"Anne yemekte ne var?" arkamdan gelen ses ile olduğum yerde kalmıştım. "Yemekte ben varım!" Arkamı döndüğümde karşımda bana gülümseyerek bakan Çetin'i gördüğümde bu kadarına da pes demekten anneme şapka çıkarmaktan başka bir düşünce geçmemişti. İçimden "Yine mi?" desem de bu güzel sabahı mahvetmeye niyetim yoktu. Karşımda bana sırıtarak bakan Çetin'e aldırış etmeden anneme bakınıyordu. Birkaç dakika sonra annem elinde su ile gelmişti. Çetin'i görünce "Oğlum sen mi geldin?" dedi. Onun bu sözüne başta inanmasam da annemin yüz ifadesi ile bu kez suçu olmadığını anlamıştım. Piyangodan çıkmış gibi kahvaltıma ortak çıkmıştı resmen. Yüzümün asıldığını gören Çetin "Ne oldu beni beğenmedin mi?" diye iğrenç bir şaka yapmıştı. Aynı sırıtma ile ona "Sen neden buradasın?" dediğim de bana "Buradan geçiyordum, hazır olan kahvaltıyı görünce kime ait olduğunu bilmek istedim," dedi.
"Neden bilmek istiyorsun sen köyün muhtarı mısın?" dediğimde annem gülmeye başlamıştı. Sonrada ikimize "Kavga etmeyi bırakın da oturun," dedi. Anneme dönerek üzeri örtülü olan kahvaltı da ne olduğunu sorduğumda "Senin en sevdiğin kahvaltı var," dedi. Örtüyü kaldırdığın da yüzümde güller açmıştı resmen. Çetin benden önce davranarak yemekleri tırtıklamaya başlamıştı bile.
Elimle uzattığı eline vurarak "Bunlar bana hazırlandı, başka kapıya," dediğimde annem hemen atılmış "İkinize de yeter kavga etmeyin," dedi. Anneme baktığımda yüzünde ki gülümseme uzun zamandır görmediğim bir gülümsemeydi. Ben anneme bakarken Çetin hala yemekleri götürüyordu. Bir de iştahla yiyordu ki sanki uzun zamandır yemek yememişti.
"Biraz yavaş ol, boğulacaksın." Sözlerimi takmayarak anneme dönmüş ve "Teşekkürler Sultan annecim. Çok güzel bunları sevdiğimi nereden bildin?" dediğinde az önce ki annemin suçu olmadığı kısmı hemen silerek kesinlikle annem ayarlamıştı bu yemeği diye düşünmeye başlamıştım. Annemin kulağına eğilerek "İyi rol yapıyorsun ama her defasında kendini ele veriyorsun anne," dedim. Çetin karşımda oturmuş bana bakıyordu. Bende bakışlarım ile yemekleri göstererek bakış açısından çıkmaya çalışmıştım.
Kahvaltı bitmek üzere idi ve biz yemek boyunca hep birbirimiz ile uğraşmış annem de bizim atışmalarımızı seyretmişti. Kısa süreli bir sessizlikten sonra Çetin elinde ki meyve suyunu bana uzatarak "Al bu son bardak," dedi. Delici bakışlarımı ona atarak tehdit eder gibi baksam da ona işlemiyordu bu bakışlar. "Gerek yok." Israr ile hala bardağı bana vermeye çalışıyordu tam da bu sırada annem Çetin'in elinde ki bardağı alarak "Ben içerim bunun içinde kavga edersiniz siz şimdi?" dedi. Gülümseyerek meyve suyunu içmeye başlamıştı.
"Yazın nasıl gidiyor?" dedi Çetin. Bende gayet sakin bir şekilde "Fena değil" demiştim.
"Yardım edebileceğim bir şey varsa memnuniyetle yardım edebilirim."
"Hiç sanmıyorum ama yine de teşekkürler," dedikten sonra ayağa kalkmıştım. Göl kenarında ki ağacın gölgesinde oturarak düşüncelere dalmıştım. Çetin ise alışılmadık bir şekilde anneme teşekkür ettikten sonra yanımızdan ayrılmıştı. Annem yanıma gelerek "Yarınki düğüne gidecek misin?" dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ağır Roman "Hayatımın Hikayesi"
Fiction généraleSize göre yeni ama eski bir hikayem olan "Ağır Roman Hayatımın Hikayesi" ni sizinle paylaşmak istedim. Gerçek hayattan alıntı olarak yazılmıştır. İlk hikayelerimden biri olduğu için farklı bir tarzda yazılmıştır. Umarım beğenirsiniz. İlk ağızdan ya...