''Mia, kabul etmeliyim ki bu şekilde görüşmek birazcık hoşuma gidiyor,'' dedi oyuncu bir sesle.
''Ama fısıldamaktan ses tellerimin benliklerini kaybettiğini hissediyorum. Eve dönüş yolunu kaybettiler kızım.'' diye şarkı söyler gibi mırıldandı.
''Hey, gülmeyi kes.'' dedi koluma hafifçe vurarak.
''Senin yüzünden bir daha asla şarkı söyleyemeyebilirim. Bu ciddi bir şey.''
''Sırf seni yeniyorum diye böyle huysuzlanıyorsun.'' Olabilecek en üst seviyede sinir bozucu olmaya özen gösteriyordum.
''Peh, sadece beş puan üstünlüğün var. Şimdi sıra bende ve senin canına okuyacağım.'' dedi neşeyle.
Medeniyete dönmeyi hala daha şiddetle reddettiğim için bir süredir odama balkon kapısından girmeye devam ediyordu. Çoğu zaman kapıyı onun için açık bırakıyordum ama bazen içimdeki arsız kedi beni ele geçirdiğinde kapıyı kapatıyordum. Geldiğinde kapıyı tıklatması, benim de onu ''gizlice'' içeri almam ve buna imkan olmadığını bildiğim halde annemler bir şey duydu mu diye kontrol etmem gerekiyordu.
Ben ve karşı konulmaz çılgın ruhum. Adrenalini seviyorum, elimde değil. Sonra da odamın kapısını kilitliyordum ve eğlence başlıyordu. Ah, son birkaç gün içinde çok seksi şeyler yapmıştık. Mesela geçenlerde izlemek için bir komedi filmi önermişti. HIMYM'ı bir kenara koyarsak muhtemelen hayatımda izlediğim en komik şeydi. Bir sahnede ben ciğerlerimin kulaklarımdan çıkmasına neden olabilecek kadar şiddetle gülerken onun gülmemek için insan üstü bir çaba harcaması gerekmişti. Eğer kendini tutamazsa annemler onu duyardı ve bildiğim kadarıyla 16 yıllık kızlarıyla herhangi yabancı bir erkeğin sesini birbirinden ayırt etme yeteneğine sahiptiler.
Böyle bir şey olsaydı herhalde babam bu sefer kapımda tüfekle bir delik açardı. Daha sonrasında olacaklarsa New York En Çok Satanları arasına girecek 3 kitaplık bir korku serisine ve serinin gişeleri altüst edecek filmlerinin çekilmesine ilham kaynağı olurdu. Ve Niall'ı muhtemelen Lucas Till oynardı. Beni oynaması için kimi isterdim emin değilim. Dürüst olmak gerekirse asıl benim gibi acınası bir ergeni kimse oynamak ister miydi emin değilim. Senaryoyu okurken muhtemelen, ''Aman Tanrım! Niall'a gerçekten bunları söylemiş mi? Lanet olası fahişe.'' ya da ''Onun üstüne atlamalıydın kızım.'', ''Neden şu Lucas'ın ağzını yırtmamış ki, Tanrı aşkına?'' falan olurlardı. Sonuncusunda haklı olduklarını söylemeliyim.
Gülmemek için nefesini tutmak zorunda kalmıştı. Ben onun haline bakıp yastıkları yumruklayarak gülerken, buna bir son vermem için kafasını sağa sola sallıyordu. Yanaklarını şişirmişti ve tüm suratı kıpkırmızı olmuştu. Patlayacakmış gibi görünüyordu. Eh, ben de gülmekten patlıyordum. Hemen hemen aynı durumda sayılırdık. En sonunda daha fazla dayanamayıp koşarak balkona çıkmış ve 36 yıl boyunca gülmemiş bir insan gibi gülmüştü.
''Bir daha komedi filmi yok.'' demişti tane tane, nefes nefese içeri girdiğinde.
Ellerimi teslim olur gibi havaya kaldırmıştım. ''Senin fikrindi.''
Sonra masa oyunlarına sarmıştık. Şimdi de, saat gecenin iki buçuğuydu ve biz yatağımın üstüne kurulmuş scrabble oynuyorduk. Kıçını fena tekmeliyordum. Elindekilere ve tahtaya birkaç dakika baktıktan sonra, ''gerçek'' kelimesini oluşturdu. 35 puan ediyordu. Bana, şimdi-kim-kazanıyor-sürtük sırıtışıyla baktı.
''Oyun daha bitmedi.'' diye tısladım.
''Neyin var neyin yok göster bakalım.'' dedi meydan okuyarak. Bunu söylemesini seksi bulmam yanlış mı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Summer Love
Fanfiction16 yaşındaki Mia Corman'ın yaz tatili için yaptığı büyük plan, ailesiyle birlikte yazlığa gitmeye mahkum edildikten sonra suya düşmüştü. Hayatının en çekilmez 3 ayını geçireceği için içinden lanet ediyordu. Oysa yazlıkta geçireceği günler hayatının...