''It's a classic.''

1.6K 120 32
                                    

''Sana ne dedi?!'' diye aynı anda bağırdı Broke ve Peyton'ın telefondaki sesi. 

Sırıtışımı engellemeye çalışarak dudaklarımı birbirine bastırdım. ''Seni seviyorum.'' dedim Niall'ın sesini taklit ederek.

Broke sarıldığı yastığı kafama fırlattı. ''Bütün bunları bana nasıl anlatmazsın?'' dedi sinirle. ''Sana yardım edebilirdim. Arkadaş olduğumuzu sanıyordum.''

Sesindeki sitem kendimi suçlu hissetmeme neden olmuştu. ''Tabii ki öyleyiz,'' dedim onu yumuşatmaya çalışarak. ''Sadece, bilirsin, vaktim olmadı. Yani, tüm bunlar olurken.'' diye geveledim. 

İşe yaramışa benziyordu ama yine de Broke hemen pes edecek gibi görünmüyordu. ''İsteseydin vakit bulabilirdin.'' dedi kollarını kavuşturup homurdanarak.

''Hem zaten anlatacak pekte bir şey olmadı ki.'' dedim masumca. Kelimeler ağzımdan dökülür dökülmez pişman olmuştum.

''NE DEDİN SEN?!'' diye haykırdı Peyton'ın sesi telefondan. Odanın içinde hızla volta attığını duyabiliyordum. ''Tanrı aşkına, şunun kafasına bir şeyler fırlat, Broke!'' 

Broke itaatkar bir şekilde yanında duran diğer yastığa uzanmıştı ki bağırarak onu durdurdum. ''Sakin ol, sert çocuk.'' dedim ellerimle yavaşlamasını işaret ederek. Bunu söylemek bana kimin bu şekilde seslendiğini hatırlatmış ve gülümsememe neden olmuştu.

''Neden sustu?'' diye sordu Peyton. Sesinde saldırmaya hazır olduğunu belli eden bir ton vardı.

Belli belirsiz Broke'un gözlerini devirdiğini gördüm. ''Sanırım bir çeşit transa geçti,'' dedi bıkkın bir tonda. ''Aptal aptal sırıtıyor.''

Sağol ya.

''Sırıtmak mı?''  diye sordu Peyton tehditkar bir sesle. ''Bunu komik mi buluyorsun, seni lan-'' derken Broke sözünü kesti.

''Ah, hayır. Komik bulmuyor.'' dedi gözlerini kısarak. ''Ona kimin sert çocuk dediğini hatırlamış olmalı, unuttun mu?'' diye sordu daha önce anlattıklarımı kastederek. 

Peyton'ın telefonu kapattığını gösteren sesten önce son bir kez haykırdığını duydum. Bir kez drama kraliçesi, her zaman drama kraliçesi.

Son birkaç saattir onlara tüm yaz boyunca olup bitenleri anlatıyordum. Broke'u bize çağırmış ve Peyton'ı arayarak hoparlörü açmıştım. 'Aman Tanrım!', 'Yok artık!', 'Dalga mı geçiyorsun?', 'Bunu yapmış/söylemiş olamazsın.', gibi genel olarak aynı anda verdikleri tepkiler dışında Peyton yaklaşık 35 kez bana tam bir gerizekalı olduğumu söylemişti. 

Broke'un sesi beni düşüncelerimden sıyırdı. '''Pekala, buna bir son veriyorum.'' dedi kararlı bir şekilde.

''Neye?'' dedim suratına bön bön bakarak.

''Aslında kesinlikle çok aptalca bir şey ama madem durum böyle, gitmemiz gerekiyor. Evet, kesinlikle.'' dedi kaşlarını çatarak. Benden çok kendisiyle konuşuyormuş gibiydi.

''Aptalca olan şey ne? Nereye gitmemiz gerekiyor?'' 

Beni tamamiyle duymamazlıktan gelerek ayağa kalkıp dolabıma yöneldi. ''Bakalım burada neler varmış,'' dedi kendi kendine mırıldanarak.

''Neler oluyor?!'' dedim daha yüksek sesle.

Bana sanki onca zamandır odada olduğumu yeni farketmiş gibi baktı. ''Aptalca olan ama yine de gitmemiz gereken şey kasabadaki şu lanet olası parti.'' dedikten sonra tekrar elbiselerimi karıştırmaya döndü.

Summer LoveHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin