Umarım beğenirsiniz. Keyifli okumalar!!!
*****
... Kesin hoşlanmayacağım bir şeyler düşünüyor. Hala aklından ne geçtiğini anlamak imkânsızdı. Yüz mimikleri hiçbir şey belli etmiyordu. Neden anlayamıyordum "Kesin bir şeyler düşünüyor... Bu gece uyumamalıyım..."
Ateş iyice sönmeye başlamıştı. Kulübede yakacak odun kalmamıştı. Dışarıya çıkarak odun toplamamız gerekecek diye düşünüyordum. Gece iyice bastırmıştı. Ayağa kalkarak kapının sürgüsünü açtım ve Çetin'e bakarak içeride kalmasını istedim. Tüfeği de alarak kulübenin etrafında fener ile odun toplamaya başlamıştım. Biraz odun aldıktan sonra kulübeye dönmüştüm. İçeriye girdiğimde Çetin'nin orada olmadığını fark ettim. Nereye gittiğini merak ediyordum. Korkmuş olmasına rağmen nasıl olurda dışarıya çıkar bir türlü anlayamamıştım.
Peşinden dışarıya çıkarken birden "pattt" diye yüksek bir ses ile bağırması korkmama neden olmuştu. Sesin verdiği şok ile kulübenin içine sırt üstü düşmüştüm. Elime tüfeği alarak tam ateş edeceğim sırada gülme sesi ile bütün düşüncelerimden sıyrıldım. Kapının arkasından kahkahayla gülerek çıkan Çetin sinirlerimi bozmuştu. Yaptığı aptallığı anlayamayacak kadar kör olan adam karanlıkta elini karnına götürerek gülmesine devam ediyordu. Onun bu hali beni deli etmeye yetmişti. Avazım çıktığı kadar bağırarak "Sen ne yaptığını sanıyorsun?" dedim.
"Tamam, kızma sadece şaka yapmak istemiştim," diye karşılık verince iyice sinirlenmişti. "Şaka mı? Sen kafayı mı yedin?" diyerek sert çıkışmıştım. O ise gayet sakin bir ses tonu ile "Hadi ama abartma," diye karşılık veriyordu. Onun bu sakinliği sinirlere zarardı.
"Abartma öyle mi? Ya seni vursaydım ne olacaktı?" sözlerim karşısında birden duraksamıştı. Elimde bulunan tüfeğe ve tetikte olan parmağıma bakarak gözlerini büyütmüştü. "Sen ne yapıyorsun? Sakın bana ateş edeceğini söyleme?" dediğinde "Evet, etmek üzereydim. Bunun şakası olmaz tamam mı? Şimdi içeriye gir ve kapıyı kapat," dedim. Yüzüme hala korkmuş gözlerle bakıyordu. Kapıyı kapatarak içeriye girmiş ve yüzünü ekşiterek "Elindekini artık bıraksan diyorum," dedi. Elim de ki tüfeği kenara bırakarak ateşi körüklemeye başlamıştım o ise bütün yaptığımı izliyordu. Ona dönerek "Neden bana öyle bakıyorsun," dediğimde bana "Sadece düşünüyordum," dedi. Alaycı bir kahkaha ile yüzüne bakarak "Sen düşünebiliyor muydun?" dediğimde yüzünde ki ifade görülmeye değerdi.
Yüzünde ciddi bir ifade ile sorular sormaya başlamıştı. Ben ise ne sorduğuna dikkat vermeyerek sadece ateşi yakmak ile meşgul oluyordum. Sesini yükselterek "Madem yazıyorsun, o zaman hangi dergide yazdığını söyle de bilelim," dedi. Ona derginin adını söylediğimde gözlerinin büyüdüğünü ateşin ışığından net bir şekilde görebiliyordum.
Aynı ifade ile bana bakarak "Orada Aysun adında bir yazar yok," dedi.
"Evet biliyorum..." bana "Eee" diye karşılık vermişti. Bu konunun uzayacağı belliydi. Bu yüzden kısa cevaplar vermeye çalışıyordum. "Kendi adımı kullanmıyorum ki zaten," dediğimde "Peki hangi adı kullanıyorsun?" diye hızlı bir soru sormuştu.
Neden bu kadar meraklı olduğuna anlam verememiştim. Sadece bir isim ne fark edecekti ki diye düşünerek "Boş ver ne yapacaksın kullandığım adı," diye sorusunu yanıtlamıştım.
Anlaşılan pes etmeye niyeti yoktu.
"Peki en son hangi yazıyı yazdığını söyle başka soru sormayacağım..." derin bir nefes alarak cevap verip vermemek konusunda çelişkiye düşmüştüm. Tekrar ateşin yanına oturarak "Anatomi ile dünyamız adında bir yazıydı," dediğimde gülerek "Tabi canım ben de yuttum..." diye karşılık verdi. Buna karşılık olarak "Yutamadıysan gargara yap..." diye iğrenç bir espri yaparak ona baktım. "Peki o tek göz oda da neden kalıyorsun? O muhteşem eviniz dururken?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ağır Roman "Hayatımın Hikayesi"
General FictionSize göre yeni ama eski bir hikayem olan "Ağır Roman Hayatımın Hikayesi" ni sizinle paylaşmak istedim. Gerçek hayattan alıntı olarak yazılmıştır. İlk hikayelerimden biri olduğu için farklı bir tarzda yazılmıştır. Umarım beğenirsiniz. İlk ağızdan ya...