8. Bölüm

2.2K 190 1
                                    


 "Kader mi?"

"Evet kader," dedi tek gözünü kırparak. İlk kez onun ağzından benim için anlamlı olan bir söz çıkmıştı.

"Kader!"

Çetin'e daha da yaklaşarak kulağına "Bu sözünü unutmayacağım," dedikten sonra tek göz evime girmiştim. Geldiğimden beri birkaç sayfadan çok yazamadığım kitabıma odaklanmak istiyordum. Masa başına oturup parmaklarım ile kalbimin ortak hareket etmesini sağlamıştım.

Saatlerce yazı yazdım. Nasıl olmuştu anlayamadım ama beni masa başından kaldıran karnımın açlıktan sinyal vermesi olmuştu.

Masa başından kalkarak yemek almak istemiştim ama odamda ki büro tipi dolabımda hiçbir şey kalmamıştı. Başımı tekrar masama çevirdiğimde masanın etrafında ki yiyecek paketleri dikkatimi çekmişti.

Bunların hepsini ben mi yemiştim. Ne zamandır oturuyorum ben bu yazının başında acaba diyerekten saate bakmıştım. Akşama az kalmıştı ve ben hiç kalkmadan yazı yazmıştım. Yazdığım sayfa sayısına bakınca bir anda keyfim yerine gelmişti.

Eğer böyle yazmaya devam edersem birkaç haftada kitabımı bitirebilirdim. Ama içeriği konusunda hiçbir fikrim yoktu. Nasıl bu kadar kaptırmıştım yazmaya kendimi, kendime hayret etmeye başladım. İçimde ki mutluluk ile bu kadar yeter diyerek ve dolap da boş olduğuna yemek yemek için anneme gitmeye karar verdim. Akşam üzeri olduğundan hava kararmak üzereydi.

Havada hafif bir sis vardı ve sokak lambaları sisin ayrı bir güzel görünmesini sağlıyordu. Kar yağacakmış gibi çiseleyen havanın temizliğini ciğerlerime kadar çektim. Etrafta kimsecikler yoktu. Nasıl olsun ki akşamüzeri köyde tam bir sessizlik hakim olurdu. Karanlık sokakları seyrek sayıda konuşlandırılmış sokak lambaları etrafı aydınlatmakta zorlanıyordu. Eve inen yokuştan yürürken birden esmeye başlayan rüzgara karşı kollarımı açarak kanatlarım varmış gibi koşmaya ve havalanmaya başlamıştım. Esen rüzgarı iliklerime kadar işlemesine izin verirken rüzgarın şiddeti ile paltomun kenarlarının uçuşması ayrı bir mutluluk veriyordu. En son çocukken yaptığım rüzgar ile dansı eskisi gibi büyük bir heyecan ile yapıyordum.

Koşarak evin kapısına geldiğim de ise kapıyı açmam ile içerde ki kişiyi görmem bir olmuştu. Kapıyı heyecanlı bir şekilde açtığım için şaşkın bir şekilde yüzüme bakan annem, Çetin ile oturmuş kahve içiyordu.

"Ne oldu kızım, peşine biri mi düştü?" dedi annem. Ben ise onun söylediğinden çok öğretmenin burada ne aradığını merak ediyordum.

"Sen neden buradasın yine?" öğretmene attığım ters bakış ile cevap bekliyordum ki annem araya girerek konuşmuştu.

"O nasıl bir soru öyle kızım?"

" Ne varmış sorum da anne? Ne zaman gelsem bu adam senin yanında kendi evimde yabancı gibi hissetmeye başladım," dediğim Çetin söze girerek "Annecim, Aysun haklı," dedi. Ben ise onun bu ani değişimine gözlerimi kısarak bakıyordum. Annem Çetin'im elini tutarak bana ters ters bakmaya başladı.

"Sen ona bakma oğlum, yorgun olduğu için saçmalıyor."

"Anne!" diyerek sesimin tonunu yükseltmiştim ki elimi başıma koyarak "Neyse bunları boş verelim şimdi, yemek var mı ben acıktım," dedim.

"Mutfak orada git al Aysun." Onun bu davranışına Çetin gülerek "Annecim geçen gün yemekleri Aysun mu yapmıştı yoksa siz mi?" diye sorunca olduğum yerde durmuştum. Annem ise sorusuna büyük bir zevk ile cevap veriyordu. "Onları Aysun hazırlamıştı. Tabi bende yardım ettim," dedi. Onların konuşmasını umursamadan karnımın tutarak içeriye giriyordum ki birden Çetin'nin sözleri ile duraksamıştım.

Ağır Roman "Hayatımın Hikayesi"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin