Sende gitseydin, neden buradasın?" sesim yüksek çıkmıştı. Annem hala aramızda ne problem olduğunu bilmiyordu ve bunu öğrenmesini istemiyordum.

"Bu uzun bir hikaye sonra anlatırım," dedi. Kendinden o kadar emin konuşuyordu ki sanki bana ihanet eden o değilmiş gibi.

"Peki neden buradasın?"

"Evleniyorum, sizi davet etmek istedim Sultan teyzecim."

"Öyle mi kızım ne zaman düğün?" diyen annemin uzun bir konuşmayı açmak istediği belli oluyordu. Ben ise konuşmanın uzamasını engellemek için "Tamam geliriz," dedim. Bana bakarak yapmak istediğimi anlamış gibi gülümsemiş ve "Bekliyorum, mutlaka gelmelisin," dedi.

Neden bu kadar ısrar ettiğini anlayamamıştım. Belki sözleri ile ısrar etmiyordu ama bakışları "Mutlaka gelmelisin!" diye bakıyordu.

Annemden ayrılarak tek göz odamın yolunu tutmuştum. Hala düşüncemde Suzan ve bana yaptıkları iğrenç ihanet vardı. Lise yıllarında merkezde okurken sınıf arkadaşım ile bana yaptıkları o iğrenç oyunu asla unutamazdım. Bunu yapmama imkan yoktu.

~*Yıllar Önce*~

Sıcak günlerden yine aynısını yaşıyorduk. Sınıfta oldukça hareketli biri olarak biliniyordum. Dolayısı ile her hangi bir şaka yapmama alışmış olan sınıf o gün bana sırtını dönmüştü. Önceleri neden böyle olduğunu anlayamasam da öğretmenin sınıfa gelerek arama yapması ile her şey ortaya çıkmıştı. Çantamda saklanan iki paket sigara ve öğretmenin dolabından alındığını sonradan öğrendiğim yüklü bir miktarda para bulunmuştu. Ne kadar inkar etsem de artık kimse bana inanmıyordu. Sonradan Suzan ve birkaç kişinin daha ortak olarak bana oyun oynadıklarını söyleseler de artık hırsızlık damgası bir leke gibi üzerime kalmıştı. O günden sonra sınıfta eskisi gibi gülmüyor hatta hepsinden uzak durmaya başlamıştım. Birkaç aydan sonrada okulumun değişmesi için anneme baskı yapmıştım ama asla nedenini söylememiştim.

****

Odama geldiğimde önce üzerimi değiştirdikten sonra ayaklarımı uzatarak düşüncelerim ile baş başa kalmıştım. O kadar çok yorulmuştum ki gözlerimi açtığımda sabah olmuştu. Sabahın ışıkları gözlerime vurduğunda başta kamaşan gözlerim ışığa alışmaya başlamıştı. Sanki yıllardır uyumamıştım gibi dinlenmiştim.

Kahvaltı için birkaç şey almaya bakkala giderken okul çocukları koşarak yanımdan geçmişti. Onların o koşturması ile eski günlerimi hatırlamıştım. Arkamdan gelen ses ile hayal dünyamdan çıkmıştım.

"Fazla düşünme senin okul yaşın geçti Aysun Hanım." Arkamı döndüğümde bana sırıtarak bakan Ufuk'a "Evet benim okuma yaşım geçti ama senin akıl yaşın hala aynıymış be Ufuk," dediğimde yüzündeki aptal sırıtma yerini kızgınlığa bırakmıştı.

"Dün gece ormandaydın değil mi?" dedi. Ne yani öğretmen ona her şeyi anlatmış mıydı?

"Bunu nereden biliyorsun?"

"Ormandaydın değil mi?"

"Bundan sana ne, ister ormanda ister evimde olurum seni ilgilendirmez."

"Yapma ama söylemesen bile biliyorum," dedi.

"Biliyorsan neden soruyorsun?" sözlerinden sonra sırıtmaya başlamıştı. Aynı sırıtma ile karşılık verince birden ifadesi değişerek dikkatli bir şekilde gözüme bakmaya başlamıştı. Onu o şekilde bırakarak yürümeye devam ettiğimde arkamdan bağırarak "Yah o sırıtmanın nedeni ne?" Onu duymayarak yoluma devam ediyordum. Merakıma yenik düşerek arkama baktığımda Ufuk'un kendi kendine "Bu şeytan yine ne düşünüyor, bir süre evden çıkmasam iyi ederim," diye söyleniyordu. Onun bu telaşlı söylenmesine gülmeye başlamıştı. Hala çocuk gibi düşünüyordu.

Almak istediklerimi aldıktan sonra dönüş yolunda evimin köşesinde duran kişiyi görünce duraksamıştım.

"Bu gün kabul günüm galiba," diyerek yürümeye devam ettim. Beni gören Çetin hızlı adımlarla yanıma gelmişti.

"Sen ne zaman çıktın evden?" dedi.

"Beni mi gözetliyordun?" Soruma karşılık gülümseyen Çetin "Nereden anladın? Evet seni bekliyordum ama bu şekilde değil," dedi.

"Nasıl bulmayı bekliyordun beni?"

"Mesela, yeni uyanmış ve daha elini yüzünü yıkamamış bir şekilde olabilir..." Bu adam ne saçmalıyordu anlayamıyordum. Anlamaya çalışsam da yine anlayamıyordum.

"Neden beni öyle görmek isteyesin ki?"

"Çünkü sabah uyandığında çok güzel görünüyorsun. Ama şimdi sanki avını yakalamış bir avcı gibisin." Onun bu söylediğine gülmeye başlamıştım. Neden güldüğüme anlam veremediği yüzünden okunuyordu. Ani gülmemi yine ani bir şekilde keserek ona sert bir şekilde bakmaya başlamıştım. Yutkunduğunu boğazının altında ki şişkinlikten görebiliyordum. Birkaç adım ona doğru atarak "Bu da yeni bir taktik mi?" diye sorunca bir adım geri atarak gözlerini kısmıştı.

"Ne taktiği?"

"Kız tavlama taktiği," diye devam ettiğim de bu kez o gülmeye başlamıştı.

"Belki de öyledir. Seni tavlamaya çalışıyorumdur."

"Açık sözlüsün öğretmen bey. Açık sözlü olmak güzeldir. Şimdi de ben açık konuşayım. İlçe sınırları içerisinde benden uzak dursan iyi edersin," dedim. Geriye attığı adımını tekrar bana doğru atarak "Neden olmasın? Beklide birlikte olmak kaderimiz de vardır," dedi.

"Kader mi?"

"Evet kader..." dedi tek gözünü kırparak. İlk kez onun ağzından benim için anlamlı olan bir söz çıkmıştı.

"Kader!"


Ağır Roman "Hayatımın Hikayesi"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin