Dream of Paradise

2.6K 142 9
                                    

''Uyan hadi, Mia!''

Yastıkla kulaklarımı kapattım. Annem yaklaşık 5 dakikadır kapımın önünde dikilmiş, aynı şeyleri söyleyip duruyordu. ''Uyan, Mia.''''Geç kalacağız, Mia.''''Bir an önce yola çıkmamız gerek, Mia.''. Tanrım. Dün yaşanan korkunç şeylerden sonra odama çıktığımda kapıyı arkamdan kilitlemiştim. Bu yüzden şükürler olsun ki içeri giremiyordu. Yoksa emin olun beni ayaklarımdan tutar ve yatağın dışına sürüklerdi. Ki bana yaşattıkları hayal kırıklığından sonra buna hoş bir tepki vereceğimi sanmıyordum.

Gözlerimi tavana diktim. Bu lanet güne hiç uyanmamış olmayı diliyordum. Yazlıkmış, peh. Ben yazlığa gitmek falan istemiyordum. Ben Brezilya'ya gitmek istiyordum işte! Dün gecenin bir yarısı nefessiz kalıp korkuyla yerimden sıçrayarak uyanmış ve ''Burada ne haltlar dönüyor? Yoksa kalp krizi mi geçiyorum?'' diye endişeyle kendimi yoklarken burnumun ağlamaktan tıkandığını fark etmiştim. Tabii daha sonrasında da kaçınılmaz konuşmayı yapmak için Peyton'ı aramam gerektiğini hatırlamıştım. Saatin kaç olduğunun bir önemi yoktu. Konu birimizden biri olduğunda hiçbir şeyin önemi yoktu. Çünkü biz dosttuk. Senelerdir dosttuk. Ve Tanrım, lanet olsun yarın hep birlikte Brezilya'ya uçuyor olmamız gerekiyordu! En azından sevgili ebeveynlerim planlarımızı mahvetmeden önce öyleydi. Hay sıçayım böyle işe. Ayrıca Peyton hiç yardımcı olmamıştı -kelimenin tam anlamıyla hiç- . Önce bana inanmamış, şaka yaptığımı düşünmüş ve espri anlayışımın iğrenç olduğunu söylemişti. Şimdi de suç benim espri anlayışımdaydı, öyle mi?! Ciddi olduğumu anladığında yaklaşık 15 dakika boyunca küfretmiş ve lügatıma yeni kelimeler kazandırmıştı. Ardından ufak çaplı bir sinir krizi geçirmiş ve, ''Ailenden nefret ediyorum, Mia. Tamam, bu kadarı yeter. Bu kadarı KESİNLİKLE yeter. Hemen yarın bize taşınıyorsun ve annemlere seni evlat edinmelerini söylüyorum.'' demişti bağıra bağıra. Bana sorarsanız harika bir fikirdi. Sonra Brezilya gezisini iptal edip gelecek seneye ertelemeyi teklif etmişti ki ben buna kesinlikle karşı çıkmıştım. Evet, onlarla birlikte olabilmek için ölüyordum ama benim yüzümden hayallerinin tatilini mahvetmelerine de izin veremezdim. ''Ben böyle hayal etmemiştim, Mia. Biz böyle hayal etmemiştik.'' dedi ağlarken. Ben de, ''Evet ben de öyle. Ah, ama iyi bir haberim var. Hayallerim yüzme biliyormuş!'' dedim yapmacık bir sevinçle. Ama onu güldürmeye yetmişti. Keşke çekmek zorunda olduklarım bu kadarla kalsaydı. Ama benim biricik arkadaşım hala daha pes etmemişti. ''Sen yoksan, ben de yokum. Brezilya'ya gitmiyorum. Seninle geliyorum.'' demişti kararlı bir sesle. Ki buna da karşı çıkmıştım. Ve dürüst olmak gerekirse bence bu da harika bir fikirdi. Yazlıkta geçireceğim korkunç 3 ay, Peyton'la çok daha katlanılabilir olurdu. Ama onun da bu tatili ne kadar istediğini biliyordum ve böyle bir fedakarlık yapmayı istemesi bile benim için yeterliydi. Yine de ısrar etmeye çalışınca daha fazla dayanamamış ve yarın o lanet kıçını kaldırıp havaalanına gitmesini ve o lanet Brezilya uçağına binip hayatının en güzel 3 ayını yaşamasını emretmiştim. ''Konu kapandı.'' diye de ekledikten sonra çabalamaktan vazgeçti. ''Mia! Beni kapıyı kırmak zorunda bırakma!'' Babamın bağıran sesine sıçradım. Kim bilir ne kadar zamandır boş boş tavana bakıyordum. ''TAMAM! Tamam, kalktım!'' Lanet. Olsun. İstemeye istemeye yataktan çıktım. Ayaklarım resmen geri geri gidiyordu. Kendimi banyoya attım ve hızlıca duş aldım. Soğuk su beni biraz olsun kendime getirmişti. Saçlarımı duruladıktan sonra hepsini tepede gelişigüzel toplayıp topuz yaptım. Bana iki beden büyük gelen Nirvana tişörtümü ve kot şortlarımdan birini giydim. Çıplak ayaklarıma da 9. sınıfta 'ben bir rock yıldızıyım' havalarında gezerken aldığım siyah paspal botlarımı geçirdim -evet hala daha oluyorlardı.- .  Aynanın karşısına geçip kendime baktım. Ağlamaktan ve hala daha sinirli olduğumdan dolayı irislerim büyümüştü -evet böyle zamanlarda irislerim büyüyor. Garibim ve bundan gurur duyuyorum.- . Bu yüzden de normalde kahverengi olan gözlerim siyah gibi görünüyordu. Tenimde her zamankinden daha solgundu. Dışarıdan bakıldığında tam anlamıyla 'her şeyden nefret ediyorum' mesajı yayıyordum. Harika. Kapının kilidini açtım ve valizime yöneldim. Arkamı dönüp babamla burun buruna geldiğimde neredeyse korkudan ölüyordum. 

Summer LoveHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin