"Sen ne zaman evleneceksin?" Çetin'in sorusu ile şaşırmıştım. "Bundan sana ne? Hem evlensem bile seni düğüne çağırmazdım," dediğimde gülmeye başlamıştı. Başta neden gülmeye başladığını anlamak için geriye baksam da hala imalı bir şekilde bakıyordu. Birden "Demek beni düğününe çağırmayacaksın, ama damatsız düğün olur mu?" diye sorunca bu sefer gülmeye ben başlamıştım.
"Damatsız düğün mü? O damat sen olmadığına göre sorun değil," dediğimde susmuştu. Sanki cevap beklermiş gibi olduğunu düşünmüştüm ama öyle olmamıştı. "Sultan anneden seni istedim," dedi. Son duyduğum söz ile olduğum yerde çakılıp kalmıştım. Bütün düşüncelerim boşalmış gibiydi. Sadece son söylenen söz ile duraksamıştım. Sadece tek bir cümle çıkmıştı ağzımdan.
"Ne?" sesim o kadar yüksek çıkmıştı ki etrafta uçuşan kuşların kanat seslerini bile duymuştum. "Ne dedin sen?"
"Duydun annenden seni istedim o da verdi. Tabi benim gibi bir damadı bulamayacağını biliyordu." Çetin'in son söylediği söze karşılık intikam alma vaktim geldi diyerekten konuşmaya başlamıştım.
"Demek ki senden umudu kesince Metin'i çağırdı."
"Çetin mi? O da kim?" dedi heyecanlı ses tonu ile.
"Annemin son damat adayı... Acaba senin pabucun ne zaman dama atıldı?" dediğimde yüzündeki ifade görülmeye değerdi. Arkamı dönüp giderken hızla önüme geçerek "Şaka yapıyorsun değil mi? Bu söylediklerin yalan değil mi?" dediğinde yüzüme alaycı bir ifade takınarak "İstersen bize gidebilirsin. Orada Metin ile tanışa bilirsin. Çünkü birkaç gün bizde kalacakmış."
"Neee... Olmaz öyle şey. Hemen eve gidiyorsun ve o herifi evden kovuyorsun," dediğinde şaşırma sırası bendeydi. Ama şaşkınlığımı çabuk atlatarak "Saçmalamayın öğretmen bey. Siz iyice kafayı yemişsiniz."
Köye gelene kadar tartışıp durduk. Köy girişinde ondan ayrılarak evin yolunu tutmuştum. Bir taraftan teyzemlerin gittiğini umarak adımlarımı serileştirmiştim. Büyük evin bahçe kapısından sessizce içeriye girdiğimde içeriden gelen ses ile duraksamış ve teyzemin hala evde olduğunu anlayarak geriye küçük odama dönmüştüm. Gecenin verdiği yorgunluk ile uykuya daldığımda gördüğüm kabus ile yerimden sıçramıştım. Rüyamda Çetin'i tekrar tekrar vurarak öldürüyordum.
"Uykumda bile rahat vermiyorsun be adam," diyerek kalkmış ve yüzümü yıkamıştım. "Acaba yarası nasıl oldu? Şimdi de vicdan azabı. Bazen gerçektende yufka yürekli oluyorum galiba..." Evde kalıp merak etmektense Çetin'i kontrol için öğretmen evine gitmeye karar vermiştim. Yürüyerek öğretmen evine vardığımda kapıyı çalıp çalmamak konusunda kararsız kalsam da yeniden Çetin'in yapacağı soğuk takılmalara dayanmak zorundaydım. En azından eve giderek yılışık Metin ile uğraşmaktan iyidir diye düşünerek kapıyı çalmıştım. Kapıyı ev arkadaşı olan diğer öğretmen açınca konuşmaya fırsat vermeden "Buyur geç," demişti. Şaşkın gözler ile ona bakarken tekrar eli ile içeriyi göstererek girmemi istemişti. İçeriye girdiğimde yatacağını düşündüğüm kişi mutfaktan seslenerek konuşuyordu.
"Kim geldi?"
İçeriden kahkaha sesleri geliyordu. Bir an Ufuk'ta burada mı diye geçirsem de içimden elinde yemek ile gülerek içeriye giren Çetin beni görünce şaşkınlıktan olduğu yerde kalmıştı. Arkadaşı onun şaşkınlığı ile alay ederek "Senin avcı kız geldi, yarım bıraktığı işi tamamlamaya," dediğinde Çetin gözlerini benden ayırarak arkadaşına gülümsemişti. Bana dönerek "Kaynanan sevecek seni, hadi yemeğe," diyerek gülümsemişti. Onun bu sözüne karşılık misilleme yapmak istemiş ve "Metin'in annesi beni zaten çok sever," deyince yüzündeki gülümseme gitmişti. Arkadaşı masaya otururken bana "Kötü nişancıymışsın," dediğinde ona karşılık olarak "Aslında iyi nişancıyımdır," dedim. "Sadece Çetin şanslıydı," diye de eklemiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ağır Roman "Hayatımın Hikayesi"
Ficción GeneralSize göre yeni ama eski bir hikayem olan "Ağır Roman Hayatımın Hikayesi" ni sizinle paylaşmak istedim. Gerçek hayattan alıntı olarak yazılmıştır. İlk hikayelerimden biri olduğu için farklı bir tarzda yazılmıştır. Umarım beğenirsiniz. İlk ağızdan ya...