''Sana bir şey sorabilir miyim?'' dedim tereddütle, kafamı ona doğru çevirerek.
O da kafasını bana doğru çevirdi. Tek kolunu başının altına koymuştu.
''Tabii ki.''
Bir süre dikkatle beni izleyen gözlerine baktıktan sonra iç çekerek gözlerimi tekrar gökyüzüne çevirdim. Güven verircesine, tuttuğu elimi baş parmağıyla okşadı.
''Sence bununla başa çıkabilir miyiz?'' dedim düşünceli bir sesle.
Kaşlarını çattığını görebiliyordum. ''Neyle başa çıkabilir miyiz?''
Neyi kastettiğimi göstermek için birbirine kenetlenmiş ellerimizi hafifçe kaldırdım. ''Bununla.'' dedim ona dönerek.
Cevap vermeden gözlerimin içine baktı. Bakışları o kadar düzdü ki ne düşündüğünü anlayamıyordum. Başının altındaki koluna daha da yerleşerek gözlerini gökyüzüne dikti.
Konu ben olduğumda, biz, olduğunda bana karşı her zaman netti. Bunu ne kadar karmakarışık bir şekilde yapıyor olursa olsun. Ama şimdi... Şimdiyse düşünüyordu ve bunun neden kalbimi kırdığını bilmiyordum. Onu suçlayamayacağımı biliyordum çünkü bulmasını benim zorlaştırdığım bir cevabı bilmediği için ona kızmak adil görünmüyordu.
Kendi düşüncelerime dönerken sessizliğini korumasına izin verdim.
*Niall'ın gözünden 2 gün önce*
Sonunda olmuştu. Başarmıştım. Dudaklarımız birbirine uyumlu bir şekilde hareket ederken tek düşünebildiğim ne kadar yumuşak ve...lezzetli olduklarıydı. Şeftali gibiydi. Geri çekilip ona bunu söylemek istedim, bunu ve şeftaliyi ne kadar sevdiğimi. Ve onu ne kadar sevdiğimi, bu elbisenin içinde ne kadar güzel göründüğünü, aslında her zaman ne kadar güzel göründüğünü, ıslaklığın kirpiklerine nasıl yakıştığını... Tüm bunları söyleyip, ''Lanet olsun, Mia Corman,'' demeliydim. ''Yazın başından beri bunu yapmak istiyordum.''
Ama hiçbirini söylemedim. Bunun yerine dudaklarımı güçlükle onunkilerden ayırıp gerçekten merak ettiğim bir soruyu sordum. Cevabının Mia Corman tarzı olacağına emin olduğum bir soruyu.
Geri çekildiğimde aldığım tadın gerçek mi yoksa benim hayal ürünüm mü olduğunu kontrol etmek için dudağının kenarına küçücük bir öpücük kondurdum. Hayal değildi. Benim hayal gücümün çok daha ötesindeydi.
Geri çekilmemden memnun olmadığını gösteren bakışları sadece onu daha da fazla öpmek istememe neden oluyordu. ''Dönme dolaptayken seni bu kadar klişe bir şekilde öpmeme izin vermeyeceğini söyleyip beni yine engellemiştin, hatırlıyor musun?'' dedim sırıtarak. ''Peki bu da bir klişe değil miydi? Yağmurun altında öpüşmek?''
Omuzlarımdan güç alıp kendini bana doğru çektiğinde onu belinden tuturak kaldırdım.
''Bu bir klişe değil, seni sersem.'' dedi dudaklarıma bakarken. Gittikçe yaklaşıyordu. Bir an için tekrar geri çekilip ona bunun nasıl lanet bir his olduğunu göstermek gibi aptal bir düşünceye kapıldım. Gerçi, hadi ama, kimi kandırıyordum ki? Şu anda her bir parçam dudaklarını istiyordu. ''Bu bir klasik.'' diye fısıldadı dudaklarıma doğru.
Söylediği her bir kelimeyi yuttuktan sonra bunu onun yapmasına fırsat vermeden dudaklarımızı birleştirerek onu öptüm. Hem de öyle bir öptüm ki... Beline doladığım kollarımla onu daha da sararken dudaklarında dokunmadığım tek bir milimetre kalmadığına emin oluyordum. Tadını daha fazla almaya, hafızama kazımaya çalışıyordum. Sanki bu mümkünmüş gibi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Summer Love
Fanfiction16 yaşındaki Mia Corman'ın yaz tatili için yaptığı büyük plan, ailesiyle birlikte yazlığa gitmeye mahkum edildikten sonra suya düşmüştü. Hayatının en çekilmez 3 ayını geçireceği için içinden lanet ediyordu. Oysa yazlıkta geçireceği günler hayatının...