''I never sang for anyone to sleep before.''

2K 138 10
                                    

Elimde kurabiyeli dondurmam, kucağımda laptopımla koltukta yayılmış HIMYM'ın kaçırdığım bölümlerini izliyordum. Tanrım, Neil Patrick Harris gay olmak zorunda mıydı? Kendimi diziye, dondurmama ve Barney'nin -aslında Neil'in. Tamam aslında her ikisinin de.- mükemmelliğine kaptırmıştım ki bacağımın altından gelen titreme beni gerçek dünyaya döndürdü.

''Hey, mamma mia,''  Gerçekten mi, Broke? İtalyanca kelime oyunu mu? ''Kampa gidiyoruz. Vuhhuuu. Bir iki saate hazır ol. Çok eğlenceli olacak. xx Broke'' 

Kamp, ha? İtiraf ediyorum, hayatımda hiç kamp yapmadım. Beni sadece Tanrı yargılayabilir. Ne var yani? Ben şehirde büyüdüm, tamam mı? Hiçbir zaman bu tarz aktivitelerin fanı olmadım. Ve acı gerçek şu ki, her ne kadar burada Neil'le kalmak için ölüyor olsam da onlarla birlikte gitmeliydim. Gelmek istemediğimi söylersem olacakları hayal edebiliyor musunuz? Böceklerden, karanlıktan ve ormanın derinliklerinde yaşayan kurtadamlardan korktuğumla ilgili korkunç espriler yapacaklardı. Hele Niall'ı düşünebiliyor musunuz?! Tanrı korusun. Evet, böceklerden hiç hoşlanmam -kim hoşlanır ki zaten Tanrı aşkına?- , karanlıkla kişisel bir problemim yok ve kesinlikle kurtadamlardan korkmuyorum. Özellikle de insana dönüştüklerinde kıvırcık saçlı ve mavi gözlü oluyorlarsa sanırım onlara vaktimden bir kısmını ayırabilirim.

''Şey, çanta falan hazırlamam gerekiyor mu?''  diye geri mesaj attım. 

''Ah, o iş çoktan halledildi, tatlım.''  

Harika. En azından kampa giderken ne götürüldüğü hakkında en ufak bir fikrim olmadığı için rezil olmaktan kurtulmuştum. Hazırlanmaya başlamadan önce gidip anneme söylemem iyi olabilirdi. Belki bana bilmem gereken birkaç bir şey söylerdi. Laptopın ekranını isteksizce kapattım, geriye kalan dondurmamı daha sonra yemek için buzluğa koydum ve annemin orada olduğunu tahmin ederek verandaya çıktım. Sahip olduğum tek şey elindeki küçük mavi sulukla saksıdaki çiçekleri sulayan babamdı.

''Annem nerede?'' diye sordum etrafa bakınarak. Neden en ihtiyacım olduğu zamanlarda buralarda olmazdı ki sanki?

''Yiyecek bir şeyler almak için kasabaya gitmesi gerekti.''  dedi babam gülümseyerek. ''Bir şeye mi ihtiyacın var?'' 

Genelde babamdan yardım istemezdim. ''Şey, aslında evet. Ama sanırım üstesinden gelebilirim.'' diyerek geçiştirmeye çalıştım.

Babam elindeki suluğu bir kenara bıraktı. ''Belki ben de yardımcı olabilirim.'' 

Umarım bunu yaptığıma pişman olmam diye düşünerek iç çektim. ''Çocuklarla birlikte kampa gideceğiz de..'' diye geveledim. Aslına bakarsanız ne sormam gerektiğini ya da ne söylemesini beklediğimi bilmiyordum.

Babamın yüzünde kocaman bir gülümseme belirdi. İçimden çocukken bir izci olduğuyla ilgili bir hikaye anlatmaya başlayıp içeri koşarak bir yerlerden artık kendisine 5 beden küçük gelen üniformasını giyip gelmemesi için dua ediyordum. Tanrım, lütfen. Bunun için çok gencim. 

Neyse ki babam böyle bir şey yaparak beni kendimi kafama duvarlara vurarak öldürmek zorunda bırakmadı. 

''Çanta mı hazırlaman gerekiyor?'' diye sordu.

''Broke o işin çoktan halledildiğini söyledi.''  dedim.

Omuz silkti. ''E, o zaman bence endişelenmen gereken tek konu ne giyeceğin. Siz kızlar öyle yapmaz mısınız?'' dedi beni eliyle göstererek.

''Aslında endişelendiğim bir konu daha var,''  dedim sıkkınlıkla. Babam sorarcasına kaşlarını kaldırdı. ''Bilirsin, böceklerden pek hoşlanmam.''  Bana gülmesini bekledim ama o bunun yerine anlayışla kafasını yana eğdi.

Summer LoveHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin